Fenerbahçe’nin Akhisar Belediyespor’a evinde 2-1 yenilmesinin ardından Aziz Yıldırım uzun süren ‘tehdit suskunluğu’nu bozdu ve maçın hakemi Özgür Yankaya’nın ismini de vererek, “Özgür Yankaya bir daha bizim maça gelemez. Gelirse o stattan çıkamaz” açıklamasında bulundu.
Aziz Yıldırım’ın ‘tehdit suskunluğu’ diyorum zira kendisi bugüne dek, otel çalışanlarından hakemlere, federasyon üyelerinden menajerlere kadar tehdit etmediği kimseyi bırakmadı.
Şimdi bir bakalım, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım kimleri tehdit etmiş.
Fenerbahçe’nin Bursaspor'u 4-1 yendiği maçın devre arasında hakemlere; “Ben federasyon, mederasyon dinlemem. Alayınızın hakemliğini bitiririm.”
Şike sürecinde birden fazla kez futbol dünyasına; “Konuşursam herkes yanar.”
Gençlerbirliği maçında Kadlec'e Mervan'ın sert hareketine kart göstermeyen Özgür Yankaya'ya; “Adam gibi maç yönetin. Yoksa burada size bir daha maç yönettirmem.”
Kendisini görüntüleyen gazetecilere; “Bundan sonra çekmeyeceksiniz. İnerim arabadan döverim de küfür de ederim. İlla küfür mü etmemi istiyorsunuz?”
Galatasaray ile oynanan basketbol final serisi 4. maçında Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Jülide Sonat’a küfür de ederek; “İki yıl içeride yattım gerekirse yine yatarım, gerekirse ölürüm.”
Mehmet Topuz'un transferinde 10 milyon Euro'ya çıkan transfer ücreti nedeniyle menajer Metin Korkmaz'a; “Menajerliği adam gibi yapacaksınız. Ben de bu ülkede olduğum sürece size menajerlik yaptırmayacağım.”
Yayın gelirlerinin az olduğundan yakınarak, Türkiye Futbol Federasyonu’na; “Fenerbahçe bugün havuzdan 35 milyon dolar alıyor. Ancak havuzda olmasa... 2010 yılında 125 milyon dolar verdiler. Bugün de en azından 125-150 milyon dolardır. Arada en azından 80 milyon dolar fark var. Bu 80 milyon doları Fenerbahçe'ye ya TFF öder ya devlet öder. Ödemezse havuz bozulur.”
Fenerbahçe’nin Sivasspor’la yapacağı deplasman maçında kaldıkları otelin çalışanlarına; “Size kimseyi otele almayın demiştim. Buradaki herkes F.Bahçeli ama biz sakin olmak istiyoruz. Ya herkesi dışarı çıkartın ya da oteli terk ederiz.”
Bursaspor maçını yöneten Tolga Özkalfa’ya; “Cezanı ben veririm, hakemliğini bitiririm.”
Galatasaray Liv Hospital ve Türkiye Ulusal Basketbol Takımı Başantrenörü Ergin Ataman’a; “Galatasaray'ın basketbol antrenörünü görüyorsunuz. Bu aynı zamanda Milli Takım hocası. Hem G.Saray'ı çalıştaracak hem de Milli Takımı. Birde Tanjevic vardı hem Fenerbahçe'yi hem Milli Takımı çalıştıran. Onda hiç böyle hareketler gördünüz mü? O efendilik nerede burada yapılanlar nerede. Fenerbahçe'nin onay vermediği kişiler orada uzun süre bulunamazlar. Yaşatmayız.”
Fenerbahçe-Ziraat Bankası voleybol maçında ‘Ersun Yanal’ ve ‘Alex’ tezahüratları yapan sarı-lacivertli taraftarlara; “Gerekirse tribünlere taraftarı aldırmayacağım. Bunları sokmayacağım.”
Bunların birine dil sürçmesi desek, diğerini sinirlendi diye değerlendirsek, bir diğerine de o an kötü bir anındaydı şeklinde ruh haline versek, diğerlerini nasıl savunacağız?
Bir başkan düşünün ki; istemediği, beğenmediği, hoşuna gitmediği, ters düştüğü, hangi olay ya da kuruluş, kişi varsa tehdit ediyor. Üstelik artık tehditlerin boyutu ölüme kadar gidiyor.
“Özgür Yankaya bir daha bizim maça gelemez. Gelirse o stattan çıkamaz” ifadesini kim nasıl anlıyor bilmiyorum ama açık ve aleni olarak cana kast etme söz konusu. Hangi şampiyonluk, hangi başarı, bir insanın canından daha önemli olabilir de, hatalı da olsa bir hakem için böylesine hoyratça, rahat rahat ‘stattan çıkamaz’ diye ifadeler kullanılıyor.
Alabildiğine çirkin ve dayanılması zor bir ortam yaratıldı futbolda. Hiç şüphesiz bunda en büyük katkı, Aziz Yıldırım ve onun gibilerde. Tek başarı kıstasının şampiyonluk olduğu, ikinciliğin neredeyse utanç sayıldığı, tek bir yenilgide bile insanların birbirini aşağıladığı, rakibine saygı duymanın gereksiz centilmenlik olduğu, nefret sürekli körükleniyor.
Bu ülkede giydiği forma için öldürülen insanlar, rakibi aşağılamak için siyah futbolculara muz sallayanlar, sadece kazanabilmek için şike yapanlar varken, bu tip açıklamalar, yangına benzinle müdahale etmekten başka bir şey değildir.
Aziz Yıldırım’ın ‘Ali kıran baş kesen’ misali sarf ettiği bu sözler, “aslında onu demek istemedi” türünden ifadelerle geçiştirilebilecek gibi değil. Çünkü gayet iyi biliyor ki; hırsızlıklar ve yolsuzluklar için kişiye özel savcı-hakim atandığı, katillerin ‘kahraman’ ilan edildiği, muktedirlerin yaptıklarının yanına kâr kaldığı bir dönemden geçiyoruz ve yasalar kevgir misali delik deşik edilmiş halde.
Bu sözlerin yaptırımı olmayacağından emin, o yüzden rahat rahat söyleyebiliyor ve söylerken de, zerre utanma duygusu olmadan yapıyor bunu. Gerçi utanma duygusu olsa, çok sevdiğini kulübü için “S.....m böyle Fenerbahçe’yi” bir cümle ağzından çıkmazdı.
Milyonların 90 dakika boyunca mutlu olduğu bir oyunun içinde Aziz Yıldırım ve onun gibi kabadayıların elinde oyuncak haline döndü.
Şimdi yanıt bulması gereken soru, hakemle konuştuğunu itiraf eden Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’na 180 gün hak mahrumiyeti ve 210 bin TL para cezası veren Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun, bu sözler karşısında Aziz Yıldırım’a ne ceza vereceğidir.
Her şeye rağmen adalete inancını kaybetmeyenler, PFDK’dan gelecek açıklamayı bekliyor.
Unutmadan, Aziz Yıldırım’ın şöyle geniş geniş, rahat rahat, herkesi tehdit edebilmesi için TCK’nın “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”yazan 106. maddesi bir ara kaldırılsın da, Aziz Başkan engellere takılmasın!