Spor Toto Süper Lig başlayalı henüz iki hafta bile olmamışken, 5 Ocak 2015 tarihinde alınan yabancı kuralı, sahada oynanan futboldan daha çok konuşulur hale geldi. Konuyla ilgili bilen bilmeyen, herkes ahkâm kesmeye başladı.
Türkiye’de neredeyse her konuda olduğu gibi futbolda da çorba uygulamalarla, yabancı futbolcu kuralı, sürekli değişiyor. 5+3+1 ucubesinden sonra 18 kulübün de onayıyla kulüplere, 28 kişilik takım kadrolarında 14, 18 kişilik maç kadrolarında ise tamamı ilk 11’de oynayabilecek şekilde 11 yabancı oyuncu bulundurma hakkı verildi.
Fakat daha ligin ilk haftasında futbolcu kimlikleri, önümüzdeki günlerde de tartışmaların olacağını gösterdi. Kasımpaşa-Beşiktaş maçı sonrası yorumcu Rıdvan Dilmen, sahadaki Türkiye doğumlu futbolcuların azlığından, “Zıvanadan çıktı artık. Bu kadar olmaz. Bugün maçta İstiklal Marşı'nı bilen kaç kişi vardı? Bizim Türkiye’den ebenin doğurduğu 4 kişi yok.” sözleriyle uygulamanın yanlış olduğuna işaret etti.
Futbol ellerinde oyuncak
‘Söz uçar, yazı kalır’dan hareketle, aynı Rıdvan Dilmen’in 09-11-2005 tarihli Milliyet gazetesinde yazdığı “Neden yabancıya evet?” yazısına bir bakalım: “Fenerbahçe önderliğini üstlendiği yabancı kontenjanında aslında aleyhine bir hamle yapıyor. Oysa yabancı sınırı kalktığında beğenilmeyen ligimizde tempo da artar ve gençlerin önü kesinlikle kesilmez. Bu nedenle sınırların kalkması, isteyen takımın, istediği sayıda yabancıyı transfer etmesi lazım. Yabancıları iyi araştırıp, iyi analiz eden takımlar ayakta kalıyor. Yabancı sınırı kalktığında beğenilmeyen ligimizde tempo daha da artar. Hiç olmazsa, ‘Ligimiz zayıf, Avrupa'da başarılı olamıyoruz’ tezi ortadan kalkar. Yabancı kontenjanının kaldırılmasıyla yetenekli yerli oyuncuların önü kesinlikle kesilmez gibi geliyor bana.”
Evet kelimesi kelimesine yazılanlar bunlar. Futbol ellerinde oyuncak, istedikleri zaman yabancının sınırsız olmasını savunuyorlar, istedikleri zaman sınırlandırılması gerektiğini savunuyorlar. Kulüpler, TFF’nin açıkladığı yabancı kuralına göre hareket edip milyonlarca Euro para harcayacak, uzun vadeli sözleşmeler yapılacak ama birileri sadece öyle istiyor diye, uzun vadeli planların hepsi çöpe atılacak ve kulüplere de, “Siz başınızın çaresine bakın” diyecek. Demek Rıdvan Dilmen Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olsa, canı istediğinde yabancıya evet diyecek, canı istediğinde yabancıya hayır diyecek. Bunu gerekçelendirme sebebi de, “İstiklal Marşı’nı bilen kaç kişi vardı” olacak.
Kendi ülkesinin kaç coğrafi bölgeden oluştuğunu bilmeyen insanlar mümkünse böylesi basit milliyetçilik söylemlerine girişmesin zira çok ama çok komik oluyor.
Yerli sınırlaması yok!
Ayrıca Rıdvan Dilmen şunu bilmeli ki, Türkiye’de yerli futbolcuya sınırlama yok. Kimsenin elinden tutup, “Sadece yabancıları oynat, Türkler oynamasın” denmiyor. Kadroda 14 futbolcu bulunuyor. Bir zahmet savunulan o Türk futbolcular; iş ahlâkını, disiplinini öğrenecek. İlk imzalarından sonra popolarını büyütmek yerine, kendilerini geliştirmeyi deneyecek.
