Çok değil, yedi ay önce... 11 Eylül 2019... Yaklaşık altmış kişinin U biçiminde, geniş bir düzen içinde oturduğu büyük salon... Beştepe’de...
Tayyip Erdoğan AKP’li ve CHP’li otuz büyükşehir belediye başkanını davet ediyor... Hani, Ekrem İmamoğlu’nun oturduğu sandalyenin ayağının kırıldığı toplantı...
Davette bütün bakanlar ile AKP’nin yerel yönetim politikalarından sorumlu olduğu kişiler de var.
"Bakanlar, belediye başkanlarının sorunlarını dinlesinler ve çözüme yardımcı olsunlar", diye... Erdoğan öyle açıklıyor.
AKP’nin yerel yönetim sorumluları ise, "hangi partiden olursa olsun, belediyelerle birlikte ortak çalışmalar yürütsünler" diye... Erdoğan öyle açıklıyor.
"Samimiyet ve hüsnüniyet"
31 Mart yerel seçimlerini "demokrasinin zaferi" olarak niteleyen Erdoğan, salondaki CHP ve AKP’li otuz büyükşehir belediye başkanına bakarak, "milletimizin sandıktan çıkan iradesine herkesin teslim olduğu bu güzel manzara geleceğimizin en büyük teminatıdır. Biz de belediye başkanlarımıza aynı samimiyet, hüsnüniyet ve teveccühle yaklaşıyoruz" diyor.
Demokrasinin zaferi... Samimiyet... Hüsnüniyet, yani iyi niyet... AKP’li ya da CHP’li ya da bir başka partili başkana teveccühle, yani yakın ilgi göstermeyle yaklaşıyor...
"Farklı görüşler"
Erdoğan yedi ay önce açık kartla oynuyor:
"Siyasi olarak elbette farklı görüşlere sahip olabiliriz ama, ülkemizin yüksek çıkarları söz konusu olduğunda, birlikte hareket edebilme erdemini göstereceğimize inanıyorum."
Neye inanıyor, neye inanıyor?
"Birlikte hareket edebilme erdemine..."
Demek, birlikte hareket etmek, bir "erdem"!.. Bir fazilet!..
Ne zaman, ne zaman?
"Ülkemizin yüksek çıkarları söz konusu olduğunda..."
"Ülkenin yüksek çıkarları" öyle harcı alem söylenmiş bir söz değil, anayasada yeri var, "tasada ve kıvançta beraberlik..."
"Yakın mesai"
AKP’li Bakanlar, AKP’li ve CHP’li belediye başkanları, AKP bürokrasisi hep birlikte aynı masa çevresinde toplanmış... Erdoğan salona yeniden göz gezdiriyor:
"Kardeşliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde burada ortaya koyduğumuz fotoğrafı çok çok önemli görüyorum."
"Ortaya koyduğumuz" diyerek, çoğul konuşuyor, kendisi, bakanları, partisinin elemanları ve muhalefetle birlikte...
Öyle bir birliktelik ve beraberlik ki:
"Sizlerin her biriyle şehirlerimizin sıkıntıları, beklentileri, çözüm yolları ve yatırımları konusunda yakın mesai içinde olmamız gerektiğine inanıyorum." Erdoğan o toplantıda formunun zirvesinde:
"On bir yıllık Başbakanlık ve beş yılı aşan Cumhurbaşkanlığı görevlerimiz süresince, hizmet söz konusu olduğunda, hiçbir belediye başkanının partisine bakmadık, İzmir’den Van’a, Eskişehir’den Hatay’a, Muğla’dan Mardin’e, hepsine gerekli desteği verdik."
Ne söz konusu olduğunda?.. "Hizmet..."
"Hizmet" söz konusu ise, Erdoğan ne yapıyor?
"Hiç bir belediye başkanının partisine bakmıyor..." Gerekli desteği veriyor!..
Ne de olsa, birlik ve beraberlik ve hizmet!.. Bunun dışında ve ayrıca, yine Erdoğan:
"Siyasi uzlaşmaya ve kucaklaşmaya dayalı yapıya kalıcı şekilde kavuşmak amacıyla..."
Uzlaşacağız, kulacaklaşacağız ve bu "kalıcı" olacak!.. Kutuplaştırma, ötekileştirme yok!..
Ortak WhatsApp grubu
Bu parlak, kucaklayıcı, uzlaşmacı sözler masada kalmıyor, hemen orada AKP ve CHP Belediye Başkanları arasında ortak bir WhatsApp grubu oluşturuluyor. AKP Sözcüsü açıklıyor:
"Yerel yönetimlerle ilgili sorunlarda bakanlarımız ve belediye başkanlarımızla ortak çalışmaya karar verdik."
Devamında, tıpkı Erdoğan’ın ağzından damlayan bal gibi:
"Hiç kimseyi dışlamadan, ötekileştirmeden, dayanışma içinde, muhabbet ortamında ortak çalışma yürütmek üzere..."
"Muhabbetle" oluşturulan grubun başına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay getiriliyor.
11 Eylül 2019’da...
Yasak üstüne yasak
Çok değil, yedi ay önce... Girin Cumhurbaşkanlığı sitesine, Erdoğan’ın konuşmasını ayrıntılarıyla okuyun... Bal damlıyor ağzından bal!..
"Sıkıntılı günlerde, parti farkı gözetmeksizin, halka hizmet" sözü veriyor. O konuşması zaten, her zaman olduğu gibi, TV’lerde canlı yayınlanıyor, ertesi gün gazetelerde...
Şimdi korona günleri... Değil bizim, dünyanın yüz yıldır görmediği bir felaketi yaşıyoruz... Bir insanlık trajedisi...
Bu ortamda CHP’li belediyeler halka yardım kampanyası açıyor, aşevleri yemek dağıtıyor, sahra hastanesi kuruyor...
"AKP muhalefetle dayanışma içinde, bir de halka hizmet aşkı var ya:
- CHP’li aşevlerinin hesaplarına el koyuyor,
- CHP’li belediyelerin halka her türlü yardımını durduruyor,
- Halkın CHP’li belediyelere yardımlarına engel oluyor,
- CHP’li belediyelerin sahra hastanelerini kapatıyor,
- Yetmiyor, Ekrem İmamoğlu hakkında, halka yardım etti diye, soruşturma açıyor."
Yüzyılın en ağır döneminde... Hangi belediyenin halka ne götürürse, mutlaka halka katkı sağlayacağı bir dönemde... Korona günlerinde... Dayanışmanın olmazsa olmaz günlerinde... Ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı belli olmayan pandemi günlerinde... Yasaklar... Engel olmalar... Soruşturmalar...
"Hizmetten" rahatsız
CHP’li büyükşehir belediyelerinin korona günlerinde yaptığı çalışmalara Erdoğan kayıtsız kalamıyor, CHP’li belediyelerin halka götürdüğü hizmetten rahatsız:
"Biz bir kampanya yürütüyoruz, kampanya içinde kampanyaya gerek yok. Belediyeler devlet içinde devlet olmamaya çalışsınlar."
Eee, nerede kaldı yedi ay önceki o parlak sözler?..
AKP yardımları durdurmakla kalmıyor, AKP sözcüleri de, Erdoğan gibi ve belki de onun emriyle, çıkıp bu engellemeleri savunuyor.
Tayip Erdoğan’a bir önerim var:
"11 Eylül 2019 konuşmasını bir kez daha okusun ve sonra bugün getirdiği yasaklara, açtırdığı soruşturmalara baksın!.."
Bir şey değişir mi, hiç sanmıyorum.
Şöyle değişir:
Halk bunu asla unutmaz!..