16 Aralık 2021

Beş yıldır süren kriz ve çağrının sonucu: Güvensizlik, OHAL saçmalığı

-

2 Aralık 2016... Dolar 3.52 TL.

O gün Tayyip Erdoğan halka ilk kez farklı bir çağrıda bulunuyor:

"Yastığın altında dövizi olanlar gelsin, parasını TL'ye dönüştürsün."

Dolar TL karşısında yükselmeye başlıyor. O günden geriye dönük olarak bakıldığında, TL bir buçuk yılda yüzde 40 değer kaybediyor.

Ve Erdoğan "yastık altını bozdurun" çağrısı yapıyor.

"2 Aralık 2016...

Ekonomik krizin ilk kez resmen su üstüne çıktığı gün...

Erdoğan'ın ‘yastık altındaki dövizi bozdurun' çağrısıyla açığa çıkan krizin resmen ilanı."

Bugün 16 Aralık 2021...

Erdoğan o tarihten bu yana akla gelebilecek her türlü yetkiye sahip "tek adam".

Sonuç?..

Sonuç şu:

"2 Aralık 2016... 16 Aralık 2021... Türkiye beş yıldır ekonomik kriz içinde debeleniyor, Türkiye dahil, dünyanın hiçbir ülkesinde bu ölçüde uzun ve giderek derinleşen bir başka ekonomik kriz yok."

Arada Erdoğan sık sık kızıyor, önce ‘kriz mıriz yok' derken, sonraları ‘Kurtuluş Savaşı veriyoruz' masalına kadar uzanan sözlerle, krize kılıf bulmaya çalışıyor.

Koşa koşa dövize

Krizin ilanından, döviz bozdurun çağrısından bir gün sonra...

3 Aralık 2016...

"Benim alanım ekonomi.. Dem bu dem... Zaman bu zaman, zarar edersek ne olur?.. Bu millidir, bereketlidir. Bunda zarar etmezsin, merak etme, yastık altındaki dövizini bozdur."

O, zarar etmezsin, dedikçe...

26 Mayıs 2018... Dolar 4.74 TL...

Erdoğan yeniden sahnede:

"Yastık altındaki dövizinizi bozdurun."

Bu çağrıları kimse umursamıyor, kimse inanmıyor. Bozdurmak yerine, insanlar ellerindeki TL'yi koşa koşa dövize yatırmayı sürdürüyor.

Aldığı yetki, yine çağrı

2018 referandum yılı, Erdoğan artık fiilen ve resmen "tek adam". O referanduma giderken, hani o ünlü sözü, "verin kardeşinize yetkiyi, dolardı, faizdi, nasıl uğraşılır göreceksiniz" masalı.

O tarihten sonra Erdoğan'ın dolarla serüveni ve tutmayan teorilerinin arkası kesilmiyor.

23 Eylül 2018... Dolar 5.96 TL... TL'nin değer kaybı, doların yükselişi sürüyor, Erdoğan:

"Dolar molar bizim yolumuzu kesemez, hiç endişe etmeyin."

Ama kesiyor, bir ay sonra:

27 Ekim 2018... Dolar 6.09 TL.

Erdoğan'dan yine benzer çağrı, "dövizleri bozdurun."

Yüze 65 döviz

24 Mart 2021... Dolar 7.99 TL'ye fırlıyor.

Erdoğan aynı frekansta:

"Kendinizi güvende hissedin, dövizinizi bozdurun."

Yastık, güvenin, bozdurun derken...

29 Mart'ta, yani o son çağrıdan sadece beş gün sonra:

Dolar 8.13 TL'yi görüyor.

Doların yükselişi, TL'nin değer kaybı inanılmaz biçimde devam ediyor, çünkü politikalar baştan sona yanlış. İnatla kabul edilmeyen yanlışlıklar dizisi.

8 Aralık 2021... Dolar 13.67 TL.

Erdoğan o gün, yani bir hafta önce:

"Kazan - kazan esasına göre, herkes kazansın, dövizinizi bozdurun, hükümete güvenin ve sabırlı olun."

Ve dolar dün 15 lira sınırında dolaşıyor.

‘Millidir, bereketlidir, bozdurun' çağrılarına kimse inanmıyor, inanmadığı gibi:

"Elinde yüz lirası olan, parasını dövize yatırıyor ve şu anda bankalardaki tasarruf tarihin en yüksek yabancı para mevduatına ulaşıyor, tasarrufların yüzde 65'i döviz cinsinden."

Kimse güvenmiyor

Beş yıldır yaşadığımız serüven ortada, sadece hatırlamak gerekiyor. Tarihler itibariyle döviz kurlarının nasıl yükseldiğini hep birlikte yaşıyoruz.