Lucescu’nun Shakhtar’ı Brezilyalı transferine doyamamıştı
Milli Takım Teknik Direktörü Mircea Lucescu da aynı dertten muzdarip! Beşiktaş-Antalyaspor karşılaşmasından sonra, “İzlediğim maçlarda 4 Türk oyuncu oynatan takım yok. Fenerbahçe ve Başakşehir de öyleydi. En fazla 3 Türk oynatılıyor. Ben sahada kimi izleyeceğim! Hangi bölgeye kimi alacağım? Bu durum sıkıntı yaratabilir” sözleriyle yabancı futbolcu kuralını eleştiriyor. Hangi Lucescu, şu Shakhtar Donetsk’egittiğinde, Jadson, Ilson, Castillo, Willian, Brandao, Moreno, Luiz Adriano, Fernandinho, Alex Teixeira, Douglas Costa, Aghahowa, Renan, Eduardo’yu transfer eden Lucescu. Milli Takım’a gelince birdenbire, transferin sıkıntı yaratacağını düşünüyor ama herhangi bir Brezilya takımından daha fazla Brezilyalı oynatıyor.
Ayrıca Milli Takım Teknik Direktörü için koca bir havuz var. Öyle sadece 3-5 lig maçı izlemekle oluşturulmayacak o kadro. PTT 1. Lig, TFF 1. Lig var, Türkiye 2. Lig Kırmızı grup var, Beyaz grup var, Avrupa’da oynayan Türk futbolcular var. Milli Takım teknik direktörlüğü yan gelip yatma yeri değil!
Kendilerini yalanlıyorlar
İşin maliyet kısmı ayrıca incelenmeli. Bu ülkede değeri 100 bin Euro etmeyecek Türk futbolculara, milyonlarca Euro bonservis ödendi. Çok isteyen Tarık Çamdal’a, Ozan Tufan’a, Alper Potuk’a, Mehmet Topuz’a verilen paralara bir bakılsın.
Ederinin yüzde 10’u eden adamlara sadece milli marş söyleyebiliyor diye milyonlarca Euro dökülecek, sonra da “Kulüpler iyi yönetilmiyor” diye ukalalık yapacaksın. Her yazdıkları, bir sonraki yazılarını; her söyledikleri, bir sonra söylediklerini yalanlıyor ve bu insanlar futbolu yönetme cesaretini kendilerinde bulabiliyor.
Türk futbolu asalaklardan ve siyasetten arındırılmalı
Bu konuşulanlara bir de gerçeklik üstünden bakalım. Son Dünya Kupası sahibi Almanya’da yabancı oyuncu konusunda kısıtlama yok. Bundesliga’da sahaya çıkan pek çok futbolcu Alman Milli Marşı’nı bilmiyor ama Almanya Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonu olabiliyor. Son Avrupa Şampiyonu Portekiz’de Primeira Liga’da yabancı kısıtlaması yok, 2010 Dünya Kupası sahibi İspanya, La Liga’da Avrupa Birliği ülkelerinden sınırsız, ona ek olarak 3 de AB dışı oyuncu oynatabiliyor. Demek ki neymiş, senin futbolcun adam olursa, yabancı serbestliğinin ülke futboluna zararı değil, yararı varmış.
Futbolculuğunda iki kelimeyi bir araya getiremeyen herkesin yorumcu, teknik direktör, menajer olduğu bir ülkede futbolun gelişmesinden söz etmek mümkün değildir.
Türkiye futbolunda yabancı kuralından daha büyük sorun, ülke futbolunun asalaklardan ve siyasetten arındırılmasıdır. Birilerinin yana yakıla ağlamasının sebebi bu. Çünkü biliyorlar ki, eş-dost-akraba üçgeninden sıyrılma yaşanırsa, ne ekranlara çıkabilecekler, ne takım yönetebilecekler, ne de ‘gazeteci’ diye sıfatları olacak.
Kendi kafanızdan ürettiğiniz saçma teorileri Türkiye’de futbolun reçetesi olarak sunmaktan vazgeçtiğiniz gün, bu ülkede futbol gelişiyor. Üstelik teorilerinizin içeriğinde bile futbol yok, basit ve ham milliyetçilikten ibaret!