Örneğin, geçtiğimiz perşembe...
Saat 16.06... Yeterli çoğunluk yok.
Saat 16.23... Yeterli çoğunluk yine yok.
Saat 16.36... Nihayet... Oylamaya gidiliyor, “ret”.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan bu oylama cezaevlerinde insan hakları ihlalleri ile ilgili bir Meclis Araştırma önergesi. Muhalefetin verdiği bir önerge, AKP oylarıyla ret.
Kural olarak, oylamaya geçilebilmesi için gerekli “yeterli çoğunluk” aranıyor. Yeterli çoğunluk sayısı 139, 139 milletvekili. Ancak, Meclis’te 139 milletvekili bir türlü bulunamıyor.
550 kişilik Meclis’te iktidarı ve muhalefeti ile genel kurulda139 kişi yok.
Örneğin, yine aynı gün, 8 Mart perşembe...
Saat 17.36... Yeterli çoğunluk yok.
Saat 17.49... Yeterli çoğunluk yok.
Saat 17.58... Nihayet... Oylamaya gidiliyor, “red”.
Oylamaya gitmek için yeterli çoğunluk olan 139 yine bir türlü bulunamıyor, oylama ancak üçüncü denemede gerçekleşebiliyor.
Oysa...
Oylaması istenen, muhalefetin görüşülmekte olan vergi yasalarının bir maddesinde değişiklik öngören bir önergesi.
Vergi...
Hani, bir siyasal iktidarın iktidar olmasını sağlayan en önemli unsurlardan biri. Üzerine ciltler dolusu kitaplar yazılar vergi.
Ne yazık ki, bu kadar önemli bir oylamada bile ilk anda yeterli çoğunluk bulunamıyor. Oylamaya geçebilmek için gerekli 139’a ancak üçüncü oylamada ulaşılabiliyor.
Hazin...
Kendi getirdiği yasaya bile Meclis’te sahip çıkamayan bir siyasal iktidar. Üstelik, vergi yasası.
Meclis denetimi
AKP iktidarı MHP ile el ele vererek, yaptığı içtüzük değişikliği sonucunda Meclis’te muhalefetin söz hakkı kısıtlanıyor, kürsüde söylenen sözlere bile sınırlama getiriliyor, o sözlere sorumluluk yükleniyor. Dünyanın hiç bir demokratik parlamentosunda görülmeyen bir uygulama.
Bu yetmiyor, AKP iktidarı muhalefetin getirdiği hiç bir önergeyi kabul etmiyor, konu ne olursa olsun.
Meclis denetimi fiilen yok.
Denetim yollarından biri de, soru önergeleri.
İlgili Bakana yazılı soru yöneltiliyor, yanıtı aylar sonra geliyor. Büyük çoğunlukla gelen yanıtlar sade suya tirit niteliğinde.
Bilgi edinmek ancak pek azından mümkün.
ALO 170
İşte, bilgi edinilen yazılı soru önergelerinden birine dün yanıt geliyor.
CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına bir soru yöneltiyor:
“ALO 170 iletişim merkezine 2016 ve 2017 yıllarında kaç başvuru gelmiştir?”
Tanrıkulu 28 Aralık 2017’de bu soruyu soruyor, yanıtı iki buçuk ay sonra, dün geliyor. Yine de geliyor, gelmeyen o kadar çok var ki.
ALO 170 ne?
ALO 170 bir iletişim hattı.
Çalıştığı yerde normal ücretini alamayan, fazla mesaisi ödenmeyen, sigortası yapılmayan, iş yerinde çeşitli rahatsızlıklara ve haksızlıklara uğrayan insanların başvurduğu bir hat, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren bir merkez.
İki yılda 33 milyonu aşan başvuru
Tanrıkulu’nun sorusu üzerine Bakanlığın dün verdiği yanıta göre:
“2016 yılında buraya 16 milyon 58 bin 136 başvuru yapılıyor. 2017’de başvuru sayısı 17 milyon 613 bin 803. İki yılda toplam 33 milyon 671 bin 840 başvuru”.
Korkunç bir rakam.
Bu rakamlar şunu gösteriyor:
İş yerlerinde haksızlık, türü ne olursa olsun, almış başını gidiyor.
Çalışanlar iş yerlerinde farklı nedenlerle ve çeşitli konularda şikayetçi.
Örneğin, dün ben ALO 170 hattına giriyorum, bakıyorum, dün akşama kadar, sadece dünkü başvuru sayısı 61 bin 47.
Bu kadar şikâyetin bulunduğu iş yerlerinde huzur da olmaz, uygun çalışma ortamı da, çalışma barışı da.
Çalışma barışını sağlamak iktidarın görevi.
Sağlıyor mu, rakamlara bakılırsa, hayır.