"Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı statü, hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma,
Hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma,
Hastalarımı memnun edeceğime,
İnsan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime,
Mesleğim dolayısıyla öğrendiğim küçük sırları saklayacağıma,
Hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı ve sevgi göstereceğime,
Dil, din, milliyet, cinsiyet, takım, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime,
Mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağıma,
Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."
"Bu bütün dünyada doktorların ettiği Hipokrat yemini, Milattan Önce 460'larda yaşamış Hipokrat'a atfen, adını ondan alan yemin."
Dünyanın neresinde olursa olsun, görevine başlayan bir doktor önce bu yemini ediyor. İnsani duygu ve düşüncelerin öne çıktığı yeminde dikkat çeken bir de şu bölüm var:
"Dil, din, milliyet, cinsiyet, TAKIM, ırk ve PARTİ farklarına izin vermeyeceğime..."
Dünyadaki ve bizdeki her doktor gibi, yüzde bin eminim ki...
Doktor olduğuna göre, aynı yemini Sağlık Bakanı Doktor Fahrettin Koca da etmiştir.
Doktor Turhan Çömez
Şimdi İskenderun'a gidelim.
2002 - 2007 yılları arasında AKP'den milletvekili seçilen, bir dönem Tayyip Erdoğan'ın en yakınında yer alan Doktor Turhan Çömez...
Sonrasında AKP'ye yönelik eleştirileriyle öne çıkan Çömez AKP'den ayrılıyor, yurt dışına gidiyor, döndükten sonra yeniden siyasete atılıyor, halen İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı ve doktor.
Turhan Çömez depremde ağır yara alan kentlerimizden İskenderun'da tamamen kendi olanaklarıyla bir hastane kuruyor.
Devamını Çömez anlatıyor:
"İskenderun'da yeni bir hastane kurduk.
Buradaki SSK hastanesi tahliye edildi. Oradan beş, altı arkadaşımızı, hemşire ve acil hekim olarak getirdik, her türlü hazırlığı tamamladık.
Ve hastanemizi çalıştırmaya başladık."
Geri çağırdılar
Evet, deprem bölgesinde tam hastaneyi çalıştırmaya, hasta bakmaya başlayacakları sırada...
Turhan Çömez devam ediyor:
"Ancak, birkaç saat sonra üst düzey bir yetkilinin talimatıyla buradaki bütün doktor arkadaşlar geri çekildi."
Neden geri çekiliyor?..
Hazır bir hastane, depremden çıkmış çok sayıda yaralı yurttaş...
Çömez:
"Doktor arkadaşlara, ‘orası bir partinin himayesinde kurulmuş bir hastane, orada hasta bakamazsınız, dendi'. O doktor arkadaşlar da, gitmek zorunda kaldı. Şimdi ben burada yalnızım, bir hemşire bile yok."
Oysa, SSK hastanesi yıkılmış, hasta bakacak yer yok.
Ayrımcılığın, hem de deprem felaketinde ayrımcılığın akıl almaz bir örneği.
Turhan Çömez
Bakan Koca'ya sorular
Normal koşullarda ve asıl böyle felaket günlerinde...
Partisi mi olur hastanenin?..
Hastanın, doktorun partisi mi olur?..
Doktor hastaya partisine göre mi bakıyor?..
Hasta hastaneye partisine göre mi gidiyor?.. Nedir bu ya, nedir?..
Bu felaket günlerinde doktorlar oradan nasıl geri çekilir?..
Felaket günlerine damga vuran, hastanelere kadar inmiş bu ayrımcılık işte bu AKP iktidarının eseri.
Turhan Çömez ‘üst düzey bir yetkilinin talimatıyla geri çağrıldılar' diyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya soruyorum:
"Kim bu üst düzey yetkili?.."
Devam ediyorum sormaya:
"Doktorların geri çağrılmasından sizin bilginiz var mı?.."
Bilginiz yoksa, size haber vermeye bile gerek duyulmuyor, siz o koltukta nasıl oturuyorsunuz?..
Bilginiz varsa, siz o koltukta Hipokrat yeminine rağmen, nasıl oturuyorsunuz?..
Hipokrat yemini diyor ya, "parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğim" diye, yemin ediyorsunuz ya...
Geri çağrılırken "parti farkı" üstüne basa basa vurgulanıyor, doktorlar o farktan dolayı geri çekiliyor.
Fahrettin Bey, aynı yemine göre, şu anda göreviniz nerede, vicdanınız nerede?..
Ve de yemininiz nerede?..
Rejimin özü
Bu partizanlık, bu ayrımcılık rejimin özünü çok net ortaya koyuyor.
Deprem de olsa, felaket de yaşansa, hasta insanlar da olsa...
Her şart altında...
"Bizden ve sizden ayrımı..."
Yıllardır yaşanan bu ayrım öyle derin, içlerine öyle işlemiş ki, depremde bile bunu hiçbir biçimde göz ardı etmiyorlar.
Bunu örtebilmek için önüne gelene ya hakaret ya ceza!..
Kaybedeceğini gördü
Tam bir telaş.
Bırakın yirmi bir yıl içinde depreme karşı hazırlıklı olmayı...
Yedi kez imar affıyla, o affettikleri çürük yapılar altında binlerce insan hayatını kaybediyor. İki gün önce Tayyip Erdoğan:
‘Kentsel dönüşüm olmazsa olmaz."
Yandaşlar bu sözü manşetlerine taşıyor.
"İmar affı yerine, yirmi bir yıldır kentsel dönüşüm nerede?... Ancak, faciada mı akla geliyor?.."
Bir dakika, bir dakika, durun...
Şu anda akıl başka yerde.
Önce şu doktorları geri çağıralım, bakarsınız, İYİ Parti bu hastane üzerinden oy devşirir!..
Telaş buraya kadar yansıyorsa...
"İktidarı kaybedeceğini artık kendisi de, görüyor."
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|