Kısaca "THKP - C" yani, "Türkiye Halk Kurtuluş Partisi - Cephesi" hareketi. Kısaca "Dev - Yol" yani, "Devrimci Yol Hareketi" olarak tarihe geçen örgüt, kökenini THKP - C’den alıyor.
THKP -C’nin ünlü sloganı "Mahir, Hüseyin, Ulaş, kurtuluşa kadar savaş". 1970’lerin ünlü sol örgütlerinden, eylemci bir grup. Eylemlerini hayatlarıyla ödeyen devrimciler...
Bazıları idamla yargılanıyor, bazıları yıllarca hapis yatıyor, sonra çıkıyor ve kendilerine yeni hayatlar kuruyor. Son derece normal ama, "nasıl hayat kuruyorlar", o önemli.
"O yeni hayat kuranlardan" biri de, Ozan Ceyhun.
Benim sevgili arkadaşım, yazar, edebiyatçı, kitapları rafları dolduran, heyecanlı, Türkiye İşçi Partisi üyesi, aramızdan erken ayrılan Demirtaş Ceyhun’un oğlu.
Vatandaşlıktan ayrıldı
Ozan Ceyhun "Dev - Yol üyesi". 1980’de 12 Eylül darbesi sonrasında açılan Dev - Yol davasında "örgüt üyeliği ve adam öldürmek" suçlarından idamla yargılanıyor. O dava 2000 yılında beraatle sonuçlanıyor. Bu arada, 1987’de pasaportuna el konuyor.
Ozan Ceyhun 12 Eylül askeri darbesi sonrasında Almanya’ya yerleşiyor. Öyle bir yerleşme ki, kökeni zaten solcu, Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile ilişki kuruyor. Hessen Eyaleti'nde SPD’ye bağlı bir bakanlıkta görev alıyor.
SPD onu kesmiyor!.. Daha soldaki, çevreci Yeşiller’e geçiyor. Yeşiller’den Avrupa Parlamento milletvekili seçiliyor. Daha sonra, bu kez SPD’den yine Avrupa Parlamentosu’na milletvekili olarak giriyor.
Avrupa Parlamentosu’nda iken, hakkında "kırmızı bültenle arama kararı" çıkıyor.
1992’de kendi isteği ile vatandaşlıktan ayrılıyor, Alman vatandaşlığına geçiyor.
KKTC'de ve Sarıgül'e danışmanlık
2000’li yıllardan itibaren, Türkiye’deki hayatı normale dönüyor. Bir ara KKTC Cumhurbaşkanı'na, bir ara o sırada Şişli Belediye Başkanı olan Mustafa Sarıgül’e danışmanlık yapıyor.
O yıllarda beni sık sık arıyor. Zaman zaman telefonda, zaman zaman karşılıklı bir araya gelerek konuşuyoruz.
Ne de olsa, hem babasının arkadaşıyım, hem sosyal demokrasi içindeyim, sosyal demokrat insanlardan pek çok kişiyi yakından tanıyorum, ne de olsa, o da devrimci bir siyasi hareketten ve aileden geliyor.
O konuşmalarda ki, 2006- 2007’den sonra, AKP iktidarını her sefer en ağır biçimde eleştiriyor, "ne de olsa solcu" ya!..
Yandaş kanallarda boy göstermek
Son aylarda arkadaşlarım uyarıyor, "senin yakınlığın olan Ozan Ceyhun şu kanalda, bu kanalda..."
Allah Allah... O kanallar "yandaş kanallar..."
Bir yanlışlık olmasın diye düşünürken, bir akşam zapping yaparken, tesadüfen yandaş kanalların birinde onun katıldığı bir programı görüyorum...
Aaaa!.. Ne olmuş bu Ozan Ceyhun’a aniden? "AKP ve Tayyip Erdoğan’ı öve öve bitiremiyor!.."
Ya daha bir kaç yıl önce "devrimci ve sıkı sosyal demokrat" kimliği ile yerden yere vurduğu AKP’yi şimdi başınını tacı yapıyor!..
Övgüler karşılıksız kalmıyor, Tayyip Erdoğan onu dünkü Resmi Gazete'de yayımlandığı gibi, Viyana’ya Büyükelçi olarak atıyor!..
Öveceksen ve makas değiştireceksen, böyle değiştireceksin ki, karşılıksız kalmasın!..
"Hulul etmek"
Eskilerin bu gibi durumlarda kullandığı bir deyim var, "hulul etmek", kendisiyle uzak - yakın hiç bir ilişkisi olmayan bir başka yere girmek, girdiği yerde yer etmek anlamında.
Ozan Ceyhun bunun son örneği. AKP ile babasından miras, en küçük bir ilgisi yok iken, aniden AKP’li oluyor ve karşılığını da alıyor, hem de büyükelçi olarak.
Son yıllarda yeni bir adet türüyor. Japonya, Malezya, Çin, Dünya Ticaret Örgütü, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, OECD, Kuveyt ilk akla gelenler, şimdi buna Avusturya ekleniyor.
Bu ülkelerde Türkiye’yi temsil eden büyükelçiler "dışardan atanan, meslekten olmayan" büyükelçiler. Türkiye’den çok, Erdoğan’ın isteklerini yerine getirmekle görevliler.
Öyle ki, bazıları kripto yazmasını bilmiyor, bazıları şu ya da bu biçimde yabancı dil bilse bile, diplomatik bir görüşmeyi ne ölçüde yürütebilirler, o soru askıda.
Dışardan büyükelçi atananlar listesine dün Ozan Ceyhun ekliyor.
Bir fotoğraf
Fotoğraftakilerden ikisini tanıyorum, biri 17 - 25 Aralık’ta rüşvet aladığı iddiasıyla adı ayyuka çıkan, sonra Prag’a büyükelçi olarak atanan Egemen Bağış. Ozan Ceyhun’un yanındaki hanım ve öteki kişi kim bilmiyorum. Nerede ve niçin çekilmiş bilmiyorum. Bir nikahta mı ya da ne, bilmiyorum.
Rahmetli Demirtaş’ın herhalde kemikleri sızlıyor olmalı.
"Hulul" edeceksen, böyle edeceksin!..
O sırada kimin borusu çalıyorsa, onun yanında olacaksın!..