14 Aralık 2022

Grev erteleme: Gözcülükten yasakçılığa

"Varlıklı sınıflara servet affı, vergi affı, imar affı... İşçilere grev yasağı!.."

"Grev gözcüsü önlüğü giyiyor."

Ne demek bu?..

Greve gitmiş olan işçilere destek veriyor, onlarla birlikte olduğunu belirterek, nutkunu da patlatıyor:

"Hükümetler işçi haklarına insan onuruna yakışmayacak şekilde ilgisiz kalmaktadır. Alın teri kutsallığını yitirmiştir.

Ülkemizde işçilerimiz kira ücretlerini dahi ödeyemeyecek zorluklar içindedir.

Bu zulme son verene kadar haklı ve kararlı mücadelenin yanında olmayı inancımız gereği görev telakki ederiz."

Her cümlesi üzerinde bugün tek tek durulacak bu sözler kime ait?..

"Recep Tayyip Erdoğan'a."

Yıl 1988, Erdoğan Refah Partisi İstanbul İl Başkanı.

Basın - İş'e bağlı Darphane işçileri greve gidiyor. Grevin 27. gününde Erdoğan işçilere katılıyor, grev gözcüsü gömleğini giyiyor, onlarla birlikte fotoğraf çektiriyor.

Çok sıkı işçi dostu!..

1988... 2022...

"Erdoğan dün Birleşik Metal - İş ile Özçelik - İş sendikasının Kocaeli'de Bekaert Çelik Cord Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ne ait iş yerlerinde aldığı grev kararını milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle iki ay erteliyor."

Grev gözcülüğünden grev yasakçılığına nasıl yolculuk ama!..

OHAL ve grev

O yolculuğun kilometre taşlarından biri "OHAL'den, Olağanüstü Hâl Uygulamasından" geçiyor.

OHAL, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, demokratik hakların askıya alındığı olağanüstü bir rejim. Örneğin, hükümet bir kişiyi yargılama olmaksızın, alakoyabiliyor.

Kim bilir önceleri kaç kez eleştirdiği, hatta iktidara gelince, Güneydoğu'da yirmi yılı aşkın süren OHAL uygulamasını kaldırıyor, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında OHAL'i yeniden ilan ediyor.

Ve konu işçi grevini önlemek olunca, Erdoğan OHAL'i övmekten geri durmuyor.

12 Temmuz 2017, yabancı sermayeli yatırımcılara sesleniyor:

"Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı ve bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama, şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifade ederek, anında müdahale ediyoruz, iş dünyası rahat çalışabiliyor."

Hükümete gelmeden önce greve giden işçilerle kolkola, grevin tam destekçisi, ne var ki, hükümete geldikten sonra kullandığı kavram 'grev tehdidi!..'

Ve de OHAL gibi, demokratik hakların askıya alındığı bir rejime dayanarak!..

OHAL hep 'çözüm kaynağı'

Erdoğan'ın greve karşı tutumu, bir zamanlan kaldırdığı OHAL aşkı ile devam ediyor. Yabancı sermayeli  yatırımcılara seslenmesinin üzerinden dokuz ay geçiyor, 24 Nisan 2018'de partisinin grup toplantısında, 15 Temmuz nedeniyle OHAL hala devam ederken:

"Bir tane fabrikada grev söz konusu mu?.. Böyle bir şeyde anında müdahalemizi yapıyoruz. OHAL anında çözüm kaynağı oluyor. Huzurun olduğu bir ortam var. Böyle bir ortamda bunlar OHAL'in kaldırılmasını tavsiye ediyorlar. Tezgah bozulacak o yüzden, size bu tezgahı bozdurmayız."

"Fakir fukara"

1988'de Erdoğan 'işçilerin kira ödemekte zorluk çektiklerini" söylüyor.

Yirmi yıllık tek başına iktidarının sonunda, bugün işçiler sadece kira ödemekte zorluk çekmiyor, aynı zamanda ekmek kuyruklarında, yağ ve et kuyruklarında, ikinci el ayakkabı ve giysi dükkanlarında ömür tüketiyor.

İşçilerin tamamına yakını asgari ücret alıyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati asgari ücretle geçinmeye çalışan, daha doğrusu geçinemeyen işçileri tanımlıyor:

"Asgari ücretliye, memura, emekliye ne verilirse, haklarıdır. Fakir fukaraya bereket getirir."

 Otuz dört yıl önce, 1988'de kirasını ödemekte zorluk çeken işçiler bugün AKP sayesinde, onların Bakanlarının ağzıyla 'fakir fukara" haline düşüyor.

Erdoğan işte o 'fakir fukara' işçilerin haklarını alabilmek amacıyla gittikleri grevi erteliyor.

Her türlü demokratik hakkın ertelenmekte olduğu gibi.

Ama, buna karşılık...

Sekiz ve dokuz af

İşçi haklarına ya OHAL ya da "tek adam rejimi" yoluyla erteleme gelirken...

Sermayeye karşı çok cömert.

"Yirmi yılık iktidarında sekiz kez servet, dokuz kez vergi affı ve yine sekiz kez imar affı çıkartıyor!.."

Yurt dışına gönderilen ya da kaçırılan paraların, sıfır vergiyle yeniden yurda getirilmesi için çıkartılan servet affı...

Ödenemeyen vergi borçlarının faizi ve cezasını silmek için çıkartılan vergi affı... Milyarlar ve milyarlar tutuyor.

Servet affı da, vergi affı da, elbette varlıklı sınıfların kapsama alanında!..

Bir de yine sekiz kez çıkartılan, dokuzuncusunun hazırlığı yapılan imar affı var. Hazine arazisini işgal edenlerin, kaçak ev ve villa yaptıranların, kaçak kat çıkanların affedildiği rantiyelerin affı!..

"Varlıklı sınıflara servet affı, vergi affı, imar affı...

İşçilere grev yasağı!.."

Sermayenin iktidarı olmanın elle tutulur, gözle görülür somut hâli!.. 

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan uğruna: Bahçeli 55 yıllık birikimi sildi attı

DEM’in aklından asla geçirmediği “Apo’ya af” önerisine sırtını dönmesi imkânsız. Karşılığında anayasa değişikliğine onay vermesi, yıllardır eleştirdiği Erdoğan’a yeniden adaylık fırsatı tanıması ne ölçüde mümkün, orası da ayrı

Osman, yarın yedi yıl bitiyor!..

Duruşmalar devam ederken tahliye talepleri sürekli geri çevriliyor, ya mahkeme heyeti değişiyor ya Gezi davasına bakan yargıçlardan biri AKP milletvekili aday adayı çıkıyor ya da... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “hak ihlali vardır, derhal tahliye edilmelidir” kararı vermesine rağmen, hem de iki kez, o karar Anayasa’ya aykırı olarak uygulanmıyor

Biz tanımıyoruz, onlar “daha sağlam demokrasi için” güçlendiriyor

Şu sıralarda Alman siyasetinde en çok şu söz duyuluyor: “Otoriter eğilimler önce anayasayı değiştirmeyi ve Anayasa Mahkemesi’ni zayıflatmayı hedef alıyor. Ardından devlet kurumları güçsüz kılınıyor"

"
"