22 Şubat 2019

İçerde tosladı dışarıya saldırıyor

Türkiye, 'Ermeni Soykırımı'nın tanınması üzerine Venezuela'yı protesto etmişti

İki ülke dünyanın sayılı haber ajansları ile ülkelerindeki yabancı gazetecileri hemen hemen aynı saatlerde brifinge çağırıyor.

Küba ve Nikaragua dışişleri bakanlıkları. Üç gün önce.

Dört gün önce ABD Başkanı Trump yalnız o iki ülkeyi değil, bütün dünyayı telaşa saran bir açıklama yapıyor:

“Sadece Venezuela’da değil, Küba ve Nikaragua’da da sosyalizmin sayılı günleri kaldı.”

Üç ülkeye birden açık savaş tehdidi.

Trump aynı açıklamasında devam ediyor:

“Eğer Maduro’yu desteklerseniz, güvenli bir yol bulamazsınız, her şeyinizi kaybedersiniz.”

Maduro, şimdiki Venezuela Devlet Başkanı.

Akıl ötesi enflasyon

Maduro sosyalist bir Başkan ancak, çok başarısız, üstelik başka marifetleri de var.

2018 yılı enflasyonu yüzde bir milyon 300 bin. Her türlü akıl ve mantığın ötesinde. Tıpkı, 2018 ortasında IMF’nin tahmin ettiği gibi.

Tarihte bu biçimde yüksek enflasyonlar var ama, örneğin 1929 ekonomik bunalımında ya da İkinci Dünya Savaşı öncesinde Almanya’da bile böyle bir hiperenflasyon oranı yok.

Venezuela’da insanlar bu fiyat artış oranı ile başta gıda maddeleri olmak üzere, pek çok tüketim malına ulaşmakta olağanüstü güçlük çekiyor. Öyle ki, herhangi bir ürünün fiyatı markete girerken örneğin yüz ise, marketten çıkarken yüz beş ya da yüz on olmuş bile.

Ya da örneğin, bir aylık asgari ücret on yumurta satın almaya yetmiyor.

Hiperenflasyona paralel olarak, ülkeyi felakete götüren diğer olay, petrol üretiminin neredeyse durması.

Venezuela’da petrol rezervi Orta Doğu’daki kaynaklarla yarışacak ölçüde. Ama, üretim olmayacak boyutlarda düşünce, ekonomideki felç katlanıyor da katlanıyor.

Ve Venezuela yönetilemez hale geliyor. Buna rağmen, Maduro direniyor.

Yolsuzluk ve hukuksuzluk

Maduro geçen mayıs ayında Başkanlığa ikince kez seçiliyor. Ancak:

-Muhalif adayların seçim kampanyası yapmasına izin verilmiyor.

-Adaylık kısıtlanıyor.

-Halkın oy kullanması engelleniyor.

-Ekonomik sefalet nedeniyle üç milyon Venezuela yurttaşı  ülkesini  terk ediyor.

-Yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkıyor.

-Medya kontrol altına alınıyor.

-Internet bloke ediliyor.

-Hapishaneler siyasal nedenlerle suçlanan insanlarla doluyor.

-Normal hayat sona eriyor.

-Kimsenin güvencesi kalmıyor.

-Başkanlık seçiminin demokratik bir yarış içinde olmadığı, seçime hile karıştığı uluslararası gözlemciler tarafından kayıtlara geçiriliyor.

25 Ocak Mitingi ve Juan Guaido

Bütün bu rezaletlere rağmen, Maduro koltuğu bırakmayınca, 25 Ocak’ta başkent Karakas’da bir miting düzenleniyor.

Milyonların katıldığı o mitingde Ocak ayı başında Meclis Başkanı seçilen Juan Guaido kendisini Devlet Başkanı ilan ediyor.

Amerika da, Başkan olarak Guaido’yu tanıdığını ilan ediyor.

Ve petrol ve Amerika

Venezuela’daki bu gelişmeler Trump’ın iştahını kabartıyor.

Petrol ve petrol…

Hemen yanı başında.  Zengin rezervler.

Amerika için fırsat bu fırsat.

Tam saldırılacak zaman.

