18 Ağustos 2023

İhsan Kalkavanlar, Fİ Yapılar çok da uzak bir tarih değil

Demirören'in basın toplantısında "kulüp tarihinin en önemli işini yapıyoruz" diye allayıp pullaması arşivlerde duruyor

Türkiye'de son birkaç yıldan bu yana ortaya çıkan "transfer çalımları" neredeyse her başarısızlığa perde oluyor, yönetimler sportif başarısızlıklarını bu "çalımlar" sayesinde unutturabiliyor.

Son transfer çalımı, geçtiğimiz sezon Galatasaray'da kiralık olarak forma giyen Milot Rachica'nın Beşiktaş'a transferiyle yaşandı. Siyah-beyazlı kulüp, Norwich City'nin Kosovalı futbolcusuna imza attırarak, Galatasaray'a "Gedson Fernandes" "çalım"ından sonra bir büyük "başarı" daha elde etti.

Ancak olayın "çalım" olmasından daha çok, Beşiktaş'ın transferi duyurduğu video gündem oldu. Zira Beşiktaş Kulübü resmi Twitter (X) adresinden paylaştığı videoada, FETÖ'nun 10 yıl önce Rams Park'ta gerçekleştirmiş olduğu Türkçe Olimpiyatları'nın görüntüsünden bir kesit yer aldı. Videonun yayınlanmasının ardından Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, özür beklediklerini açıklarken, Beşiktaş Kulübü ise yaptığı açıklamada, videonun kasıt içermediğini duyurdu. Açıklamada Galatasaray Yönetimi'ne aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmedi.

İş tam bu noktada spor kulüplerinin FETÖ olan ilişkisine dayanıyor. Yıllardan bu yana sürdürülen ezberle Hakan Şükür ve Arif Erdem isimlerinden yola çıkarak, FETÖ'nün Galatasaray'a destek verdiği, birtakım başarıların o sayede elde edildiğine yönelik yorumlar, açıklamalar yapılıyor. Galatasaray Kulübü'nün bugüne dek, bunlar hakkında en ufak bir girişimde bulunmamasının, yaşananlara çanak tuttuğunu söylemek mümkün.

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne 43 yıl önce sızmaya başlayan bir terör örgütünün spora da girmemesi düşünülemezdi elbette. Herkes spor-FETÖ ilişkisinde Hakan Şükür ismine odaklanırken, aslında daha çok daha önceleri görev yapan, Süleyman Seba'nın 16 yıllık başkanlığı boyunca ikinci başkan, futbol şube sorumluluğu ve genel kaptanlık yapan İhsan Kalkavan ismi kimsenin aklına gelmiyor. Güya Seba'nın "parasız yönetici ilkesi"nden vazgeçmesiyle yönetimine aldığı İhsan Kalkavan, birkaç kez istifa etmesine rağmen, yönetimin vazgeçilmez isimlerinden biri olur. Hoş, hiçbir zaman çok istediği başkanlık görevine de gelemez.

İhsan Kalkavan'ın ismini kimse anmıyor

Dönemin spor medyasını takip edenler iyi hatırlar, İhsan Kalkavan, kulüp başkanından daha çok yer alır basında. Sürekli "barış, kardeşlik" mesajları verirdi, magazin programlarının bile vazgeçilmeziydi. Galatasaray futbol takımının futbolcusunun ismini sürekli zikredenler, ne hikmetse hiçbir zaman İhsan Kalkavan'ı anmaz. Oysa futbol camiasında, Hakan Şükür'den çok daha önce bulunmuş ve daha etkili bir konumda yer almıştır.

Beşiktaş Asbaşkanı İhsan Kalkavan ve dönemin Fenerbahçe yöneticisi Ömer Çavuşoğlu

Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın "Ne istediniz de vermedik" ve konum açısından "Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymet"ti açıklaması, FETÖ denen örgütün, bulunduğu konumu iyi açıklıyor. Bunu söyleyenin, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ olduğu düşünülünce, dönemin nasıl bir seyir izlediğine dair net görüntü oluşabilir.

Fi Yapı'lar, Güllüoğulları çok da uzak bir tarih değil

Zaten tam da o sebepten ötürü, FETÖ soruşturması kapsamında tüm mal varlığına el konan Fi Yapı, 6,5 milyon dolar karşılığında iki yıllığına İnönü Stadı'nın ismini alıyor, terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanan Faruk Güllü'nün sahibi olduğu tatlı firması Beşiktaş Kadın Basketbol Takımı ana sponsoru oluyor. Bu tarihler öyle çok çok uzak değil, dönemin Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in basın toplantısında "kulüp tarihinin en önemli işini yapıyoruz" diye allayıp pullaması, FİYAPI Yönetim Kurulu Başkanı Fikret İnan'a "Artık Beşiktaşlısınız diyebiliriz" açıklaması arşivlerde duruyor. İsterseniz, rahatça bulabilirsiniz. 