Yaşıyoruz da, asıl çarpıcı olan şu:

"Erdoğan beş yıldır çağrıda bulunuyor, o çağrıya hiç kimse katılmıyor, Erdoğan'a güvenmiyor ve inanmıyor, tam tersine parasını gidip dövize yatırıyor.

BU GÜVENSİZLİK EKONOMİK GÜVENSİZLİK DEĞİL, SİYASAL GÜVENSİZLİĞİN TA KENDİSİ.

BU İKTİDARIN SİYASAL ÖMRÜNÜN SONA ERDİĞİNİN KANITI."

Bu telaş, bu arayış, ekonomide OHAL ilanı önerilerine kadar varan, halkı paniğe sürükleyecek, krizi daha da derinleştirecek saçmalıklar aslında siyasal ömrün bittiğini tekrar tekrar gösteriyor.

Döviz rezervleri

Güvensizlik ötesinde, bir başka çarpıcı gerçek daha var, itiraf gibi.

Ne zaman Merkez Bankası'ndaki döviz rezervleri tartışmaya açılsa, Erdoğan hemen sayılar veriyor:

"95 milyar dolar... 124 milyar dolar rezervimiz var..."

Madem o kadar döviz var, neden sürekli "dövizinizi bozdurun" çağrısı yapıyor?..

Birilerinin "OHAL saçmalıklarına" yol açacak ölçüde...

"Felaket ekonomisi"

Tek sorumlu Erdoğan, herkes aynı düşüncede.

Önceki gün Amerika'nın ve dünyanın en önemli gazetelerinden The New York Times'ta bir makale yayımlanıyor, İle Patricia Cohen imzalı bir yorum.

"Türkiye'nin Ekonomisi Nasıl Bu Kadar Yanlış Gitti" başlıklı yazıda Türkiye'nin bugünkü durumu "Felaket Ekonomisi" olarak niteleniyor. Yazının özetinde:

"Ekonomi felakete giderken, gaza en çok Tayyip Erdoğan basıyor, evrensel ekonomi kurallarının tam tersini ısrarla sürdürüyor.

Kuralları uygulamak isteyen maliyecileri ve bankacıları kovuyor.

Kıtlıklar ve kuyruklar yayılıyor."

Felaketin nedenleri

Aynı yazıya göre:

"Ekonominin bu hale gelmesinin temelinde çok yüksek faizle, baş döndürücü borçlanma çılgınlığı, kamuyu ve özel şirketleri sürekli borca teşvik etmek ve o paraları alt yapı yatırımlarında harcamak yatıyor. Bu arada orta sınıf çöküyor, yoksullaşma yaygınlaşıyor."

Herkes aynı hataları görüyor, baştan sona yanlış ekonomi politikası ve dediğim dedik inadı.

Yazının sonunda o konu da var:

"Erdoğan'ın çevresi evet efendimcilerle dolu, çevresinde hiçkimse ona yanlışını söyleyemiyor. O da, gücünün her şeye yettiğine inanıyor."

Ve bugün

Bugün çok önemli, neredeyse ekonominin ölüm kalım köprüsü.

Bakalım bugün ne olacak?..

Merkez Bankası bugün yeni faiz oranlarını açıklıyor.

Eğer, bir kez daha düşürmeye kalkarsa, ateşe benzin dökmekten, yangına körükle gitmekten farksız.

Yazarın Diğer Yazıları

“Kürt kardeşini” törenle kucakladı, bir hafta sonra hiçe saydı

Enflasyon oranları açıklandığı gün DEM’li belediye başkanlarını görevden alıyor. “Kürt kardeşlerinin iradesini”, fırsat buldukça dile getirdiği, artık çoktan unuttuğu “milli iradeyi” kenara atmayı uygun görüyor

Anayasa, milli irade, hukuk artık hepsi “Gonzales!”

Ajanlık suçlamasının ucu açık, buna paralel, o yasanın bugünlerde getirilmesinin başka bir anlamı var: “Muhalif sesleri daha çok kesmek, toplumu daha çok baskı altına almak, daha çok korkutmaya çalışmak, daha da otoriterleşmek”

Apo istedi, DEM yapmadı, Erdoğan bir övgü hazinesi!..

Erdoğan Bahçeli’nin önerisini destekliyor, dolayısıyla Apo’nun önce DEM, sonra Kandil ile fiili diyaloğunu onaylıyor. Öyle ya, terörü sonlandırmaya katkı verecekse, Apo Kandil ile diyaloğa girmeden nasıl çözecek?..

"
"