“-Aklı ve bilimi kutsayan insan yetiştirmek hedeflenmiştir.
-Havuz ve faiz problemleri yerine, zekat ve fitre problemleri sorulsun.
-Karma eğitim insan fıtratına aykırıdır.
-Inkilap Tarihi ve Atatürkçülük dersleri kaldırılsın.
-Din dersleri İslami ağırlıklı olmak üzere, birinci sınıftan itibaren okutulsun.”
Daha başka “cevherler” de var Eğitim Bir-Sen’in okullarda müfredatın değiştirilmesi ve onun yerine yukarıdaki önerilerin gerçekleştirilmesini isteyen raporunda.
Atatürk Devrimleri'ne ve Atatürkçülüğe düşmanlık yeni değil, bu sürpriz değil. Ama, “akıl ve bilimden yana insanlar yetiştirmeye” karşı çıkmak, işte bu sürpriz. Daha önce örneği görülmeyen bir yobazlık.
“Akıl” olmasın, “bilim” olmasın, peki ne olsun “din.”
Ya diğer öneriler? Tamamlıyor çerçeveyi.
21. yüzyılda “akla ve bilime” karşı çıkmak!!!!!
Bu vatandaşların gönüllerindeki toplum Osmanlıda yok.
Osmanlı iki yüz yıl önce akıl ve bilim peşinde koşmaya başlıyor.
"Ne kadar laik varsa..."
Eğitim Bir-Sen adındaki bu sendika 15. yüzyılda, yaklaşık 550 yıl önce başlayan “Aydınlanma Çağını” henüz farkına nasıl varamıyorsa, Cumhuriyet’e düşmanlar da var.
Bir imam hatip okul müdürü:
“Dünyada ne kadar hırsız, p... varsa, laiktir. (...) 2024’te hilafet geri gelecektir, diğerlerini söylemeye bile gerek yok.”
Bu sözleri söyleyen “bir öğretmen.” Öyle cahil ki, daha “insanın laik olmadığını, devletin laik olduğunu” bilmeyecek kadar cahil ama, laisizme küfür edebiliyor. Hilafeti isteyerek, Cumhuriyet’i red ediyor.
Merak ediyorum:
Çağdaş değerlere inanan insanlara karşı anında soruşturma açan savcılar Eğitim Bir-Sen’in raporu ve bu okul müdürü hakkında acaba hangi işlemi yapıyor?
Milli Eğitim Bakanlığı bu okul müdürünü açığa alıyor ve soruşturma açıyor mu?
Buna karşı “laisizmin önemini anlatan Halk Evleri üyeleri” anında gözaltına alınıyor.
Elektrik kesintileri
Terör dün İzmir’de olduğu gibi, Türkiye’nin dört bir yanında her gün can alırken, ülke “karanlığa” sürükleniyor.
Garip bir biçimde, “iki karanlık” çakışıyor.
“Elektrik Mühendisleri Odası” elektrik kesintileri ve karanlıkla ilgili yaptığı çalışmayı kamu oyu ile paylaşıyor. O çalışma her şeyi anlatıyor.
O çalışmaya göre:
Hiç bir plan yapmadan, yaz saati uygulaması kalıcı hale geliyor, havaların soğumasıyla birlikte, “fiili karanlık günleri” başlıyor. Soğuk hava elektrik ve doğalgaz tüketimini artırıyor.
Doğalgaz yetmiyor, BOTAŞ elektrik üreten doğalgaz santrallarına gaz veremiyor. O santrallar devre dışı kalıyor.
Doğalgaz kullanan elektrik santrallarında doğalgaz tüketimi Eylül itibariyle yüzde 24.6 azalıyor. Buna karşılık konutlarda aynı dönemde doğalgaz tüketimi yüzde 3.76 oranında artıyor. Ekim, Kasım Aralık aylarında tüketim konutlarda daha da artıyor.
14 Aralık’tan itibaren elektrik üretiminde doğalgazın payı yüzde 30’un altına iniyor.
21 Aralık’ta elektrik üretimi yüzde 20.6’ya, 22 Aralık’ta yüzde 17.4’e geriliyor.
Yüzde doksan kesinti
Doğalgaz talebi ile arzı arasında dengesi kayboluyor, böylelikle BOTAŞ doğalgaz ile çalışan santrallara verdiği gazda kesintiye gitmek zorunda kalıyor.
Yüzde elli ile başlayan kesinti yüzde 90’a ulaşıyor.
Doğalgaz santralları Batı’da yoğunlaşıyor. Bu bölgelerde elektrik talebi Doğu’dan karşılanmak zorunda. Bu da iletim hatlarına daha fazla yüklenmeye yol açıyor. Bunun Türkçesi şu:
Bırakın yerel kesintileri, Türkiye çapında bir karanlık tehlikesi kapıda. 31 Mart 2015’te yaşandığı gibi.
Hesap kitap ortada iken, Enerji Bakanlığı yetkilileri, “siber saldırı ile karşı karşıyayız” gibi, akla hayale gelmez açıklamalara giriyor. Yersen!
Hangi siber saldırı, havalar biraz soğuyunca, elektrik kesintileri artıyor, enerji politikası iflas ediyor.
“Akıl ve bilime” karşı çıkan Eğitim Bir-Sen ülkede nasıl bir karanlığa göz kırpıyorsa, enerji politikası da, o karanlığı fiilen tescil ediyor gibi. Çünkü, bu politika da akıl ve bilimden uzak.
Sonuç, karanlık ve sanayide milyonlarca dolar zarar.
Terör ve fiili karanlık, iki karanlık çakışıyor.