Ordu savaşıyor, içerde ve dışarda savaşıyor. Silaha ihtiyacı var, cephaneye ve her türlü savaş araçına ihtiyacı var. Bu ihtiyaçları sağlayan kurum Savunma Sanayi Müsteşarlığı. İktidarın canla başla bu kurumun arkasında durması gerek.
Oysa, ne oluyor?
Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın üç milyar lirasına el konuyor. Üç ay süreyle. Üç milyar, eski parayla üç katrilyon lira.
Neden üç ay süreyle, bu kadar acil olan ne?
CHP Tekirdağ milletvekili ve Hazine eski Müsteşarı Faik Öztrak bu soruya yanıt veriyor:
“AKP’nin bu parayı referandumda HAYIR’ları önlemek için kullanacağından kaygı duyuyoruz.”
Kaygı çok daha büyük.
Paralel hazine
Aslında nakit fazlası, kaynak fazlası ülkelerde oluşturulan bir fon var, Varlık Fonu.
Türkiye’de nakit fazlası filan bir yana, ciddi bütçe açığı var. Buna rağmen, AKP benzer bir fon, Türkiye Varlık Fonu (TVF) getiriyor bir süre önce. Bütçe açığı var, dış ticaret açığı var, sermaye açığı var. Üstelik, son zamanlarda artık dış borç bulmakta zorlanan bir ülke var. Buna rağmen, “paralel Hazine” niyetine, TVF kuruyor.
Bir süre önce Milli Piyango ve at yarışları gelirleri bu fona aktırılıyor, şimdi de:
Ziraat Bankası, PTT, TPAO, BOTAŞ, THY, Çaykur, Eti Maden İşletmeleri, Halkbank gibi Cumhuriyetin temel ekonomik kurumlarının gelirleri, bunların Hazineye ait hisseleri bu fona aktarılıyor.
Anayasa değişikliği ile tek adam rejimine kapı açmaya çalışan AKP, şimdi otoriter olacağı çoktan belli olan o rejimin ekonomik altyapısını kuruyor.
Anayasa değişikliği ile Cumhuriyete siyasal darbe, bu kurumların gelirlerini TVF’na bağlayarak, Cumhuriyete ekonomik darbe.
Özal'ın yüz on fonu
Aslında “fon macerası” yeni değil.
Özal döneminde yaklaşık yüz on tane fon kuruluyor. Çeşitli amaçlar için. Ve o yıllarda bütçe bu kez daha çok açık veriyor, enflasyon iyice azıyor, yüzde 80’lerde dolaşan bir enflasyon.
Son verilere göre, enflasyonun yeniden çift haneli rakamlara yükselme eğilimi gösterdiği bir sırada, bütçe açıklarının artmasıyla birlikte, enflasyonun yeniden tırmanması, bu fon sayesinde hiç de sürpriz olmayacak.
IMF o tarihlerde elbette takıyor bu fonlara. Bunların tasfiyesi için Özal sonrası iktidarların canı çıkıyor. Yıllar sürüyor bunların tasfiyesi Yıllar süren yüksek enflasyonun ana nedenlerinden biri de bu fonlar.
Ama, bunları AKP’ye anlatmak mümkün değil.
Bu temel kurumların gelir ve hisselerinin devri yetmiyor, turistik değeri yüksek olan toplam 2.3 milyon metre karelik kırk altı arazi yine TVF’na devrediliyor.
Muhtemelen bu araziler satılacak, gelirleri artık nerede kullanılacaksa.
Denetim mi, geçiniz
Fonun Yönetim Kurulu Başkanı namı diğer “jöleli”, Sarayın danışmanlarından Yiğit Bulut.
“Jöleli” göstermelik, Türkçesi, Türkiye Varlık Fonu doğrudan Tayyip Erdoğan’a bağlı, kullanacağı müthiş bir fon elinin altında.
TFV kurulduğunda, Ağustos 2016’da, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi açıklıyor:
“Fon için 200 milyar dolarlık hedefimiz var.”
200 milyar dolar!!!...
Üstelik, bu fonda denetim yok.
- Sayıştay denetimi yok,
- Kamu İhale Yasasına dahil değil, yani ihale kime verilirse artık,
- Sermaye Piyasası Yasası dışında,
- Devlet Memurları Yasası kapsamı dışında.
Anayasa değişikliği ile amaçlanan tek adam rejiminin ekonomik yapısı.
Amaçlanan o rejimde “Devlet Başkanına” siyaseten hiç bir şeyin hesabı sorulamayacağı gibi, ekonomide de, “astığı astık, kestiği kestik”.
"İslami finansman"
Kağıt üstünde TVF’nun amaçları sayılırken, “oto yolların, nükleer santralın, büyük yatırımların finansmanında” kullanılacak diye yazıyor.
O amaçlardan biri de, “İslami finansman varlıklarının kullanımının yaygınlaştırılması.” Öyle yazıyor.
Ne demek bu?
“İslami finansman” Türkiye’de hangi varlıklara sahip? Nerede kullanılıyor? Nasıl yaygınlaştırılacak? Böyle bir “amacı” oraya yazmakla nereye varılmak isteniyor?
“İslami finansmanı yaygınlaştırmak” diyerek, özellikle “Arap ülkelerinden sermayenin gelmesi mi” özendirilmek isteniyor? Arap sermayesini özendirmenin başka, normal yolları yok mu? Batı dünyası Arap sermeyisini çekmek için mutlaka “İslami finasman” kavram ve yöntemini mi kullanıyor?
"Osmanlı'yı çökerten zihniyet"
Cumhuriyetin en temel ekonomik kurumlarının gelirlerini ve Hazineye ait hisselerini Türkiye Varlık Fonuna aktararak, Faik Öztrak’ın söylemiyle:
“Varlık Fonuna aktarılan ve değeri milyarlarca doları bulan kamu varlıklarını karşılık göstererek, borçlanmaya gidilebilir, bu borçların ödenememesi halinde, Fona aktarılan kurumlar yabancıların eline geçebilir. Osmanlı’yı çökerten zihniyet budur, bunun sonu Düyun-u Umumiyedir.”
Bizi bırakın, çocuklarımız ve torunlarımızın için, Cumhuriyet için yeni ve büyük bir tehlike daha.
Anayasa değişikliğine “HAYIR” için bir neden daha.