"Ruhr Bölgesi... Almanya...
Dünyadaki kömür rezervlerinin en fazla olduğu bölgelerden biri."
1933...
Almanya...
"Naziler iktidara geliyor."
O tarihten itibaren, Hitler Avrupa'yı ele geçirme planları yapmaya başlıyor. Azgın bir faşizm ülkede adaleti ve temel hak ve özgürlükleri yerle bir ederken, Hitler 1939'da fiilen başlatacağı İkinci Dünya Savaşı'nın hazırlıklarını yürütüyor.
Bu arada Ruhr Bölgesi'ne gözü gibi bakıyor.
Tek bir kaza yok
Almanya'da 45 milyar tona yakın kömür rezervi var. Hitler için büyük bir kaynak.
Yıllar önce Almanya'ya gittiğim gezilerden birinde, Ruhr Bölgesi'ne de gidiyorum. Mihmandarın söylediği bugün gibi aklımda:
"Hitler bu bölgeye ve kömür üretimine öyle önem vermişti ki, savaş hazırlıkları için top, tüfek, mermi üretmek için hem savaş sanayiine, hem genel anlamda sanayiye, dolayısıyla kömüre ihtiyaç vardı."
Alman mihmandar verdiği bilgiyi şöyle tamamladı:
"Bu bölgede yıllarca yoğun kömür üretimi yapılırken, Naziler maden ocaklarında öyle sıkı önlemler aldılar, öyle denetimler yaptılar ki, hazırlık ve savaş döneminde maden kazası hiç yaşanmadı."
Çok çarpıcı tarihi bir bilgi.
Demek önlem alındığında, kaza ya hiç yaşanmıyor ya da çok aza indirgenebiliyor.
Yüzde 79 grizu patlaması
Maden ocaklarındaki patlamalar, iş cinayetleri...
Türkiye'deki bu tür iş cinayetlerine bakıldığında...
Maden Mühendisleri Odası'nın tespitlerine göre:
"Yaşanan faciaların yüzde 79'u grizu patlamasından kaynaklanıyor."
Benzer tespit Bartın'da kırk bir işçimizin hayatını kaybettiği patlama için de yapılıyor. Hatta, daha 2019 yılında Sayıştay Raporu bunu açıkça kayda geçiriyor:
"Madende grizu riski vardır."
O risk bugün kırk bir işçinin hayatına mâl olan patlama olarak karşımıza çıkıyor.
Bartın'daki diğer bölge
Bartın'da facianın yaşandığı Türkiye Taş Kömürü'ne (TTK) ait ocakta ilginç bir veri var. Hem o ocakta, hem de o ocağa yakın ikinci bölgede.
Kendisi de, madenci bir aileden gelen CHP Zonguldak milletvekili Deniz Yavuzyılmaz dün Halk TV'de önemli bir bilgi paylaşıyor:
"Patlamanın yaşandığı ocakta kömür rezervi 16 milyon ton. Bu ocakta rezerv giderek azalıyor, onun için 300, 400 metre gibi derinliklere iniliyor.
Ona hemen komşu ikinci bölgede bir başka ocak var, onun kömür rezervi çok daha fazla, 606 milyon ton. Yani, derine inmeye gerek kalmadan, kömür çıkartılıyor."
Bu bilgi sonrasında Yavuzyılmaz asıl olayı vurguluyor:
"Facianın yaşandığı ocağı TTK işletiyor, diğerini özelleştirmişler, özel bir firma işletiyor!.."
Derine inilmediği için riskin çok daha az olduğu ocakta üretimi özel bir firma yapıyor.
Böyle bir ayrım bile, AKP'nin kamu kesimi yerine özel sektöre tanıdığı önceliğin kanıtı.
2013 - 2020 Soma
Bartın'daki cinayet ister istemez "2013'te Soma'da işlenen cinayeti" akla getiriyor.
Soma ile ilgili insanı isyan ettirecek süreci özetlersek:
"- Soma'da maden ocağındaki grizu patlaması sonucu 301 maden işçisi hayatını kaybediyor.
- Sonrasındaki 3.334 madenci işten çıkartılıyor.
- İşçilere tazminatları ödenmiyor.
- İşçiler defalarca HAKLARINI ARAMAK İÇİN Ankara'ya protesto yürüyüşü düzenliyor.
- O protestolar sırasında cop ve biber gazı eksik değil, gözaltına alınan işçiler var.
- CİNAYETTEN YEDİ YIL SONRA, 2020 YILI TEMMUZ AYINDA TAZMİNATLARININ ÖDENMESİ İÇİN MECLİS'TE BİR YASA KABUL EDİLİYOR, YEDİ YIL SONRA."
İşçiler neden çıkartılıyor sorusunun hemen ardından diğer soru:
"Tazminatlarının ödenmesi için neden yedi yıl bekleniyor, neden yedi yıl, neden?.."
Çünkü AKP çalışandan değil, patrondan yana bir iktidar.
Yasa sonrasında Türkiye Taş Kömürü kendilerine tazminat ödenmesi için 3.334 mağdur maden işçisinin isimlerini yayınlıyor.
Bir skandal daha!..
"Listede Soma cinayetinin sorumluları olarak ceza alan, hapiste bulunan ve tutuksuz yargılananlarla birlikte, on kişinin isimleri de, yer alıyor!.."
Sorumlular mağdur listesinde!..
Neden bu rezaleti aktarıyorum?..
Bartın'da da benzer kepazelik yaşanır ve yine yıllarca sürer mi kaygısıyla.
Ruhr'dan sonra Soma ve Bartın'a
Almanya'da 1933 Ruhr gerçeğinden Soma'ya, Bartın'a ve son yirmi yılda çeşitli maden ocaklarında yaşanan iş cinayetlerine gelirsek..
Bırakın muhalefeti, artık kendi yandaşları, AKP'nin eski Bakanları bile bu patlamaların ne olduğunu biliyor:
"Düpedüz ihmal!..
Beceriksizlik!..
Yönetim aczi!..
Liyakatten uzak yöneticiler!.."
Hep aynı hikaye!..
Son yirmi yılın her alandaki gerçeği.
Bartın'da soruşturmayı yürüten savcıların hangi sonuçlara ulaşacaklarını, kimleri sorumlu tutacaklarını, açacakları davalarda hangi cezaları isteyeceklerini hepimiz bekliyoruz.
Bir an önce!..
Soma'ya dönmesin!..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|