22 Aralık 2022

Limanlar: Hukuk devletinin cenaze töreni

Limanların işletilmesinde süreyi kırk dokuz yıllığına uzatan yasanın bir maddesi dikkat çekici: "Özelleştirme bedelinin yüzde 25'inin peşin ödenmesi öngörülüyor"

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu 35 gün, sadece 35 gün içinde yargılayıp ceza veren yargıç bugün Adalet Bakan Yardımcısı!..

31 Mart 2019 belediye seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye seçiminin yenilenmesine karar veren Yüksek Seçim Kurulu'nun yedi üyesinden biri, Muharrem Akkaya bugün o kurulun başkanı!..

Aynı kurulun seçimin yenilenmesine karar veren yedi üyesinden bir diğeri Zeki Yiğit bugün Danıştay Başkanı!..

Şunun şurasında beş aylık siyasi ömrü kalmış  bu iktidarın Ekrem İmamoğlu'na ceza veren yargıcın nereye atanacağını merak ediyorum!..

Bu ülkede her gün merak edilecek sıra dışı, hukuk dışı, ayrıca bir ülkeyi yönetmek ciddiyetiyle asla bağdaşmayacak o kadar çok olay yaşanıyor ki...

"Komisyon yoruldu"

Örneğin, yılın bitmesine on beş gün kala, bir gece yarısı saat 02.28'de "200 milyar lira borçlanmayı öngören ek bütçe" önergesi veriyor AKP.

Meclis Bütçe Plan Komisyonuna vermesi gerekirken, nereye veriyor?..

"Sanayi Komisyonuna!.."

Tümüyle yasaya ve geleneklere aykırı ama, ne gam!..

Muhalefet Bütçe Komisyonu Başkanı AKP'li Cevdet Yılmaz'a bu aykırılığın nedenini sorduğunda, Yılmaz pişkinlikle:

"Bütçe Komisyonu çok yoruldu, onun için!.."

Verilen sözler nerede?

Söylenen sözlerin hiçbir ciddiyeti, geçerliliği kalmadığı başka örnekler de var.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati bu yılın Mart ayında, dolar 14.66 TL iken:

"Doların gideceği yer kalmadı."

Yani, artık yükselmez anlamında. Gideceği yer kalmayan dolar, bugün 18.67 lira!..

İstanbul'da askerlere ait pek çok kışla ve garnizon bulunduğu yerlerden taşındığında, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki büyük bir ciddiyetle açıklıyor:

"Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bu alanlar yeşil alan olacak, İstanbul'un nefes alması sağlanacak."

Aradan iki buçuk yıl geçiyor.

"O alanlar şimdi imara açılıyor, üstelik var olan kat izinleri yükseltilerek, rezidanslar dikiliyor!.. Nefesi ve yeşili ara ki, bulasın!.."

Pek çok ilaç bulunamazken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tweet atıyor:

"İlaç yokluğu probleminin çözümü için ilk adım Sayın Cumhurbaşkanımızdan geldi. Şubat ayında yapılması gereken fiyat güncellemesi erkene alındı."

Çözüm ertesi gün belli oluyor.

"İlaç fiyatlarına yüzde 37 zam geliyor, Temmuz ayındaki yüzde 25 zamdan sonra. Zammı yapan Tayyip Erdoğan, Bakan öyle söylüyor!.."  

Zamma rağmen, pek çok ilacı bulmak hâlâ mümkün değil.

Tarih bile aynı

Bir, üç, beş, on yıl değil...

"Otuz yıl, otuz altı yıl, otuz dokuz yıl, kırk yıl...

Toplamda on dokuz limanın işletme hakkı özelleştiriliyor. Aynı limanlara yukarıdaki süreler için verilen işletme hakkı şimdi kırk dokuz yıla uzatılmak isteniyor."

AKP'nin getirdiği son torba yasada bu da var.

Var da...

Bu konu daha önce Meclis'in komisyonlarında dört, Meclis'in genel kurulunda üç kez görüşülüyor.

Görüşülüyor, AKP ve MHP oylarıyla kabul ediliyor ve fakat Anayasa Mahkemesi'nden dönüyor.

Dönüyor da...

AKP işi artık o kadar otomatiğe bağlamış ki...