Küba ve Nikaragua

Trump’ın saldırgan sözleri üzerine Küba ve Nikaragua “Maduro’ya destek verdiklerine ilişkin iddiaları açık bir dille yalanlıyor.”

Yok böyle bir şey.

Küba ile Nikaragua dışişleri bakanlıklarının aynı saatlerde dünya basınına brifing vermeleri işte bu nedenden, “biz Maduro’yu desteklemiyoruz, bu büyük bir yalan.”

Her iki ülkede de, ister istemez bir telaş ve kaygı baş gösteriyor.

Türkiye ve Maduro

Maduro’nun bir de “Türkiye serüveni” var, bugünkünden farklı.

2005’te Meclis Başkanı olduğu dönemde, tam olarak 14 Temmuz 2005’te Venezuela Meclisi’nin aldığı bir karara imza atıyor. Kararda iki madde var:

“1-Venezuelalı Ermeni toplumunun haklı ve geciktirilmekte olan adalet arayışını desteklediğimizi ifade eder,

2-AB’den Türkiye’nin üyeliğini, Türkiye Ermeni soykırımını tanıyıncaya kadar ertelemesini talep ederiz.”

Venezuela Meclisi’nin Ermeni soykırımı tanıması üzerine, dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç Maduro’ya mektup göndererek, kararı protesto ediyor.

Türkiye ise, bugün Maduro’ya destek veriyor, “dik dur kardeşim, yanındayız” diyerek.

Savaş ve refah

Ülkesindeki feci durum, seçilmesindeki hile, insan hakları ihlalleri… Hepsi doğru…

Bunların hepsi tek tek rezaletin son perdesi.

Ancak, bu rezalet Amerika’nın Venezüella’ya askeri bir müdahalesine asla gerekçe olamaz.

Hele de, Küba ve Nikaragua’yı tehdit etmek, Güney Amerika’yı, bir adım ötesi dünyayı ateş çemberine atmakla eş anlamlı.

Ne gam!..

Bir zamanlar Amerikan Savunma Bakanı Mc Namara’nın söylediği gibi:

“Savaş Amerika’nın refahını arttırıyor”.

Buna petrol rezervlerini de ekleyince…

Emperyalizm…

Çılgınlığın sonu yok.

İç neden

Bütün bunların hepsi geçerli.

Trump açısından geçerli bir başka neden daha var, çok ciddi.

Amerikan iç politikasında onu kimse sallamıyor, Amerikan adaleti,  hukuk devleti, siyasal kurumları ve hatta bürokrasisi.

Bakan atıyor, Kongreden dönüyor, olağanüstü hal ilan ediyor, çoğu eyalet veto ediyor, azınlıklarla ilgili karar alıyor, yargıçlar geri çeviriyor. Kendi atadığı bakanlarla kısa sürede anlaşmazlığa düşüyor.

Ne yapsın?..

Dış politikada saçmalamaya başlıyor, üstelik başka ülkeleri tehdit ederek.

Venezuela, Küba, Nikaragua son numarası.

Yazarın Diğer Yazıları

Uçaktakilere küpe: Pınar Türenç bombaladı, Vali özür diledi

Vali Gül: "Sayın Bakanımız oradaydı, ben oradaydım, emniyet müdürümüz oradaydı, hiç kimse 'süpürün' diye talimat vermedi. Oldu mu böyle bir şey, bilmiyorum ama, olmuşsa maksadı aşmıştır, ben sizlerden özür diliyorum. Benim kapım sizlere 7 - 24 açıktır, ne zaman isterseniz görüşebiliriz"

Taksim yasağı 1 Mayıs yasağı değil!..

31 Mart seçimlerini genel olarak kaybetmenin hazımsızlığı var, derin yoksulluk ve ekonomik krizin hırçınlığı var, İktidarın sallandığı korkusu var...

"Hava kurşun gibi ağır", "demokratik ve sivil anayasa" mı!..

Sıkıyönetim ve OHAL'i andıran türde, 1 Mayıs'ın bir gün öncesinden her yer polis kaynarken... Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmazken... Bir de demezler mi: "Demokratik ve sivil anayasa yapacağız!.."