Jestler... Mükemmel...
Polemik... Müthiş yerinde ve altından kalkılması zor...
Benzetmeler... Oradan buradan dolandırıyor ve gediğine yerleştiriyor...
Nezaket... Meydanlarda nezaket olursa, onun hiç derdi değil, anında o havada...
Kabadayılık... Yok nezaket yerine, karşı taraf “Kasımpaşa” üslubuna dayanırsa, hiç tereddüt yok, o da aynıyla “Yalova paşalığı” frekansına geçiyor...
Kendisine eleştiri... İğne deliğinden geçirerek, alıp o eleştiriyi öte tarafa şutluyor...
Enerji... Her cümlesinden fışkırıyor, yerinde duramıyor, karşı tarafın alışık olmadığı bir canlılık, ezip geçiyor...
Hitabet... Sanki kırk yıldır bu işe hazırlanmış, karşıya kök söktürüyor... Anlaşılmayan tek sözü yok...
CHP örgütü... Seçim kampanyasında onları çok sıkı çalıştırmaya hazır...
Halka yakınlık... Elit sofrada protokol ayarında, Anadolu’nun ücra köşelerinde çorbaya tahta kaşık sallama ayarında... Yansıttığı izlenim bu...
Bir anda hava değişti
CHP dün hırslı bir toplantıda Cumhurbaşkanı adayını açıklıyor:
Muharrem İnce...
Adaylığı açıklandıktan sonra yaptığı konuşma yukarıda saydığım özelliklerin hepsini birden kapsıyor. Konuşmayı canlı olarak izleyen kim varsa, herkes telefonlara sarılıyor ve herkes aynı noktada birleşiyor:
“İşte, Tayyip Erdoğan’ı fena halde hırpalayacak biri çıktı nihayet... Bundan sonra Erdoğan’ın işi çok zor”.
Sanki seçim olmuş bitmiş ve Muharrem İnce Cumhurbaşkanı seçilmiş gibi, insanlar büyük bir umuda kapılıyor.
Şu saate kadar “bu iş nasıl olacak” diyenler, “nasıl olacak, İnce ile ince ince olacak” havasında.
Muharrem İnce dün adaylığının açıklandığı toplantıdaki konuşmasıyla, insanlara bir anda umut aşılıyor.
Simgeler yerinde
Konuşmasında pek çok simgesel sözler ve tavırlar var, hepsi de AKP - MHP ittifakının ötesinde, doğrudan Tayyip Erdoğan’ı hedef alıyor.
Örneğin, “partili Cumhurbaşkanına karşı” olduğunu, “ben buna karşıyım” demeye tenezzül etmeden, yakasından CHP rozetini çıkartıyor ve salondaki CHP’lilere dönerek, “bu rozeti sizlere emanet ediyorum” diyor.
O anda devreye Kemal Kılıçdaroğlu giriyor ve İnce’nin yakasına “Türk Bayrağı rozeti” takıyor.
Akıldan çıkmayacak, iyi düşünülmüş bir mizansen.
Ya da yıllardır çalınan üniversite sorularına, öğrencilerin sorunlarına değinirken:
“Ben öğretmenken, bırakın soru çaldırmayı, öğrencilerimin yazılı kağıtlarının isim hanesini kapatır, kağıtları öyle okurdum, kimseye iltimas geçmemek için... Bundan sonra kimse soru çalamayacak”.
On binlerce öğrenciyi ve üniversite adayını ferahlatan bir başka simgesel çıkış.
Son lokomotif: İnce
Muharrem İnce bu temposunu kampanya sırasında, umarım, daha da arttırır ve umarım buna CHP örgütü ayak uydurur. Dünkü “açılış konuşması” ilk adım.
Bu koşulda Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kala ihtimali hayli güçlü.
İnce tam bir “lokomotif”, o enerjide, o sağlıkta, o hırsta.
Kaldı ki, kampanya boyunca, 15 yıllık Erdoğan İktidarını eleştirecek pek çok malzemesi var ve dünkü konuşmasından belli ki, o malzemeyi yerinde ve iyi kullanacak gibi.
Dünkü çıkışı AKP - MHP ittifakının gözünü korkutuyor.
O nedenle, başta TRT olmak üzere, ilk dakikadan itibaren çeşitli yandaş kanallarda “telaş” gözle görülür hale geliyor.
Aslında o telaş, AKP - MHP ittifakının telaşı.
Yandaş kanallarla birlikte, bu telaşı ilk yansıtan, her zamanki gibi, yine Devlet Bahçeli.
Söyleyecek bir şey bulamayınca, her zamanki gibi, demagoji ve hamaset Bahçeli’nin kala kala tek gücü.
Onu da halk artık kanıksamış durumda.
İzmir marşı
Dün Muharrem İnce’nin adaylığının açıklanması toplantısında İzmir Marşı çalınıyor.
“İzmir’in dağlarında çiçekler açar...”
Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye gelince, “sadece İzmir’in dağlarında değil, 25 Haziran’da Türkiye’nin bütün dağlarında çiçekler açacak” diyor.
Muharrem İnce bu seçimde çok iş yapar ve belli bir çoğunluğun umudu azalırken, zoru başarabilir.
Ve bir de bakmışız ki, Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle, “seçimin ertesinde sadece İzmir’in dağlarında değil, Türkiye’nin bütün dağlarında çicekler açmış”...