19 Ekim 2016

MHP’de ilk çıkış Ümit Özdağ’dan: "Ret oyu vereceğim"

Bahçeli nasıl oluyor da, yetmiş sekiz milyon insanın kaderini değiştirecek adımlar atabiliyor?

Derinden derine uç veren bir tartışma başlamak üzere MHP’de. Konu malum:

“Devlet Bahçeli parti içinde kime danışarak, kimden görüş alarak, partinin hangi organlarında tartışarak Türkiye’de başkanlık için adım atıyor?”

Arkadan ikinci soru geliyor:

“Başkanlık sistemi bir rejim değişikliğidir. Türkiye’nin yüz yıla yakın devam edegelen siyasal rejimini başkanlık sistemiyle değiştirmek için harekete geçen Devlet Bahçeli  bu sistemi Tayyip Erdoğan’a hangi gerekçeyle hediye etmektedir?”

Arkadan üçüncü soru geliyor:

“Rejim değişikliği Türkiye siyasal hayatında olağanüstü bir değişimdir. Devlet Bahçeli bu değişim için parti organlarının da ötesinde, mutlaka partisinin kongresinden karar çıkarmak zorundadır. Bu konunun tartışılması için kongreye gitmekten neden kaçınmaktadır?”

Partisini hiçe saymak

Durup dururken ve hatta AKP’lilerin bile “artık unutmak üzere oldukları başkanlık sistemini” yeniden ateşleyen Devlet Bahçeli sadece kendi siyasal hayatını, partisini değil, Türkiye’yi de sonu belirsiz bir maceraya sürükleyen aktörlerin başında geliyor.

Kendi siyasal hayatı zaten son demlerini yaşıyor ama, partisi öyle değil. Ne var ki, başkanlık sistemi ile birlikte partisini de iğdiş ediyor.

Öyle ya, demokratik parlamenter sistem içinde şu ya da bu biçimde, MHP’nin her zaman “koalisyon ortağı”, dolayısıyla iktidar olma olasılığı var. Buna karşılık, başkanlık sistemine geçilirse, MHP’nin hiç bir şansı yok.

Bunu göre göre, başkanlık sistemine yeşil ışık yakmak, partisini hiçe saymakla, iğdiş etmekle, adı var, kendi yok bir organizmaya dönüştürmekle eş anlamlı.  

Topal ördek

Kaldı ki, bütün bunlardan önce çok başka bir sorun var.

Eğer 15 Temmuz darbe girişimi olmasa, Bahçeli şu anda hâlâ MHP’nin başında mı olurdu, o da ayrı. Partisinin 700’e yakın delegesinin imzasını taşıyan bir olağanüstü kongre kararı var. Ve o kongre Bahçeli’nin genel başkanlığına son vermeye hazırlanıyor. Ama, son anda garip bir mahkeme kararıyla kongre iptal ediliyor.

O mahkeme kararının aniden nasıl alındığı hâlâ bir sır, “devlet sırrı.”

O kongre Bahçeli’nin genel başkanlığına son vermek için toplanacak iken, bugün Bahçeli nasıl oluyor da, “yetkili genel başkan” sıfatıyla, yetmiş sekiz milyon insanın kaderini değiştirecek adımlar atabiliyor?

Amerikan siyasal literatüründe bu tür örnekler için “topal ördek” kavramı kullanılıyor. Yani, henüz işgal ettiği makamda oturuyor ancak, o makamın yetkilerini kullanması doğru değil. Yetki kullanması ya zamana uygun değil ya da yetkisi tartışmalı. 

Bırakın “topal ördek” benzetmesini, Bahçeli olağanüstü adımlar atarak, kimseye danışmadan, son yıllarda benzerini çok gördüğümüz örneklerden bir yenisine daha imza atarak, “AKP’nin arka bahçesi” rolünü bir kez daha üstleniyor.

Bu sefer ki eşsiz, AKP’ye, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’a tam bir hayat öpücüğü.

Ümit Özdağ'ın çıkışı

Partisi içinde iktidarını kaybetmeye yüz tutmuş, kendisinin bile genel başkanlığı tartışma konusu iken, Türkiye’de rejim değişikliği adımını atmak Bahçeli’nin aklına nereden geliyor?

