06 Eylül 2023

İmparatorluklar kuruyor, devrimler yapıyor, ülkeler yıkıyor: Tahıl koridoru

Tahıl koridoru; yani buğday, yani ekmek, ülkeleri besleyerek ya da aç bırakarak, istediği siyasi sonuca ulaşmanın aracı

Çariçe II. Katerina... Stalin... Putin...

Rusların Ukrayna'ya saldırmasıyla birlikte, bir buçuk yıldır dünyayı yakan, Türkiye'nin de tam ortasında bulunduğu bir konu var:

Tahıl koridoru.

250 yıldır II. Katerina'dan bu yana, Rusya'nın iç ve dış politikasını yönlendiren, dünyayı ilgilendiren perde arkasındaki en hayati konu bu.

Rus Çariçesi II. Katerina 1768'de dünyanın en zengin buğday tarlalarına sahip Ukrayna'yı ele geçirmek amacıyla yüz binden fazla Rus askerini oraya gönderiyor.

Ukrayna'dan elde edeceği buğdayla bütün Avrupa'nın beslenme anahtarını elde tutarak, Avrupa'ya uzanan Rus İmparatorluğu kurmak planıyla.

Rusya Ukrayna'dan hiçbir zaman vazgeçmiyor. Ne Stalin döneminde, ne de günümüzde Putin'in iktidarında.

Stalin 1932'de Ukrayna'daki çiftlikleri kolektifleştirme politikasıyla üretilen buğdayın tamamına sahip olmaya yöneliyor.

Altı, yedi yıl sonra bu kez Hitler Ukrayna'yı gözüne kestiriyor. "Ari ırkın yaşam alanı ve yetişeceği topraklar" diye nitelediği Ukrayna'yı hedef alıyor.

İkinci Dünya Savaşı'nda Rusya'ya bundan dolayı saldırıyor.

Dünyayı değiştiriyor 

Bizde konu Erdoğan - Putin görüşmesine, Erdoğan'ın nasıl zaferler kazandığına ilişkin hamasi öykülere indirgeniyor. O kadar basit değil, örneğin o tahıl koridoru:

- Tarihte imparatorlukların kurulmasına ya da yıkılmasına,

- İstanbul'un fethine,

- Birinci ve ikinci dünya savaşlarının çıkmasına,

- 1917'de Sovyet Devrimi'ne yol açarken,

Dünya tarihini değiştiren olayların merkezinde yer alıyor.

Tahıl koridoru; yani buğday, yani ekmek, ülkeleri besleyerek ya da aç bırakarak, istediği siyasi sonuca ulaşmanın aracı.

Benzer amaç Rusya için geçerli olduğu kadar, Amerika ve Avrupa ülkeleri, başta Osmanlılar, tarihe imza atmış imparatorluklar için de geçerli.

Leydi'den Karantina'ya

Ekmek...

Siyasette belirleyici karşılığı olan temel besin.

Orta Çağ İngiltere'sinde "lord" sözcüğü "ekmek yöneten kişi" anlamında "hlaford'tan" geliyor, değirmenleri koruyan, ekmekleri dağıtan kişi.

İngiliz soylu hanım "leydi" ise, "ekmek yoğuran" kadın anlamında. Ekmek yapma, dağıtma, tüketme zinciri lordu ve leydiyi, toprağı ve halkı vurguluyor. (Scott Reynolds Nelson, Tahıl Okyanusları, s.41).

Ülkeler tahıla öyle titiz ki, buğday yüklü gemiler limanlarda mikroplara karşı korunmak üzere, kırk gün karantinada bekletiliyor.

"Quarantena" yani karantina, Latince "kırk" sözcüğünün türetilmiş hâli.

Avrupa buğdayla haşır neşir iken, Amerika da boş durmuyor.

Amerika Birleşik Devletleri'ni kuranlar, Boston, Baltimore ve New York'u ihracat limanları, Teksas, Virginia, Missouri'yi ise, tahıl çiftlikleri olarak belirliyor, bağımsız bir devletin tahıl üretimi ve ihracı üzerinden ayakta kalacağı inancıyla.

"Tozlu Odessa"

Mitolojide Karadeniz'in kayıp limanlarından, Rus Edebiyatına girmiş, efsane bir liman var:

Odessa.

