Daha Eylül ayında...
"Birleşmiş Milletler" Türkiye projelerinde "dolar üzerinden" hesap yaptığında...
Daha Eylül ayında...
"2021 sonu itibariyle doları 15 liradan hesaplıyor, projelerini ona göre yapıyor, 15 lira!.."
Eylül ayında bunu öğrendiğimde, "pes, bu Birleşmiş Milletler nasıl hesap yapıyor" diye, bazı uzmanlar tepki gösterirken, dolar şimdi yavaş yavaş 15 liraya doğru yol alıyor.
Dün bu satırlar yazılırken, dolar 13.77 TL. dolayında.
Bunun faturası çok ağır.
"- Son üç ayda hepimiz 30 bin lira daha borçlanıyoruz.
- Sekiz milyon kişi haftada sadece 200 gram et tüketebiliyor.
- Başta gıda ürünleri, her ürünün fiyatı katlanarak artıyor.
- Gıdadan öte, örneğin kağıt... Kitaplarda, defterlerde, akla neresi gelirse, kağıt fiyatındaki artış dudak uçuklatıyor, örneğin ilaç kutularındaki artış bir yılda yüzde 225."
Yoksulluk artıyor
Gelirler fiyatlar kadar artmıyor, gelirlerdeki artış fiyat artışlarının çok gerisinde. Türkçesi:
"- Geçim sıkıntısı artıyor.
- Yoksulluk artıyor.
- Örneğin, Türkiye'de altı milyon yoksul çocuk var, altı milyon çocuk!.. Norveç'in, Danimarka'nın, İrlanda'nın nüfusu kadar."
İnsanlar, hele de gençler, öyle umutsuz ki, çünkü iş bulamıyorlar.
"Üniversite mezunlarının yüzde 65'i iş arıyor ve bulamıyor.
-Yüzde 87'sinin görüşü daha hazin. "AKPde tanıdığım olsa iş bulurum ama, olmadığı için bulamıyorum" görüşünde.
-Sefalet ve yoksulluğa, bitmeyen olağanüstü ayrımcılık ekleniyor."
Aslında sefaletin ve yoksulluğun pek çok verisi var. Topluca bakınca, halkın tüm kesimleri, izlenen garip ekonomik politikasının kurbanı.
Bir de "yeni ekonomik model" adını takıyorlar.
Bir de, sanki 19 yıldır onlar yönetmiyormuş gibi, "Kurtuluş Savaşı veriyoruz" diyorlar.
CHP'nin mitingi
Bu sefalet ortamında, üç gün önce "CHP Mersin'de miting düzenliyor".
Erkene alınmazsa, genel seçimlere bir buçuk yıl var.
Bununla birlikte, CHP Mersin'de "seçim startını" veriyor.
"Muazzam bir kalabalık... Muhteşem bir coşku... Son yıllarda CHP'nin gördüğü en büyük destek..."
Her şeyden önce mitingin zamanlaması iyi hesaplanıyor.
Yer seçimi, Mersin çok isabetli.
İlk miting önemli
Mersin mitingini izlerken, eskiye gidiyorum, 1977 seçimlerine.
"1977 seçimleri yaklaşırken, Bülent Ecevit ilk mitingi nerede yapacak, sorusu önem kazanıyor.
Çünkü, her parti için ilk mitingdeki hava, ‘toplumda seçimi alıp götürecek türde' etki yaratıyor."
O yıllarda CHP'nin Genel Merkezi dışında, Ecevit ve danışmanlarının çalıştığı ayrı bir büro var, Ankara Göreme Sokak'ta.
Orada kurmayları çalışıyor ve "ilk miting yeri olarak Gaziantep" seçiliyor. Kurmaylarının karar verdiği Gaziantep'i Ecevit itirazsız kabul ediyor.
Ve Gaziantep'te muhteşem bir miting...
CHP 1977 seçimlerini alıp götürüyor.
"Şimdi Mersin'e bakıyorum, 1977 Gaziantep'i anımsıyorum."
Yıllar sonra CHP rüzgarı yakalıyor gibi, elbette ortaklarıyla birlikte.
Kılıçdaroğlu
Ve... Kemal Kılıçdaroğlu...
Mersin mitingi dahil, son aylarda Kılıçdaroğlu yaptığı ataklarla:
"- Tayyip Erdoğan karşısında psikolojik ve siyasi üstünlüğü ele geçiriyor.
- Yıllardır gündemi Erdoğan belirlerken, artık Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener belirliyor.
- Erdoğan ve adamları onlara cevap yetiştirmeye çabalıyor.
- Kılıçdaroğlu halkın çeşitli kesimleriyle daha yoğun diyalog kuruyor.
- Krizden çıkmak için hiç bir komplekse kapılmadan, Erdoğan'a çözüm reçeteleri sunuyor.
- Hepsi ona artı puan olarak dönüyor."
Son aylarda çeşitli kesimlere daha çok güven veren farklı bir Kılıçdaroğlu var karşımızda.
Toplumda değişim rüzgarları esiyor.
Türkiye Barolar Birliği
O değişimin somut sonuçlarından biri Türkiye Barolar Birliği seçimleri.
8.5 yıldır Başkanlığı yürüten Metin Feyzioğlu devriliyor, yerine hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığa, kuvvetler ayrılığına yürekten inanmış genç bir avukat, Erinç Sağkan seçiliyor.
"AKP yanlısı Feyzioğlu'nun devrilmesi toplumdaki değişim rüzgarlarının ilk ürünü".
İstanbul ve Ankara dahil, büyükşehirlerdeki son belediye başkanlık seçimleri gibi.
Ve TÜİK
Yıllardır çeşitli istatistiklerin yanı sıra, fiyat hareketleri ile ilgili veriler yayınlayan TÜİK'in son enflasyon rakamları halkta bardağı taşırıyor.
Son aylarda TÜİK verilerine zaten artık kimse inanmıyor ama, bu kez inanmadıkları gibi, TÜİK'e tepkiler çığ gibi.
İnsanlar bir verilere bakıyor, bir de yaşadıkları hayata. Arada olağanüstü fark var.
"TÜİK bu gerçek dışı verilerle AKP iktidarına kötülük yapıyor, AKP bilançosuna bir eksi daha yazılıyor, farkında değil".
Bir dönemin perdesi yavaş yavaş iniyor, sahne yeni aktörlere gebe.