1700-1850 yılları arasında Osmanlı Devletinde Divan-ı Hümayun’a, bir anlamda dönemin Bakanlar Kurulu’na yapılan bir başvuru en kısa 0.7 günde, aynı günde, en uzun 13.5 günde yanıtlanıyor.
Bugün Başbakan'a ya da herhangi bir Bakana Meclis’te sorulan soruya en kısa iki ayda yanıt veriliyor, bazen hiç verilmiyor, soru tekrarlanıyor.
Diyarbakır Büro Başkanı Tahir Elçi 28 Kasım 2015’te öldürülüyor. Bugün 13 Şubat 2016, Davutoğlu “fail mutlaka bulunacaktır” demesine rağmen, cinayetin üzerinden bugün 77 gün geçiyor, katil hala meçhul.
Muğla’nın Milas ilçesinde 7 yıl önce orman yangını çıkıyor. Yangında 238 hektar orman kül oluyor. Aradan 6 yıl geçtikten sonra, aynı alan 3 ayrı şirkete tahsis ediliyor, turistik tesis yapımı için. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu gidip yangını araştırıyor, “kasten çıkarılmış bir yangın” diye demeç veriyor. Buna rağmen, turistik tesis izinleri iptal edilmiyor.
Tayyip Erdoğan ortalama 4 günde bir kendisini şu ya da bu nedenle eleştiren kişiye dava açıyor.
Kadın cinayetleri gelir dağılımı
Avrupa Konseyinde “kadın cinayetleri” ele alındığında, gözler Türk milletvekillerine çevriliyor. Türkiye’de 2013’te 231, 2014’de 296, 2015’te 144 kadın cinayete kurban gidiyor. Son 10 yılda işlenen kadın cinayeti sayısı 5 bin 46.
Hepatit C hastalığı karaciğerde ortaya çıkan bir enfeksiyon. Siroza ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Türkiye’de 500 bin Hepatit C hastası var. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilacın bir kutusu 40 bin lira. Tam bir tedavi için 3 kutu ilaç kullanmak gerekiyor, toplam ilaç masrafı 120 bin lira.
Güneydoğu’daki operasyonlarda 57 kez sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Yasaklar 7 kentin 20 ilçesini kapsıyor. Bugüne kadar toplam sokağa çıkma yasağı 375 günü buluyor, 1 yıldan fazla.
Gelir dağılımına bakıldığında, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de nüfusun yüzde 1’itoplam servetin yüzde 38’ine sahip. 2014’e gelindiğinde gelir dağılımı varlıklılar lehine büyük değişiklik gösteriyor, nüfusun yine aynı yüzde 1’i servetin artık yüzde 54’üne sahip. Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul hale geliyor.
Gerileyen doğrular
Üniversiteye giriş sınavında 2010 yılında Türkçeden ortalama 21.5 soruya doğru yanıt verilirken, 2015’te Türkçede ortalama doğru yanıt sayısı 15.5’a düşüyor. Aynı sınavlarda, aynı dönemler itibarıyla matematikte doğru yanıt 11’den 5.2’ye, sosyal bilgilerde 12’den 10’a düşüyor.
2002’de üniversite sayısı 76 iken, günümüzde 175’e çıkıyor. Bu kadar çok üniversite açmak ve bununla övünmek eğitimde kaliteyi artırmıyor.
Ayrıca, üniversite mezunlarının yüzde 80’i işsiz. Bir üniversite mezunu ancak 46 iş yerine başvurduktan sonra iş bulabiliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geçen yıl ifade özgürlüğü ihlalinden dolayı çeşitli ülkelerden gelen toplam 28 davaya bakıyor. Bu davaların en çoğu, 10 tanesi Türkiye’deki ihlallerle ilgili. Türkiye hepsinden mahkum oluyor.
Türkiye’de her 10 bin çalışan arasında 11 araştırmacı var. Bu sayı AB ülkelerinde hemen hemen 9 kat fazla, 94.
Bunun ötesinde, bizde araştırma ve geliştirmeye ayrılan pay milli gelirin yüzde 0.67’si.AB ülkelerinde bu oran yüzde 1.92. Japonya’da araştırma ve geliştirme ayrılan pay milli gelirin yüzde 3.53’ü, Çin’de yüzde 3.41’i.
Ve şehitler
Yaklaşık 7 aydır süren operasyonlarda, 20 Temmuz 2015’ten bu yana, Güneydoğu’da dün itibarıyla 302 şehit veriyoruz. 167 asker, 126 polis, 7 korucu, 2 devlet memuru hayatını kaybediyor.
Tayyip Erdoğan 2015 Aralık sonunda yaptığı açıklamada öldürülen PKK’lı sayısının 3 bini aştığını bildiriyor.
Çatışmalarda hayatı kaybeden sivillerle ilgili farklı kaynaklar farklı sayılar veriyor. Onun için buraya yazmıyorum.
Dünya Ekonomik Forum Küresel Rekabet Endeksinde, 2015 verilerine göre, sağlık ve ilköğretimde 140 ülke arasında Türkiye 73. sırada, işgücü piyasasının yeterliliğinde 127, teknolojik hazırlıkta 64. sırada. Çeşitli alanlarda rekabet gücü düşük.
Toplam üniversite kayıtlarında fen bilimlerine kayıt yaptıran öğrencilerin oranı açısından Türkiye 37 ülke arasında sondan ikinci, 35. sırada.
Suriye’de iç savaşın en ağır faturalarından birini biz ödüyoruz. Şu anda Türkiye’de 2.5 milyon Suriyeli göçmen var. Onlar için 10 milyar dolar harcıyoruz.
Başka sayılar da var
Bu sayılar Türkiye ekonomisinden, sosyolojisinden, eğitiminden, siyasetinden gelişigüzel seçilmiş veriler.
Toplamına bakıldığında, Türkiye’nin aynası, AKP iktidarının Türkiye’yi nasıl yönettiğini gösteriyor. Laf kalabalığına boğmadan, sıradan sayılar nerede olduğumuzu gösteriyor.
Bu sayıları elbette çeşitlendirmek mümkün. Örneğin, hapisteki insan sayısı, mahkemelerdeki dava sayısı ve türü, ödenemeyen kredi kartı borçları, diğer ülkelerle karşılaştırmalı gıda maddeleri, telefon ve benzin fiyatları, kişi başına düşen gelir, insan hakları ihlalleri, kişi başına düşen öğretmen ve doktor sayısı, trafik kazaları gibi.
Sayıları ayrıca yorumlamak gereksiz. Sayıların kendisi zaten yeteri kadar yorumu da içeriyor.
Ne manzara ama değil mi, haydi hayırlı işler Türkiye.