Bunu kimse bilmiyor, çünkü kimseyle tartışmıyor. Perde arkasında kim bilir neler var.

İlginç olan, MHP milletvekillerinden hiç ses çıkmıyor. Hiç biri bu garip durumu açıktan sorgulamıyor. Hiç biri açıktan çıkıp, “Siz neye dayanarak, kiminle tartışarak bu konuyu gündeme getiriyorsunuz” diye sormuyor.

Benim bildiğim, bir kişi hariç, MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ.

Dün Ümit Özdağ’ı arıyorum, ben daha ağzımı açmadan, o:

“Başkanlık sistemi Meclis’e gelirse, ben ret oyu vereceğim. Referandum süreci içinde de, her fırsatta böyle bir referandumun ve başkanlık sisteminin Türkiye’yi ikiye böleceğini, etnik ve mezhepsel ve de siyasi cepheleşmeleri derinleştireceğini anlatacağım. Başkanlığın Türkiye’yi büyük bir istikrarsızlığa sürükleyeceğine inanıyorum."

Ümit Özdağ birikimli, geniş görüşlü, dünya görüşlerimiz farklı olsa da, her zaman dikkatle izlediğim ve dinlediğim değerli bir bilim adamı. Devam ediyor:

“Parlamenter sistem aynı zamanda ülkenin milli güvenlik sistemidir, sigortasıdır. Başkanlığa geçildiği anda, bu güvenlik ortadan kalkacak, Türkiye Ukraynalaşma sürecine girecektir. Büyük bir istikrarsızlık ve çok büyük bir tehlike bizi bekliyor olacaktır. Türk toplumu 15 Temmuz’la zaten bir travma yaşamıştır, bir de üstüne bunu getirmek çok yanlıştır.”

Özdağ zamanlamaya da dikkat çekiyor:

“Türkiye’nin karşısında bir kaç tane terör örgütü var, onlarla mücadele ediyor. 15 Temmuz nedeniyle Türk Ordusu zaten, Sakarya muharebelerinden bu yana, en büyük travmasını yaşıyor. İçte savaş, dışarıda savaş ve bu sırada başkanlık sistemi meselesi. Çok yanlış ve hep söyleyeceğim, ben red oyu vereceğim ama, Meclis’teki diğer arkadaşlarım nasıl davranır, bunu bilmiyorum.”

Bu MHP içinden açıktan ilk çıkış. 

"Taraf değiliz"

Şimdilik Ümit Özdağ ve belki daha başka MHP milletvekilleri yalnız değil.

Bir zamanlar MHP’de milletvekilliği yapmış, artık aktif politikadan çekilmiş  eski MHP milletvekilleri gruplar halinde zaman zaman bir araya geliyor ve Bahçeli’nin AKP’ye verdiği başkanlık desteğini görüşüyor.

Onları rahatsız eden cümle, Bahçeli’ye ait, “Tasarı Meclis’e gelsin, görüşelim” cümlesi. Hemen ardından “fiili durumu anayasal ve meşru hale getirelim” cümlesi de var.

Eski MHP milletvekilleri önümüzdeki günlerde, olayın seyrine paralel, bildiri yayınlamaya kararlı:

“Biz başkanlık sistemine taraftar değiliz, Türkiye’yi tehlikelere ve istikrarsızlığa sürükleyecek bu çok yanlış karara katılmıyoruz.”

O bildiri MHP örgütünde, tabanında ve Meclis’teki milletvekilleri üstünde nasıl bir etki yaratır? O milletvekilleri, Ümit Özdağ gibi, düşüncelerini açıklar mı? Başkanlık sistemine karşı tavır alırlar mı?

Meselenin özü şu.

Toplumun neler yaşamakta olduğunu hiç dikkate almadan, kendi partisi içinde iyice yıpranmış, genel başkanlığı tartışılan biri Türkiye’nin siyasal tarihindeki en büyük değişime ciddi katkıda bulunmak üzere adım atıyor, parti organlarına danışmadan. Aslında böyle bir konu için kongre toplaması gerekirken.

Partinin yetkili kurulları ve örgütü bu adımı onaylar mı? Şu anda “devlet sırrı.”

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"