Ünlü Rus yazar Puşkin'in şiiri "Tozlu Odessa" başlığı ile edebiyattaki yerini almış Odessa 1794'te kuruluyor.

Bugün hâlâ tahıl koridorunun merkezi kabul edilen Odessa Karadeniz'de tahıl ticaretinin başlangıç noktası. 1800'lerde İngiltere'de başlayan, sonra Avrupa'nın diğer ülkelerine yayılan Sanayi Devrimi için gıda sağlayan buğdaylar, Odessa'da başlayan Karadeniz Tahıl Koridoru üzerinden Avrupa'ya taşınıyor.

1854 yılında Osmanlı'nın da yer aldığı Kırım Savaşı'nda İngiliz ve Fransız donanmaları Odessa ile birlikte çevredeki ufak limanları topa tutuyor, yıkıyor. Tahılda Rus egemenliğine son vermek amacıyla...

O savaş Osmanlı'ya çok pahalıya patlıyor. Savaşı finanse etmek için İngiltere ve Fransa'dan aldığı ağır borçlar, Osmanlı'yı iflasa sürüklüyor, iflas Düyun-u Umumiye ile yani Osmanlı'nın mali tutsaklığı ile sonuçlanıyor.

Buğdayın tarihteki rolü

Buğdayın iyi saklanabilmesi için "silolar" keşfediliyor.

Üç aydan uzun süre saklanabildiği için örneğin, Büyük İskender bir ülkeye savaş açtığında, orayı önce bir kaç ay kuşatıyor, kente giriş çıkışı önleyerek, buğday tüketiminin sona ermesini bekliyor.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethi için Anadolu Hisarı karşısına Rumeli Hisar'ını dikerken, Bizans'a sadece silah yardımı değil, buğday yardımını da kesmeyi planlıyor.

1789'da Fransız Devrimi ekmek kıtlığı ile başlıyor. Kıtlık halkın isyanına yol açıyor. Fransız yönetimi umudunu tahıl koridoruna bağlıyor ancak, Osmanlı Karadeniz'de geçişe izin vermiyor.

Napolyon Avrupa limanlarını ele geçirerek, tahıl kontrolünü sağlamak amacıyla İngilizlerle savaşıyor.

1914'te Osmanlı'nın Karadeniz'de Rus tahıl koridorunu kapatarak, Rusya'nın tahıl ihracatını durdurması Birinci Dünya Savaşı'nın patlamasındaki etkenlerden biri sayılıyor.

İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler'in Ukrayna'yı ele geçirme hırsı Tahıl Koridorunun tarihteki yerini gösteren bir başka örnek.

Ya 1917 Rus Devrimi?..

Lenin yola "Barış, Toprak, Ekmek" sloganıyla çıkıyor. Amacı çok açık:

Rusya içinde tahıl yollarını Sovyetler'in denetimine almak, Karadeniz'de tahıl koridorunu açmak için Osmanlı ile anlaşmak, böylece sosyalist devrime ulaşmak.

Sonraki yıllarda bizim Kurtuluş Savaşı'na yaptığı silah ve para yardımı arkasında Karadeniz Tahıl Koridorunun yeni Cumhuriyet tarafından korunmasına ilişkin beklentisi rol oynuyor.

Erdoğan ile Putin arasında ele alınan tahıl koridoru, Türk - Rus ilişkilerinde böyle bir tarihe sahip.

Bizim ilişkimizin ötesinde, tahıl koridorunun tarihteki yeri Birleşmiş Milletler'in koridora ilişkin gelişmeleri titizlikle izlemesine yol açıyor.

 

NOT: Bu yazıda Scott Reynolds Nelson tarafından kaleme alınan, SİA Kitap'tan yayınlanan "Tahıl Okyanusları" başlıklı kitaptan yararlandım. Tarihi başka bir gözle yorumlayan, zengin bilgi içeren, muhteşem bir kitap. Günümüzü anlamak isteyenlere öneririm.

 

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Bu karanlıkta Tuncer Bakırhan’ın “demokratik zemini müsait!..”

Orta Çağ benzeri, hiç olmadığı kadar karanlık, karanlık, karanlık günler!..

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

"
"