Başta patates, soğan olmak üzere, sebze ve meyve fiyatlarını arttıranlar “terörist” ya... Halka “kasıtlı olarak pahalı ürün” satıyorlar ya...
Devreye Rekabet Kurumu giriyor. Fiyatlarla özellikle büyük marketler mi oynuyor, diye, yaklaşık on büyük market zincirini denetim altına alıyor. Denetim sonrasında bir rapor yazıyor Rekabet Kurumu, şöyle:
“Fiyatların yönlendirilmesi, fiyatlarla oynanması diye, bir olay yok”.
Bu raporun tarihi 8 Ağustos 2018.
Fiyatlar tarımsal ürün yetersizliğinden, üretim düşüklüğünden, yanlış tarım politikalarından, tarlalara musallat olan tarımsal hastalıktan ve asıl yüksek maliyetlerden dolayı artıyor.
Bu rapora rağmen, aylardır “terörist suçlaması” devam ediyor, buna ek olarak, “varlık kuyruklarıyla dolup taşan tanzim satış mağazalarının” ardı arkası kesilmiyor.
“İndirim” olmuş
Bu arada bir Bakan var, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, evlere şenlik açıklamalarıyla, bu işten ne kadar anladığını ortaya koyuyor.
26 Şubat’ta “gıda fiyatlarında yüzde kırk, elli indirim oldu” diyor.
Üç gün sonra Şubat ayı enflasyon rakamları açıklanıyor, devletin resmi organı TÜİK tarafından.
Gıda fiyatlarındaki artış yüzde 29!..
Pakdemirli’nin söylediği yüzde kırk ve ellilik indirimi yüzde 29 artışla toplarsanız, aradaki fark yüzde 70, 80’e varıyor!..
Tam “serbest atış”.
Yüzde 10’lardan yüzde 1’lere
Bekir Pakdemirli’nin incileri devam ediyor. 5 Mart günü, geçen hafta yani:
“Tarımsal hasılada Avrupa’da birinci, dünyada yedinciyiz.”
O zaman neden milyarlarca dolarlık tarım ürünü ithal ediyoruz?.. Soğanından mercimeğine, çayından üzümüne, nohutundan domatesine, pirincinden buğdayına kadar, beş tarımsal ürün hariç, hepsini neden ithal ediyoruz?.. Pek çok ülkeden...
Son on altı yılda tarımsal ürün ithalatına neden 185 milyar dolar ödüyoruz?..
Madem ki, “Avrupa’da birinciyiz”, neden tarım ürünü ihraç etmiyoruz?.. Kaldı ki, Bakan Pakdemirli’nin bu ithalatla ilgili bir düşüncesi var mı?..
İthalattan ayrı olarak, milli gelir rakamları açıklanıyor, orada tarım kesiminin daha önceki yıllara göre “küçüldüğü” ortaya çıkıyor?..
Beş, altı yıl önce yılda yaklaşık yüzde 10 büyüyen tarımsal üretim, son rakama göre, yüzde 1.3’e inmiş bulunuyor.
Gaf üstüne gaf yapan Pakdemirli’nin yanında kendisini uyaracak hiç kimse yok mu ki, böyle komik durumlara düşüyor!..
Kırmızı et
Hazretin potları bitmek bilmiyor. Bu kez 6 Mart’ta:
“İki, üç yıl içinde kırmızı et ihraç edeceğiz”.
Hayvancılık ölmüş, canlı hayvan ithalatı ve ona ek olarak yem ithalatı, ayrıca et ithalatı almış başını gidiyor, hazret hala garip garip tahminlerde bulunuyor, “politika yapmak” sanıyor herhalde bu açıklamaları.
Çiftçiler, hayvan üreticileri, tarım uzmanları “tarım ve hayvancılık ölüyor” diye bas bas bağırıyor, bu arada son altı, yedi yılda “Hollanda büyüklüğünde tarımsal toprak kaybedilmiş”, hazret hala “Avrupa’da birincilikten” söz ediyor.
Ve bu vatandaş Tarım ve Orman Bakanı!..
Dünyanın farkında değil.
Patates ve koltuk
Ama, “patates ithalatının” farkında.
13 Şubat’ta 141 bin 650 dekarlık alanda patates ekimi durduruluyor, hastalık gerekçesiyle. Bu kadar dekar patatesin ekildiği alanların tamamı anlamına geliyor. O alanlar karantinaya alınıyor. Sadece bugünkü ekimi değil, gelecekteki ekimi de tehdit eden bir durum.
Nasıl oldu da, hastalık geldi, orası ayrı bir soru.
12 Mart’ta 200 bin ton patates ithalatı için gümrük vergisi belli bir süreyle sınırlı olmak üzere sıfırlanıyor.
Pakdemirli’nin söylediklerinin tam tersi gelişmeler...
Ve bu arada dünyanın en büyük patates üreticisi olan bir firmanın Bakan olmadan önce danışmanı.
Patatesleri bakalım kimler, hangi firmalardan ithal edecek?..
Merak bu ya...
Bir başka merak konusu daha var...
Pakdemirli acaba daha ne kadar Bakan koltuğunda oturacak?..
Çok fazla çuvallıyor da...
Gerçi, son on altı yılda kimler çuvallamıyor ki ve hiç biri koltuğunu kaybetmiyor, kaldı ki, bu tarım politikası sürdükçe, ne fark eder?..