19 Aralık 2018

Kazalar, ölümler, beyin göçü, ne varsa artık “olağan”

Onca kazaya ve ölüme rağmen, “Türkiye Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”

- İyi bir eğitim alan her yüz kişiden elli dokuzu yurt dışına göçüyor.

- En fazla beyin göçü veren 34 ülke arasında Türkiye 24. sırada.

- Üniversite öğrencilerinin yüzde 73’ü yurt dışına göçmek istiyor.

- 2017’de Türkiye’den göç edenlerin sayısı yüzde 42 artmış durumda.

- Göç edenlerin sayısı 253 bin 640’a ulaşıyor.

Bunlar devletin resmi rakamları, havadan sudan atılan veriler değil.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “Uluslararası Göç İstatistikleri” verileri.

***

-TÜBİTAK bütçesi 3 milyar 74 milyon lira. Diyanetin bütçesi 10 milyar lira.

-2017’de dünyada patent başvurusu 243 bin 500. Bunun 56 bin 624’ü Amerika’da yapılıyor.

-Türkiye geçen yıl 1.235 başvuru ile dünyada ellinci sırada.

Yine TÜİK verilerine göre, “Küresel Innovasyon Endeksinde”, yani “yenileme,modernize etme,sanayii geliştirme” endeksinde Türkiye geçen yıl yedi basamak birden geriliyor. Yani:

Çağdaş teknolojiye ulaşmakta, Batı ile arası biraz daha açılıyor. Sanayileşmede biraz daha geri kalıyor.

Neden “göç” ediyorlar

Bu durumda kazalar kaçınılmaz. Hızlı tren kazaları da kaçınılmaz, maden kazaları da kaçınılmaz, işçi ölümleri de kaçınılmaz. Zaten kaçınılmıyor, yaşanıyor.

Aslında onların hepsi “kazadan çok cinayet.”

O kadar “beyin göçü” olursa, araştırma geliştirmeye, Diyanet’in üçte birinden daha az para ayrılırsa, olacağı bu.

Ve Türkiye’nin geleceği açısından da, bugünü açısından da asıl tehlikelerden biri de bu.

Ve çok temel soru şu:

“İyi eğitimli insanlar neden başka ülkelere göç ediyor?.. Neden?..”

İnsanlar yurt dışına göç ettikçe, onlara bağırmak çağırmak nutukları atmak yerine, “neden göç ettikleri” üzerinde düşünmek çok daha gerçekçi.

2005 Erdoğan - Schröder

İstanbul Çırağan Sarayı, 2005.

Özel hazırlanmış odada ve özel donatılmış masanın çevresinde dört kişi oturuyor. Önlerinde kırmızı dosyalar.

Başbakan Erdoğan, Almanya Başbakanı Schröder, Alman Demir Yolları (Deutsche Bahn) Genel Müdürü Mehdorn, TCDD Genel Müdürü (şimdi AKP milletvekili) Süleyman Karaman.

Temmuz 2004 yılında Pamukova’da 41 kişinin hayatını kaybettiği yüksek tren kazası sırasındaki TCDD Genel Müdürü. Karaman ödüllendiriliyor ve milletvekili oluyor.

Çırağan’a dönersek, Türkiye ile Almanya arasında bir anlaşma imzalanıyor. Buna göre:

-Almanlar, tren yollarına, bu arada yüksek hızlı trene yatırım yapacak,

-Hatları bakıma alacak,

-Tren yolları ile ilgili her türlü eksiklik giderilecek,

-Yolcuların rahat ve güvenli seyahati, malların güvenli taşınması sağlanacak.

İyi, güzel.

O tarihte aziz medyamız bangır bangır bu anlaşmayı göklere çıkartırken, bir daha o anlaşmayı ne gören oluyor, ne duyan.

Anlaşma, ne hikmetse, masada kalıyor.

Mehdorn Danışman

Oysa, anlaşmanın heyecanı içinde başka önemli bir karar daha alınıyor.

Alman Genel Müdür Mehdorn, dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın danışmanlığını üstleniyor.

Alman tam Alman, tren yollarında, tren ulaşımında çok deneyimli. Bizimkilerin kulakları çınlasın, adam trenlere biniyor, bilet kontrolü yapıyor, trenlere biniyor, sinyalizasyon kontrolü yapıyor, trenlere biniyor, trenlerin zamanında kalkıp kalkmadığına, yolcuların herhangi bir dileği olup olmadığına bakıyor.

Bunun sonucunda, tren tarifesinde kalkış saati örneğin, 17.08 ise, tren 17.08’de kalkıyor, 19.16’da varıyorsa, 19.16’da varıyor, güvenli ve rahat biçimde. Ve kaza filan yok.

Adam bizimkilere tren işletmeciliğini, tren ulaşımını anlatmaya çalışıyor, ne de olsa “danışman”.

Tıpkı, imzalanan anlaşma gibi, danışmanlık da, kısa süre sonra “masada” kalıyor.

Sonrası zaten malum.

TCDD Taşımacılık A.Ş.

Bu arada AKP bir adım atıyor, 2013 yılında TCDD’den ayrı olarak ve fakat onun bünyesinde yeni bir birim oluşturuyor:

TCDD Taşımacılık A.Ş.

TCDD tren yollarının altyapısından sorumlu, TCDD Taşımacılık tren işletmesinden sorumlu kılınıyor.

2017 Mayıs ayında bu kurumun başına Veysi Kurt getiriliyor.

TCDD’nin başına ise, Haziran 2016’da İsa Apaydın atanıyor.

Altyapıdan Apaydın, işletmeden Kurt sorumlu.

Türkiye’de yılda 270 treni kazası oluyor, Apaydın ile Kurt koltuklarında oturuyor.

Bir ölümlü kaza mı yaşanıyor, olan üç, beş gariban makinistin başına patlıyor.

Böyle durumlarda Erich Maria Remarq’ın o ölümsüz yapıtını hatırlıyorum, İkinci Dünya Savaşında Almanya’yı anlatan o muhteşem romanını “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.”

Onca kazaya ve ölüme rağmen, “Türkiye Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.”

Beyin göçündeki artış, çağdaşlığa erişimde gerileme buna dahil.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"