17 Şubat 2025

Avrupa bir kavşakta: Yeni Amerikan politikası ve benzersiz bir fırsat

Şimdi ABD, tek taraflı bir kararla başlattığı Ukrayna ihtilafı konusunda yine tek taraflı bir kararla yeni bir tutum benimsedi. Avrupa ise bir kez daha dışarıda bırakıldığı ve geleceği konusunda belirsizliğe sürüklendiği inancı ile panik halinde

ABD Başkanı Trump

ABD Savunma Bakanı ve Başkan Donald Trump tarafından açıklanan Avrupa sorunlarıyla ilgili yeni Amerikan politikası Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Avrupa siyasetinde panik, belirsizlik ve karmaşa hâkim; liderler bu şaşırtıcı kararın sonuçlarını anlamaya çalışıyor. Pek çok kişi yeni Amerikan politikasını anlaşılmaz, aşırı, gereksiz ve tehlikeli olarak eleştirirken, aslında bunun Avrupa için benzersiz bir fırsat sunduğu göz ardı edilmemeli. Bu, Avrupalıların, dünyadaki yepyeni jeopolitik oluşumları dürüst ve realist biçimde değerlendirmelerini, ezberlerini ve buna bağlı zihniyet yapılarını değiştirmelerini, menfaatlerini yeniden değerlendirmelerini zorunlu kılıyor. Bunun, özellikle Rusya'ya bakış ve Rusya’yla ilişkiler bağlamında yapılmasının büyük önem ve yarar taşıdığı son derecede aşikâr. 

Söylediklerimi biraz daha açayım. On yıllardır Avrupa'nın güvenliği büyük ölçüde Amerikan çıkarları ve stratejik öncelikleri doğrultusunda şekillendirildi. ABD çoğu kez, Avrupalı müttefiklerinin görüşlerini gereğince dikkate almadan, tek taraflı politikalar izleyerek kıtanın güvenliğini doğrudan etkileyen kararlar aldı. Ukrayna’daki savaş, bu yaklaşımın en bariz örneklerinden birini, belki en ciddi olanını oluşturuyor. Washington bu çatışmayı, "artık tek süper güç oldum, her istediğimi pervasızca yaparım" zihniyetiyle Rusya'yı zayıflatmak ve ona stratejik bir darbe indirmek için bir fırsat olarak görürken, Avrupa'nın güvenlik kaygılarını ve ekonomik çıkarlarını göz ardı etti. Avrupa liderleri ise, kendi iradelerini ortaya koymak yerine, bu politikaları sorgusuz sualsiz biçimde destekleyerek, ülkelerini ekonomik zorluklarla ve giderek artan jeopolitik gerilimlerle karşı karşıya bıraktılar. Bu çerçevede bence ayrıca korkunç bir fenomen olarak, nükleer savaş tehlikesi, sokaklarda, evlerde, medyada, sanki olağan, normal, ahval-i adiyeden bir konu imiş gibi her gün konuşulur hale geldi. 

Şimdi ABD, tek taraflı bir kararla başlattığı Ukrayna ihtilafı konusunda yine tek taraflı bir kararla yeni bir tutum benimsedi. Avrupa ise bir kez daha dışarıda bırakıldığı ve geleceği konusunda belirsizliğe sürüklendiği inancı ile panik halinde.

Bu durumda, Avrupa’nın stratejik konumunu köklü bir şekilde yeniden değerlendirme zamanının geldiğini idrak etmesi gerektiği besbelli. Dünya büyük bir dönüşüm geçirdi ve Soğuk Savaş dönemi yaklaşımlarına tutunmak Avrupa'nın çıkarlarına hizmet etmiyor. Bugünün Rusya’sı, geçmişin Sovyetler Birliği değil, coğrafi, tarihi ve kültürel bağlarıyla Avrupa’nın bir parçası. Yeni Rusya'nın uzun süredir Avrupa'da yeni bir güvenlik mimarisi kurulmasını önerdiği ve bu amaçla proje tasarıları sunduğu biliniyor. Rusya’nın, değişen jeopolitik koşulları göz önüne alan, herkesin eşit ve bölünmez güvenliğini garanti eden bir sistem için yaptığı bu çağrıları ABD sürekli olarak reddetti. Şimdi, Washington’un yeni yönelimiyle, daha doğrusu, Sovyetler Birliğinin ve Komünizm tehlikesinin ortadan kalkmasına rağmen Avrupalıları NATO vasıtasıyla kontrol altında tutmaktan - vazgeçmesi üzerine (Bunun sadece görünüşte yapıldığı ihtimalini ileri sürenler de olabilir.) Rusya’nın bu önerilerinin Avrupalılar tarafından yapıcı bir yaklaşımla ele alınıp ortak güvenliğin Ruslarla işbirliği halinde fiiliyata geçirilmesi fırsatı ortaya çıkmış bulunuyor.

Avrupa liderleri bu fırsatı değerlendirerek kendi güvenlik ve jeopolitik stratejilerini yeniden tanımlama imkanına kavuşmaktadırlar. Geçerliliği kalmamış, tarihe mal olmuş ezberlere dayanarak Rusya’yı kalıcı bir düşman olarak görmek yerine, onu, kökten değişen koşullar sonucunda apaçık ortaya çıkan realitelere uygun biçimde meşru bir ortak olarak kabul etmenin barışı, istikrarı diyaloğu ve ekonomik iş birliğini güçlendireceği inancını dile getirmek yanlış mıdır?

Bunun için cesur liderlik, gerçekçilik, dolayısıyla eski dogmalardan kurtulma iradesi ve gücü gerekiyor.

Şimdi soru şudur: Avrupa bu tarihi fırsatı değerlendirecek mi? Seçim nettir. Avrupa'nın geleceği buna bağlıdır.

Ünal Ünsal kimdir?

Emekli Büyükelçi, Türkiye'nin eski NATO Daimi Temsilcisi.  Ankara 1939 yılı doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin (Mülkiye) diplomasi bölümünden1961 yılında mezun oldu, aynı yıl Dışişleri Bakanlığında göreve başladı. Bakanlıkta merkez görevinde iken NATO ve Kıbrıs Dairelerinde aday meslek memuru, şube müdürü, genel müdür yardımcısı ve genel müdür olarak çalıştı. Büyükelçi olmadan önce yurt dışında, Beyrut, Lefkoşa ve Washington Büyükelçilikleri'nde, New York'ta Birleşmiş Milletler ve Brüksel'de NATO Daimi Temsilcilikleri'nde görev yaptı. 1986-1989 yıllarında Lizbon Büyükelçisi, 1989-1991 yılları arasında NATO Daimi Temsilcisi, 1991-1995 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Yardımcısı, 1995-1996 yıllarında Roma Büyükelçisi, 1996-1998 yıllarında Beijing (Pekin) Büyükelçisi, 1998-2001 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Eğitim Merkezi Başkanı, 2001-2004 yıllarında Abu Dabi Büyükelçisi olarak hizmet ettikten sonra 2004 yılında emekli oldu. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

NATO’nun Washington Zirvesi Deklarasyonu'ndaki Montrö detayı

Metinde bu cümleyi görünce afalladım. Anlamı şuydu: “Karadeniz bölgesinde güvenliği, istikrarı şunu bunu sağlamak için çaba harcayan müttefiklerin, bunu, gerektiğinde Montröü Sözleşmesi'nden de yararlanarak yaptıkları çalışmaları destekliyoruz.” Hoppala! Neden gerektiğinde?

"
"