Sözü geçen videoda bulunan, Gülen için dönemin başbakanının "Bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz" çağrıları yapılan tamamen propaganda amaçlı bir organizasyon olan Türkçe Olimpiyatları'na platin sponsor olanları yazmaya gerek yok, muhtemelen bilmeyen kalmamıştır.

O vakitler, itibarı 10 numaraydı, hakkında olumsuz kitap yazar içeri tıkılıyor, iktidara yakın durmak ve şirin görünmek isteyen, övgülere doyamıyordu.

Meriç Müldür, Habertürk'teki arşivini iyi okusun

Tüm bunlar ortadayken, ucuz ve bayağı bir biçimde Galatasaray'a FETÖ'cü imasında bulunmak komik oluyor. Daha komiği bunun Beşiktaş Jimnastik Kulübü İletişim Direktörü Meriç Müldür tarafından yapılıyor olması. 

Kendisi FETÖ'nün itibarı geçerliyken, iktidar tarafından "Hocaefendiye Fetö diyemezsin" şeklinde cansiperane savunulurken, Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı için Hakan Şükür güzellemesi yapıyordu. Bugün artık devir değiştiğinde ne söylediğinizin o açıdan bir önemi kalmıyor. Ama ilgilenenler, kendisinin Habertürk dönemindeki yazılarına bir göz gezdirebilir. Söz uçuyor ve yazı kalıyor haliyle. 

Kendisinin, Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi tarihine geçen 8-0'lık Liverpool yenilgisiyle dalga geçmesi, Beşiktaş'ın kaşındığına yönelik paylaşımlarını hatırlatıp, böyle bir isimle çalışmayı kendisine yediren bir yönetime da lafımız yok elbette. Çünkü her kayığa binen, her küreği çeken, kullanışlı insanlar son yıllarda daha fazla rağbet görüyor.

Herkesin kapısının önünü süpürmesi gerek

Ülke futbolu türlü çeşitli rezillik gördü; şike, ırkçılık, gazetecilere sipariş haber yaptırmak, holiganlık, saldırıya uğrayan takım otobüsleri vs vs.

Bu rezaletleri sosyal medyada yaşı 25'i geçmeyen, eğitimden uzaklaştırılmış, sosyal güdüleri yok olmuş, sadece basit yaşama güdüsüyle hareket edenlere yedirebilirsiniz ancak, biraz tarih bilen, geçmişi yaşamış kimseye kolay kolay yediremezsiniz.

Herkesin kapısının önünü iyice süpürmesi gerekir, o kapı önlerinde ne rezaletler yaşandı, ne artıklar birikti. Deprem döneminde insanlar enkaz altındayken, puan yağmacılığı yapıp, kıytırık bir transferle had bildirmeye çalışmak; tenhada özür dileyip, kalabalıkta kabadayılık yapmayı kendine yakıştırmak...
Ancak bilinmeli ki, bu tip olaylar zaten hassas olan toplumsal barışın altına döşenmiş dinamitlerdir. Hiçbir kulüp başarısızlığını, toplumun hassas noktalarına basarak örtmeye çalışmasın. Yıkılırsa, herkesin üstüne yıkılır.

Kimse sonuna kadar kendini suçlayamaz, mutlaka başkalarını da işin içine katması gerekir ki, vicdanını rahatlatabilsin. Şimdi vicdanınız rahatsa, o vicdansız temaşanıza devam edin. 

Yazarın Diğer Yazıları

TFF Başkanı'nın tehditlerine tutunacak kadar düştünüz mü?

Bu tehditleri "dobra" bulmak, "delikanlı" diye tabir etmek "mert" sıfatını yakıştırmak acizliğin geldiği son nokta

Acun Bey'i yasa dışı bahis konusunda dinlemek lazım, ne de olsa kanalı ceza yiyen tek patron!

21 ayrı yasa dışı bahis firmasının reklamını dakikalarca ekranda tutulması nasıl bir akıl tutulması acaba

Dursun Özbek ve yönetimi utanmayı biliyor mu?

Utanmak, insanın ahlâki pusulasıdır ama bu pusula bir süreden bu yana yönünü şaşmış durumda

"
"