29 Eylül 2020

"Entegre medyanın" son maceraları

Bilinen slogan tekrar ediliyor: "Tek millet, iki devlet." Maçlardaki pankartlara, spor kulüplerinin attıkları tweet'lere yansıyan sloganla aynı

Magandalığın, serseriliğin, sersemliğin sonu yok!..

Golsüz ve zevksiz geçen, sade suya tirit Galatasaray - Fenerbahçe derbisinin ilk dakikalarında dikkat çeken, herkesi şaşırtan bir sahne yaşanıyor, sahaya sisli bomba, meşale atılıyor!..

Seyirci yok, stadyumda sadece futbolcular, teknik heyetler, stat sorumluları var. Bu sis bombasını sahaya kim atıyor?..

"Birileri stat dışından atıyor!.."

Ne amaçla?.. Ne uğruna?.. Atınca ne oluyor?..

Kendini bilmezliğin sonu yok ya...

Az gidiyoruz, uz gidiyoruz, sonunda geldiğimiz yer burası. "İnsan kalitesi!.."

Tribündeki pankart

Maç başlamadan önce ekrana stattan görüntüler yansıyor. Tribünlere asılan büyük bir pankart dikkat çekiyor:

"Tek Millet İki Devlet. Kardeşimizin Yanındayız."

Ermenistan zaman zaman olduğu gibi, yine Azerbaycan'a saldırıyor. Savaş çıkıyor.

Türkiye elbette Azerbaycan'ın yanında. Tartışması, kuşkusu, herhangi bir sorusu yok bu desteğin.

Türkiye'nin siyasi desteği spora yansıyor, tribünlere asılan pankartla.

"Galatasaray yönetimi o pankartı kendi iradesiyle mi asıyor, pankarttaki sözler kendi iradesinin sonucu mu yoksa, 'birilerinin' önerisi mi?.."

Maçın ardından birkaç saat geçiyor, bu kez "Fenerbahçe yönetiminden" bir tweet atılıyor:

"İki devlet bir millet, yanındayız, desteğimiz Azerbaycan'a."

Tesadüfe bakın ki, iki kulübün destek mesajı birbirinin aynı!..

Gerçi bu slogan yeni değil, her fırsatta kullanılıyor ama, aynı gün bir maçta iki kulübün aynı sloganı kullanması gözlerden kaçmayan bir "tesadüf!.."

"Ortak medya platformu"

7 Eylül günü, yani üç hafta önce  Türkiye ile Azerbaycan "iletişim sorumluları", Türkiye'den Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, TRT Genel Müdürü, RTÜK Başkanı ile Azerbaycan Dış Politika yetkilileri bir araya geliyor.

Azerbaycan - Ermenistan arasında o gün henüz sıcak bir çatışma yok ama, gerginlik var ve iş belli ki, fiili savaşa doğru gidiyor.

Türk yetkililer o toplantıda "saldırılar doğrudan Türk milletine ve Türklüğe yapılıyor" açıklamasıyla, Türkiye'nin desteğini bir kez daha vurguluyor. Daha önemli olan başka bir nokta var, o toplantıda alınan şu karar:

"Türkiye ile Azerbaycan arasında ortak medya platformu için anlaşmaya varılmıştır."

Devamı var:

"Bu anlaşma çerçevesinde iki ülke medyasının entegre şekilde hareket etmesi sağlanacaktır. Sosyal medyada ortaya atılan iddia ve kara propagandalarla mücadele için ortak stratejiler üretilecektir."

"Entegre etmek..." Yani, "bütünleşmek..."

Türkiye'deki medyanın "entegre edilmesi" yetmiyor, yani "tek elden yönetilmesi", sıra şimdi Azerbaycan medyasıyla ortak stratejiye geliyor.

Başbakan Thatcher ve BBC

Bırakın barış zamanını, hele de savaş zamanlarında, "entegre edilen medya" denildiğinde, aklıma hep 1982'de patlayan "İngiltere - Arjantin Falkland Savaşı ile Başbakan Thatcher ve BBC yayınları" geliyor.

BBC İngiltere'nin en köklü yayın kuruluşu, dünyanın göz bebeği, bağımsız bir kurum. Arjantin ile savaşta, olağanüstü objektif yayınıyla, iki ülkenin de kazanç ve kayıplarını yayınlıyor. Başbakan Thatcher küplere biniyor, BBC Genel Yönetmeni'ni arıyor, onu haşlamaya hazırlanıyor, BBC Genel Yönetmeni tipik İngiliz, çok soğukkanlı:

"Sayın Başbakan, BBC bağımsız ve özgür bir kuruluştur, yayınlarımız tarafsızdır ve öyle kalacaktır."

Yani, hamaset yok!.. "Entegre medya" yok!..

Slogan aynı

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ortak medya toplantısına dönersek...

Aynı toplantıda bilinen slogan tekrar ediliyor:

"Tek millet, iki devlet."

Maçlardaki pankartlara, spor kulüplerinin attıkları tweet'lere yansıyan sloganla aynı.

"Entegre medyanın" uzantısı olarak!..

TV kanallarında da, Azerbaycan - Ermenistan savaşına ilişkin haberler sırasında ve de savaşa ilişkin programlarda aynı slogan sık sık kullanılıyor.

"Entegre iletişim" şakır şakır iş başında!..

Zatürre aşısı

İki gün önce CNN TÜRK'te bir haber:

"Zatürre aşısı artık her yerde bulunuyor, yurttaşlar hiç sıkıntı çekmeden aşıya ulaşıyor."

O haber birkaç röportajla destekleniyor, ekrana gelenler (getirilenler) anlatıyor:

"Aşımızı olduk, dün başvurduk, bugün aşı olduk."

"Entegre medya" iş başında!..

Ben bu yazıyı Bodrum'dan yazıyorum. Geçenlerde sağlık ocağına kayıdımı yaptırıyorum aşı için. Görevli sağlık memuru elindeki uzun listeyi gösteriyor:

"Sizi de sıraya yazdık, gelecek aşıya göre, sıranız kasım ortasında gelebilir!.."

"Aşıda sıkıntı yok ya!.." 

300 fabrika açılışı

Son bir görüntü - haber Gaziantep'ten...

"Entegre medya" davul çalıyor, Tayyip Erdoğan fabrika açılışlarına katılıyor, "Gaziantep'te üç yüz yeni fabrika açıyor."

Kanallar canlı yayında, bu "muhteşem" açılışı veriyor.

Anlaşılıyor ki... Dünkü Sözcü gazetesinin manşeti...

"Yeni açıldığı söylenen fabrikaların çoğu çoktan açılmış ve üretime geçmiş, hatta biri 45 yıldır faaliyette!.. Birini de, daha önce İçişleri ile Adalet Bakanı birlikte açmış, fotoğrafları var!.."

Azerbaycan'la madem "ortak medya platformu" var, Azeri kanalları da, bu açılışı yayınlıyor olmalı!..

"Entegrasyon" gereği!..

Yazarın Diğer Yazıları

"Ekonomist" Erdoğan açıklasın: 818.182 .863.710 lira zarar

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda

Filmin sonu: Istakoz!..

Ortalama lokantalarda, yerine göre, bir porsiyon ıstakoz bin lira ile beş bin lira arasında değişiyor. On bin lira aylık alan bir emeklinin yarı maaşı!.. Ya da asgari ücretin üçte biri!..

34 yıl önce 34 yıl sonra: "Güçlükonak'ta demokrasi!.."

Güçlükonak'ta yaşananlar 34 yılda bizde demokrasinin özetindeki başlıklardan biri