17 Mart 2018

Bu yazıya tek başlık yetmez

Onca dev sorun varken ve hukuk devleti evrensel hukuka çarpmışken, bizim meselemiz İstiklal Marşı bestesi

Tam da aynı günde...

Tayyip Erdoğan’ın, Saray’daki toplantıda “en büyük üzüntüm İstiklal Marşı’nın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin bulunmayışıdır, bestekarlara büyük iş düşüyor” dediği günde...

Tam da aynı günde...

Bir tasavvuf sanatçısı çıkıyor, Mehmet Kemikçi, İstiklal Marşı’nın kabulünün 97. yıldönümünde Beykoz’da Mehmet Akif adına “Şiir Müzesi” açılışında...

İstiklal Marşı’nı ilahi gibi okuyor.

Tam da aynı günde...

Mehmet Kemikçi devam ediyor:

“Şimdi okuduğumuz bestenin resmi marş olması için Kültür Bakanlığına teklifte bulunacağız”.

Ne tesadüf!..

Bu arada bir zamanların “solcusu”, sonradan “milli görüş” gömleği giyen şair İsmet Özel de, kendine göre bir başka beste ile ortaya çıkıyor.

Her şey bitiyor, sıra İstiklal Marşı’na geliyor.

 

Moody’s

 

Moody’s Türkiye’nin notunu düşürüyor ve bu not kırmanın sonucunda Türkiye’de yatırım yapmaya niyetli yabancı firmalar kararlarını beklemeye alıyor.

Moody’s’e iktidarın dört kolundan, buna ek olarak, dünyadan habersiz ya da haberli ve bilerek bir takım yandaşların hücumları eksik değil:

“Moody’s istediği kadar not kırsın, onun kararı yok hükmündedir”.

Sana göre, “yok hükmünde” ancak yabancı yatırımcılar tam ters düşüncede. Sen istediği kadar “yok hükmündedir” diye kendi kendine iç politika malzemesinde devam et.

Mesele şimdi İstiklal Marşı bestesi.

 

Hollanda kadar toprak

 

Tarım yapılan topraklarımız son on yılda Hollanda büyüklüğünde küçülüyor, tarım arazilerimizi o ölçüde kaybediyoruz.

Hollanda’nın yüz ölçümü 41 bin kilometrekare, Konya’dan biraz büyük. Konya’nın yüz ölçümü 38 bin kilometrekare.

Ve Hollanda dünyanın ikinci büyük tarım ihracatçısı, yıllık tarım ihracatı 85 milyar Avro.

Tarım arazilerimizi öyle kaybediyoruz ki, bir zamanlar dünyanın önde gelen buğday ihracatçısı olan ülkemiz şimdi buğday ithal ediyor, kuru fasulye, ayçiçeği ithal ediyor.

Tarım arazilerimizi öyle kaybediyoruz ki, çiftçiye destek daha bir kaç yıl önce yıllık 30 milyar lira iken, şimdi yıllık 12 milyar liraya düşüyor.

Bir zamanlar “gıda üretiminde dünyada kendine yeten yedi ülkeden bir olan Türkiye” şimdi tarım ürünleri, gıda ürünleri ithal eden ülke konumuna geriliyor.

Mesele şimdi İstiklal Marşı bestesi.

 

“Yok hükmünde”

 

AKP iktidarıyla birlikte son on beş yılda gerilemediğimiz alan yok, hele de hukuk devleti olarak.

AKP işine gelmeyen her Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına tepkisini anında yapıştırıyor:

“Yok hükmündedir”.

Bu söz artık standart hale geliyor.

Tek tek ülkelerin uyarılarını bir kenara bırakıyorum, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler gibi kurumların da, yine AKP’nin işine gelmeyen kararları aynı tepkiyle karşılanıyor:

“Yok hükmündedir”.

Bu söz içerde en yüksek yargı organlarının kararları karşısında da, kullanılmaya başlanıyor. Hatta, buna yerel mahkemeler de katılıyor.

Tam bir hukuk felaketi.

 

İki örnek

 

Son olarak iki büyük örnek var.

Biri şu:

Şahin Alpay ve Mehmet Altan’la ilgili Anayasa Mahkemesi’nin ihlal gerekçesiyle, verdiği tahliye kararına, yerel mahkeme uymuyor.

Yerel mahkeme uymuyor, AKP’li Bakanlar da acele “Anayasa Mahkemesinin kararı yok hükmündedir” diye yaftayı yapıştırıyor.

İkincisi şu:

Tayyip Erdoğan’la ilgili Sakarya’da bir pankart asılıyor, “padişah bozuntusu” diye. Erdoğan pankartı asan kişi hakkında hakaret davası açıyor, yerel mahkeme mahkumiyet kararı veriyor.

Karar Yargıtay’a gidiyor. Yargıtay İçtihadı var, “padişah bozuntusu demek, ifade özgürlüğüdür, suç değildir”.

Bu içtihada rağmen, Muş’ta yerel bir mahkeme tam tamına aynı sözden dolayı HDP milletvekili Ahmet Yıldırım’ı Cumhurbaşkanına hakaretten mahkum ediyor ve Yıldırım’ın milletvekilliği düşüyor.

Bu durumda:

Yargıtay İçtihadı da yok hükmünde.

Mesele şimdi İstiklal Marşı bestesi.

 

Avrupa’dan en ciddi tavır

 

Yüksek mahkeme kararlarının uygulanmayışı karşısında, Avrupa bugüne kadar Türkiye’ye karşı en ciddi yaptırımını almak üzere.

Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmayışından dolayı Avrupa “bizim Anayasa Mahkemesini artık iç hukuk yolu olarak görmeyeceğini” ilan ediyor.

Bugüne kadar onca evrensel hukuk kurallarının çiğnendiği bir ortamda, yüksek yargı organları kararlarının da uygulanmayışı üzerine Avrupa bu tavrıyla Türkiye’ye karşı en ciddi adımını atmış oluyor.

O tavrın mürekkebi kurumadan, Anayasa Mahkemesi Şahin Alpay ile ilgili ikinci kez ihlal ve tahliye kararı veriyor.

 

Başka bir adım İngiltere’den

 

“Hukuk devleti, evrensel hukuk kuralları” aslında tam bir kilit.

Buna uymayınca, tek tek ülkeler de, ona göre davranıyor. Son örnek İngiltere.

İngiltere süresiz oturma hakkına sahip Türk yurttaşlarının bu hakkını kaldırıyor, vize getiriyor.

Sen şimdi “eyyy İngiltere” diye başla ve bu kararı “yok hükmünde” say.

Sen istediğin kadar say, adam vize getirmiş bile.

Mesele şimdi İstiklal Marşı bestesi.

Onca dev sorun varken ve hukuk devleti evrensel hukuka çarpmışken, bizim meselemiz İstiklal Marşı bestesi.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"