Kuruluşundan sonra AKP'nin ilk Meclis grup toplantısı, yıl 2001.
Tayyip Erdoğan partisinin kuruluşuna katılan yeni AKP milletvekillerine sesleniyor:
"Milletvekilleri el kaldırma makineleri değildir".
Bu ilginç sözü Saadet Partisi Grup Başkan Vekili Bülent Kaya hatırlatıyor.
2002 seçimlerinden sonra Erdoğan benzer görüşünü tekrarlıyor:
"AKP iktidarında milletvekillerinin otomatik olarak evet - hayır dediği bir Meclis olmayacak".
Öyle mi oluyor?..
Yoksa, Saray ne derse, o mu?..
Akbelen katliamı için önceki gün olağanüstü toplanan Meclis'teki oylamada olduğu gibi.
1.168'den kim bilir kaça
Akbelen gibi, sayısız örnek var.
Cumhuriyet'in ilanından, 1923'ten AKP iktidarına 2003'ye kadar...
80 yılda verilen maden ruhsatı 1.168.
AKP'nin iktidarında 2003 ile 2019 arasında verilen maden ruhsatı 150 bin!..
2019 sonrası bilinmiyor, toplam 350 bin dolayında ruhsattan söz ediliyor.
Erdoğan geçen gün kömüre dayalı santralları savunurken:
"Kömür santralları bilhassa Rusya - Ukrayna savaşının ardından başlayan krizle birlikte Avrupa ülkelerinin tekrar en önemli enerji kaynağı haline geldi".
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) her fırsatta uyarıyor:
"2040'a kadar kömürden enerji üretimini aşamalı olarak ortadan kaldırmak gerekir. Böyle giderse, yüzyılın sonunda dünyayı 2.8 derecelik sıcaklık artışı bekliyor ki, bu insanlık için felakettir".
Otuz yılda 2.5 kat artış
Aynı felaket bizi de bekliyor.
Kömür santralları artıyor, beraberinde sera gazı emisyonu da artıyor.
İki gün önce Meclis'te söz alan İYİ Parti milletvekili Metin Ergun:
"2023 Haziran ayı itibariyle kurulu enerji gücümüzün yaklaşık yüzde 21'i kömüre dayalı tesislerden oluşmaktadır.
1990 - 2020 yılları arasında Türkiye'nin sera gazı emisyonu 2.5 kat artmıştır.
Akbelen Ormanı'nın kesilmesine sebep olan Yatağan, Yeniköy, Kemerköy santralları 1992 - 2017 yılları arasında atmosfere 360 milyon ton karbondioksit salmıştır. Bu santrallar 2043 yılına kadar çalıştırıldığı takdirde, yaklaşık 300 milyon ton karbondioksit daha salacağı tahmin edilmektedir".
Felaketin bir yüzü bu.
Sıcaklık artışı, kuraklık, ağır su sorunu.
Erken ölümler
Diğer yüzü ise...
İnsan sağlığı ve doğanın tahribi.
İnsan sağlığı açısından o bölgedeki hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği ölçülerin çok üstünde. Erken ölümler, hastalıklar, çocuklarda bronşit artışı...
Ayrıca...
Akbelen Ormanı'nın kesilmesi Bodrum'un suyunu üçte bir azaltıyor.
Suyun azalması, Bodrum'a yabancı turistin gelmesini tehlikeye atıyor.
Protestoların anlamı
Bütün bunları AKP milletvekilleri bilmiyor mu?..
Erdoğan bilmiyor mu?..
Bütün bunların Muğla, Bodrum, Milas'ta yaşayanların en yaşamsal sorunları olduğunu bilmiyor mu?..
Elbette biliyor.
O bölgede yaşayan halk bütün bunlardan dolayı ayaklanıyor.
Ayaklanamaları Erdoğan nasıl yorumluyor:
"Çevreci görünümlü marjinaller..."
Hayatı için varlığı için mücadele etmek, demek ki, marjinal olmak!..
Yine de, Erdoğan'da bir gelişme var!..
Gezi direnişine katılanlara genel olarak Erdoğan:
"Teröristler... Çapulcular..."
Aynı direnişe katılan kadınlara Erdoğan:
"Bunlar çürük... Bunlar sürtük..."
Çapulcu, terörist, çürük ve sürtükten "marjinale" geliyoruz!.. Eski deyimle, Erdoğan'da terakki var!..
Ancak, doğayı tahrip politikasında değişiklik yok.
Şimdiki hedef zeytinlikler
Akbelen Ormanı'ndaki katliamla birlikte, şimdi en çok tartışılan konu zeytinlikler.
Meclis kapanmadan önce bir torba yasa getiriyor AKP. "Torba", içinde ne ararsan var!..
Onlardan biri...
AKP'nin on kez delmeye çalıştığı zeytinliklerle ilgili. Neden delmek istiyor?..
Zeytinlikleri kamulaştırarak, zeytin ağaçlarını kesmek!..
Ne amaçla kesecek?..
Deprem konutları yapacaklarmış!..
Başka yer kalmıyor, deprem konutları için zeytinlikleri kesmeye uğraşıyor.
Daha önce Zeytin Yasasını yönetmelik değişikliği ile deliyor. Mart 2022'de CHP dava açıyor, Danıştay yürütmeyi durdurma kararı veriyor.
Meclis tatile girmeden önce getirdiği yasa değişikliği ile AKP bu sefer...
Zeytinlikleri parsel parsel, ufak ufak kamulaştırmaya çalışıyor.
Dikmece direnişi
İlk uygulama...
Hatay'a bağlı Dikmece Köyü'nde.
AKP'nin dönüp dolaşıp delmeye çalıştığı Zeytin Yasası 1939 yılından bu yana yürürlükte, zeytinlikleri koruyan bir yasa.
Akbelen direnişi ön planda, ancak çeşitli haberlerde yer aldığı gibi...
Dikmece köylüleri de, zeytinliklerini korumak için son günlerde direnişe geçiyor.
Orada da, halka jandarma copları, biber gazı, basınçlı su...
Ormanlarda katliamdan, tarlaları betonlara açmaktan vazgeçmiyor AKP.
Halk da, direnmekten vazgeçmiyor.
Ne yazık ki, o direniş yetmiyor.
Son seçimde AKP iktidarı yine kazanıyor, söylemeye dilim varmıyor ama, belki de direnenler arasında yer alan birilerinin de verdiği oylarla!..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|