- Konut kredilerinde faiz yüzde 0.99'a düşürülüyor, yüzde 1 bile değil.
- Kredi kartı gecikme faizi 1 Nisan 2020 tarihinde yüzde 1.40'tan yüzde 1.25'e düşürülüyor.
- Tüketici kredileri özendiriliyor, on bin liralık kredinin geri ödenmesi üç yıl vadeye uzatılıyor, aylık ödeme 362 lira olarak belirleniyor.
Nisan - Mayıs aylarında yürürlük kazanan kararlar bunlar. Üçünün toplam etkisi var:
"Harcamalar artıyor."
Harcamalardaki artışın etkisi, dün "üçüncü çeyrekte büyüme" olarak karşımıza çıkıyor. "Üçüncü çeyrek", yani Temmuz, Ağustos, Eylül aylarını kapsayan büyüme:
"TÜİK'e göre... Bakın TÜİK'e göre, yüzde 6.7!.."
Elvan doğruladı
"Büyüme..."
Temmuz, Ağustos, Eylül ayları, Mart'tan bu yana, günümüzde de olduğu gibi, salgın ayları.
- Ülke daha fazla üretim mi yapıyor?.. Yooo!..
- İşsizlik azalıyor mu?.. Yooo!..
- İnsanlar daha fazla gelir mi elde ediyor?.. Yooo!..
Her gün geçim sıkıntısının arttığı, işsizliğin yükseldiği, fiyatların arttığı bir ülkede nasıl oluyor da, büyüme yüzde 6.7'yi buluyor?..
"Borçlanmayı ucuzlatarak, daha çok borçlanarak, o borçlanma ile harcama yaparak..."
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan yüzde 6.7'lik büyümeyi değerlendirirken, aynı konuyu vurguluyor:
"Üçüncü çeyrekteki büyümede yurt içi talep artışı etkili oldu."
"Yurt içi talep artışı..."
Türkçesi:
"Harcamalardaki artış etkili oldu."
Borçlanmak
Neye göre artıyor bu harcamalar?..
Daha mı çok gelir elde ediyoruz?..
Gelir bölüşümü daha mı düzeliyor?..
İşsizlik mi azalıyor?..
Hayır!..
Çeşitli kredi faizlerinin düşürülmesi sonucu, harcamalar teşvik ediliyor, o da genel ekonomiye "büyüme" olarak yansıyor.
Sürdürülemez
O "büyüme" aynı zamanda...
"Olmayan, elde edilmeyen gelirle değil, borçlanarak yapılan harcamaların sonucu."
Bu yapay "büyüme" ne kadar devam edebilir?..
Türkçesi:
"Halk daha ne kadar süreyle ve ne miktarda borçlanabilir?.."
Bilimin yanıtı ortada:
"Sürdürülemez... Çok temel yapısal reformlar gerekli..."
Bu o kadar belli ki, örneğin 1 Nisan'da yüzde 1.25'e düşürülen kredi kartı gecikme faizi 1 Kasım'da yeniden yüzde 1.46'ya yükseltiliyor, eskisinden daha yüksek bir faiz oranına.
Herkes gülüyor
Tepeden gelen emirle yandaşların çalacakları davul belli:
"Salgına rağmen rekor kırdık, Avrupa'da birinciyiz, vs..."
Büyüme oranı belli olduktan sonra, dün sokakta halkın nabzını tutuyorum.
Yüzde 6.7'yi duyan herkes gülüyor, "ne büyümesi abi, eve ekmek götüremiyoruz, ben büyümedim, kimler büyüdü ise, onlar sevinsin!.."
Artık moda oldu
Ayrıca... Ve bundan çok farklı olarak... Aynı nakarat...
Her iki lafın başında, ilgili - ilgisiz her olayda yaşadığımız dönemin "vazgeçilmez modasına" dün yeniden tanık oluyoruz. Lütfi Elvan büyümeyle ilgili yaptığı açıklamanın son cümlesinde:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde (...) ortak akılla hareket edeceğiz."
Türkiye'de örneğin, ister deprem olsun, ister askeri tatbikata gidilsin, yakında ister yağmur yağsın, ister güneş açsın... Her koşulda:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla..."
Ya da:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde..."
Ona yaranmak mı yoksa, "talimat üzerine" mi, artık ne ise...
* * *
Fenerbahçe'nin teknik direktörüne yakışmıyor
Beşiktaş'ın Fenerbahçe'yi 4 - 3 yendiği maçtan sonra yapılan röportajları izliyorum. İki takımın futbolcuları ile Beşiktaş'ın teknik direktörü Sergen Yalçın'ı ve Fenerbahçe'nin teknik direktörü Erol Bulut'u.
Hakemin saç baş yoldurduğu maçla ilgili teknik yorumları ben bilemem. Sıradan ve devamlı bir seyirci olarak, Beşiktaş'ın çok daha iyi oynadığını söyleyebilirim.
Ama, söylemek istediğim konu başka.
Erol Bulut'a hakemin yönetimi ile ilgili bir soru yöneltiliyor, Bulut:
"Haaakem ile ilgili..."
Ne?.. "Haaakem" mi?..
Koskoca Fenerbahçe'nin teknik direktörü hâlâ "hakem" demesini bilmiyor, hâlâ en sıradan futbolcuların, bazı yorumcuların, hatta bazı emekli hakemlerin, toplamda cahil insanların diliyle, o çok yanlış, kulağı o çok tırmalayan telafuzu ile "haaakem" diyor!..
Erol Bulut'un teknik kapasitesini bilemem ama bildiğim, kulağı tırmalayan bu telafuzu çok ayıp kaçıyor.
"Fenerbahçe teknik direktörüne" hiç yakışmıyor.
Erol Bey, "haaakem değil, hakem!.."