20 Ekim 2020

"Eğitimi" itiraf etti, sıra diğer konulara da gelebilir

Eğitim... Ve de öğretim... Bu ülkede tam anlamıyla sefil halde!.. Hele de, son on sekiz yılda iyice facia!..

Sosyal Bilgiler öğretmeni: "Bir yılda kaç hafta olduğunu bilmiyor!.." Herhalde ilkokul birinci sınıf bilgisi!..

Coğrafya öğretmeni: "Burdur Gölü’nün hangi bölgede olduğunu bilmiyor!.." Herhalde, orta bir coğrafya dersi bilgisi!..

Üniversite öğrencisi: "Ayasofya’nın hangi kentte olduğunu bilmiyor!.." O öğrenci üstelik, doğma büyüme İstanbullu ve üniversiteye İstanbul’da gidiyor!..

Lise son sınıf öğrencisi: "Cumhuriyet’in hangi yılda kurulduğunu bilmiyor!.." Herhalde ilkokul birinci sınıftan itibaren her yıl okutuluyor!..

Daha buna benzer ne örnekler!.. TV’lerde açın yarışma programlarını ya da bazı kanallarda gazetecilerin ellerinde mikrofon, sokaktaki insanlara sordukları sorulara verilen yanıtlara bakın, saçınızı başınızı yolarsınız!..

Eğitim... Ve de öğretim... Bu ülkede tam anlamıyla sefil halde!.. Hele de, son on sekiz yılda iyice facia!..

Örnekler ortada.

Polatlıdan top sesleri

1921... Kurtuluş Savaşı günleri... Ne olacağımız belli değil...

O kadar ki...

Düşman adım adım Ankara’ya yürüyor, hatta Polatlı’dan gelen top sesleri Ankara’dan duyuluyor...

O çaresizlik içinde... O yoksullukta...

Mustafa Kemal top sesleri arasında Ankara’da "Birinci Maarif Kongresi’ni" topluyor.

Kurtuluş ve kuruluştan sonraki en hayati konu olarak, eğitimi gördüğü için.

Dün Tayyip Erdoğan bakın ne diyor:

"18 yılda eğitim ve kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum. Topyekûn bir eğitim, öğretim reformu yapmamız gerekiyor."

18 yılın sonunda nihayet bunu görüyor!..

Dünkü konuşmasında olduğu gibi, o çok eleştirdiği Batı kültüründe buna "good morning after supper", "akşam yemeğinden sonra günaydın"  diyorlar!.. Gecikmişliği, geç kalmışlığı anlatmak üzere.

Milli Eğitim bütçesi

Eğitimde geri kalmışlık eşittir uygarlıkta geri kalmışlık, eşittir demokraside geri kalmışlık, eşittir ticarette geri kalmışlık, eşittir ekonomide geri kalmışlık, eşittir hukukta geri kalmışlık, eşittir sağlıkta geri kalmışlık ve de eşittir sosyal hayatın her alanında geri kalmışlık...

Zihniyette, ahlakta geri kalmışlık...

18 yıllık geri kalmışlığın en somut göstergesi Milli Eğitim bütçesi, eğitime bütçeden ayrılan pay.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bütçeden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17.18 iken, 2020 yılında yüzde 4.65’e geriliyor.

Daha ne olsun, eğitimde geri kalmışlık olmasın da ne olsun!..

Kaldı ki...

O yüzde 4.65 bütçede 5 milyar 830 milyon liraya karşılık gelirken, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi  11 milyar 520 milyon lira.

"Batı taklitçiliği"

Erdoğan dün devam ediyor:

"Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınası içinde bulduk. Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmek üzere çıkılan yolun Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır."

Baştan sona yanlış!..

"Batılılaşma" nedir?..

"Ekonomide sanayileşme, gelişme, refah, kentleşmede imar, altyapı ve çevre, siyasal rejimde demokrasi ve hukuk devleti, eğitimde fırsat eşitliği, sağlıkta erişilebilirlik, sosyal yaşamda kültürüne sahip çıkarak çağdaşlaşmak anlamını taşıyor."

1923 - 2002, iktidarda kim olursa olsun, ülkeyi yönetenler bu yönde çaba harcıyor. Ve elbette çok ciddi adımlar atılıyor, eksikliklerine rağmen...

Ve "Batılılaşma" elbette "güven ve huzurla" bütünleşiyor.

Türkiye bugün tam tersine, "bütün bunların bulunmadığı bir fırtınaya tutulmuş" durumda.

Ne ekonomik gelişmişlik var, ne demokrasi, ne hukuk, ne güven, ne huzur!..

Sağlık ortada!..

Eğitimi zaten kendisi itiraf ediyor!..

Bakın üniversitelere

On sekiz yılın sonunda "eğitimdeki geri kalmışlığı" görüyor.

O geri kalmışlık, sadece ilk, orta ve liselerde değil.

Bakın üniversitelere!..

"Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor, bu ülkeyi ayakta tutacak olan okumamış, hatta ilkokulu bile okumamış cahil halktır" diyen, profesör unvanlı rektör yardımcıları...  

"Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır, karşı gelmek harpten kaçmak anlamına gelir, haramdır" diyen rektörler...

"Yakınlarını tarif eden ilanlarla eşlerini işe alan" rektörler...

"Medeni Kanun’a karşı çıkıp, çok eşliliği savunan" başhekim yardımcıları...

"Tek bir bilimsel makalesi olmayan" rektörler...

Kendisinin atadığı rektörler...

Bu tekil örnekler bir yana, dünyada ilk beş yüze giren tek üniversitemiz olmadığı gibi, bunca hukuk ve siyaset faciaları arasında gıkı çıkmayan üniversiteler...

Bunların üstüne.... Özgürlük olmayınca, müthiş bir bilimsel eser kıtlığı!..   

On sekiz yıllık eğitim politikasının ürünü olmak üzere!..

"Fikri tartışma zenginliği"

Erdoğan dün devamında:

"Türkiye’nin siyasi, ekonomik, askeri olarak yeniden kendine güvenini kazandığı şu son dönem, bu tür tartışmaların daha adil şartlarda yürümesine imkan vermiştir. Türkiye bu fikri tartışma zenginliğini hayırlı bir inkişafla nitecelendirecektir."

Gerçekten inanarak mı söylüyor yoksa "iktidarda olmanın icabı" olarak mı?..

Hangi "tartışma zenginliği?.."

Sansür zirvede... İfade özgürlüğü demir parmaklıklar arkasında... Temel hak ve özgürlükler askıda...

Nasıl olacak "adil şartlarda bu tür tartışmalar"?..

Onun yaşadığı ve halkın ezici çoğunluğunun yaşadığı "İki Türkiye" var anlaşılan!..

Eğitimdeki faciayı, kendi üslubuyla itiraf ediyor. Sıra siyasal rejime, hukuk devletine, ekonomiye, sağlığa, dış politikaya bakalım ne zaman gelecek...

Yazarın Diğer Yazıları

"Three Who Made A Revolution": Devrim Yapan Üç Adam

İktidarla ve diğer partilerle günlük siyasi polemiklerin ötesinde, bu "üçlünün" devrim hedefi belli: Her alanda Cumhuriyet'in yüz yıllık fabrika ayarlarına dönüş!..

"Ekonomist" Erdoğan açıklasın: 818.182 .863.710 lira zarar

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda

Filmin sonu: Istakoz!..

Ortalama lokantalarda, yerine göre, bir porsiyon ıstakoz bin lira ile beş bin lira arasında değişiyor. On bin lira aylık alan bir emeklinin yarı maaşı!.. Ya da asgari ücretin üçte biri!..