"Getirdikleri önerinin üzerindeki tarihi bile değiştirmeyi unutuyorlar, eski tarih, önceki gün getirdikleri önerinin üzerinde yazılı olan tarih 1 Ekim 2021!..

Yani, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasaya aykırı bulduğu metnin benzeri!.."

Hukuk tanımazlığın farklı bir örneği.

Bu acele neden

Limanların işletme süreleri 2052, 2056, 2064, 2070 yılına kadar uzuyor.

Kimlere veriliyor bu işletme hakkı?..

"Herkesin bildiği üç, beş malum şirkete...

Arada Katar ve Avustralya şirketleri de var."

Katar olmazsa olmaz zaten!..

Bugünden ta kırk dokuz yıl sonrasına, neden?..

Üstelik, tam iktidardan gidecekleri bir sırada, bu acele neden?..

"Anayasa Mahkemesi'ni tanımıyorum"

Limanların işletme sürelerini uzun yıllara uzatan yasa bu yılın Ocak ayında Meclis'te kabul ediliyor. Ağustos ayında, dört ay önce Anayasa Mahkemesi iptal ediyor.

"İptal edildiği halde, Anayasaya aykırı olarak, göz göre göre yeniden getiriliyor."

Ne demek bu?..

Anayasanın açık ilkelerine rağmen...

"Ben Anayasa Mahkemesi'nin kararını tanımıyorum" demek!..  

Gerekçe

Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesi, özelleştirme ihalelerindeki keyfiliği açıkça vurguluyor:

"Rekabet ilkesi, eşitlik ilkesi ihlal ediliyor, devlet zarara uğratılmış oluyor."

Limanların özelleştirilmesi ihaleye çıkıyor ama, ihaleye katılacak firmalar sınırlandırılıyor, rekabet yok. Özelleştirmede var olması gereken kamu yararı ortadan kalkıyor.

Anayasa Mahkemesi'nin kendi hukuk diliyle gerekçesinde şu yazıyor:

"Anayasa Mahkemesi iptal talebini görüşürken, hukuk ve Anayasanın üstün kurallarına bağlıdır. Buna göre, Anayasaya aykırı bulunan kuralların yasallaştırılmaması gerekir. O kuralların aynı amaç doğrultusunda yeniden yasal hale getirilmesi kararı etkisiz duruma getirmek anlamına gelir."

Daha ne desin?..

Danıştay iptali de var

Anayasa  Mahkemesi'nden önce limanların bazılarının özelleştirilmesine ilişkin kararlar ayrıca Danıştay tarafından da iptal ediliyor.

"Danıştay'ın o kararları da uygulanmıyor."

Hukuk devleti nerede?..

Yok!..

Şu hale bakın, ülkenin en yüksek iki yargı organı iptal kararı veriyor, AKP'nin umurunda değil. Ve MHP buna ortak oluyor.

Anayasa Mahkemesi Ağustos'ta iptal edince, AKP aynı önergeyi 24 Ekim 2022'de Bütçe Komisyonuna getiriyor, orada muhalefetin tepkisi üzerine geri çekiliyor.

İki gün önce torba yasa içinde yeniden getiriliyor.

Neden bu ısrar?..

Neden bu acele?..

Neden yeniden ve yeniden Anayasaya aykırı girişim?..

Yüzde 25 peşin

Limanların işletilmesinde süreyi kırk dokuz yıllığına uzatan yasanın bir maddesi dikkat çekici:

"Özelleştirme bedelinin yüzde 25'inin peşin ödenmesi öngörülüyor."

Ne olacak bu para?..

Seçim var ya...

Para lazım!..

Bu yasa nasıl olsa, Anayasa Mahkemesi'nden döner ama, dönünceye kadar kasaya yüzde 25 çoktan girmiş olur.

Sonrası?..

"Hukuk devletinin cenaze töreni!..  

Hukukun tabutuna bir çivi daha çakılıyor."

Yüz yıllık Cumhuriyet'te böylesi görülmedi.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Bu karanlıkta Tuncer Bakırhan’ın “demokratik zemini müsait!..”

Orta Çağ benzeri, hiç olmadığı kadar karanlık, karanlık, karanlık günler!..

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

"
"