26 Aralık 2020

Galatasaray Hakan Şükür'ün kim olduğunu, Fenerbahçe üstlerine forma giydirdiği savcıların kim olduğunu biliyordu!

Sözü geçen yapıya bugün karşı durmak maharet değil, herkesin aynaya bakması gereken bir konu bu

Fenerbahçe'nin Medipol Başakşehir karşılaşmasını 4-1 mağlup ettiği karşılaşma sonrasında fitili ateşlenen “karanlık-aydınlık” tartışmasının son geldiği noktada, Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi Metin Sipahioğlu, kulüp televizyonuna yaptığı açıklamada, Galatasaray'ın ismini vermeden 1996-2000 yılları arasında 4 yıl üst üste şampiyonluğu için “Bugün Türkiye, o şampiyonlukların nasıl kazanıldığını biliyor” ifadeleriyle FETÖ göndermesinde bulundu.

Türkiye'de futbol özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, bir spor olmaktan çok, cephede kazanılmış ya da kaybedilmiş savaşlara dönüştürülmeye başlandı. Ancak asıl büyük tehlike, taraftar arasındaki hâkim dilin, daha aklı başında olması gereken yöneticiler tarafından kullanılması.

Türkiye'nin en büyük spor kulüplerinden birinin yönetiminde bulunan kişinin, taraftar ağzıyla konuşması, herhangi bir mahkeme kararı olmayan iddiaları savunması ise futbolun geleceği açısından ciddi manada endişe verici hale geliyor.

Normal bir ülkede, sözü geçen iddiaların sahibi, mahkemeye başvurur ve konunun araştırılmasını ister. Mahkeme sonucunda eğer haklıysa şampiyonlukların iade edilmesini ve gerekenlerin yapılmasını talep eder. Onca iddiaya rağmen, bugüne kadar kimsenin bu tip bir istekte bulunmaması akla tek şey getiriyor; mahkemeden hiçbir sonuç çıkmaması durumunda, konunun ağızlarda sakız edilememesi.

Türkiye'de FETÖ ve onunla ilişkisi olan kişiler ya da kurumların girift ilişki sis perdesi gibi bir türlü aralanamıyor. Çünkü 2015 yılından önce, siyasetten spora, basından sanata bir dönem herkes bu yapının yanında yer almak -ya da en azından karşısında olmamak- için birbiriyle yarış halindeydi. Birkaç sporcunun vitrin gibi sunulmasının yanı sıra, bazı spor kulüpleri, şirketler, kurumlar, bugün “FETÖ” diye adlandırılan oluşum, o günlerde “Hizmet Hareketi” ya da “Cemaat” olarak adlandırılıyordu.

Bazı kapılardan zorlanmadan geçmek isteyenler, bu yapının etkinliklerde yer almak ve aynı karede bulunmak için adeta birbirleriyle yarışıyordu.

O günlerde, bu kapılardan kimileri Hakan Şükür'le geçmeyi denedi, kimileri formasını giydirip halı sahada futbol oynayarak geçmeyi denedi. Kimileri kulübüne yönetici yaptı, kimileri tribünlerinde ağırladı, kimileri de yaptıkları açıklamalarla mavi boncuk dağıttı. 

Galatasaray ne kadar suçluysa, Fenerbahçe de o kadar suçludur. Beşiktaş ne kadar sorumluysa, Konyaspor da bir o kadar sorumludur. Konunun bütün suçlarını sadece bir kulübe pay etmeye çalışmak ve aradan sıyrılma isteği, bugün tıpkı siyasal iktidarın "Kandırıldık" sözlerine çok benziyor. Çünkü kimse kandırılmadı.  

Galatasaray da Hakan Şükür ve Arif Erdem'in ne olduğunu biliyordu, Fenerbahçe de üstüne forma giydirdiği savcıların kim olduğunu biliyordu. Tıpkı Beşiktaş'ın, İhsan Kalkavan'ın kim olduğunu bildiği gibi.

Metin Sipahioğlu'na bazı sorular ve hatırlatmalar

Rakibinin ismini bile ağzına almaktan imtina eden Metin Sipahioğlu belki anımsamak istemiyor olabilir ama o kurumlardan biri de, bugün yönetiminde bulunduğu Fenerbahçe Kulübü'ydü.

O zaman, hafızası güçlü olmayanlar ve unutmak isteyenler için birkaç hatırlatma yapalım Metin Sipahioğlu'na...

Fenerbahçe'nin eski Asbaşkanı Cihan Kamer'in “Fenerbahçe'nin bütün taraftarları hizmete karşı değildir. Hocaefendi'yi ve Hizmet'i seven milyonlarca Fenerbahçe taraftarı vardır” sözlerine, birlikte yöneticilik yaptığı, bugünün başkanı Ali Koç herhangi bir yorumda bulunmadı?

Yine o dönem Fenerbahçe'nin başkanvekilliği görevini yürüten, bugünün Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'in, “Fenerbahçe'nin 20 milyondan fazla taraftarı var. İçlerinde cemaatten olanlar da var, olmayanlar da. İnsanları ayrıştırmak, çeşitli kategorilere ayırmak, Fenerbahçe gibi dev bir kulübe yakışmaz” açıklamasına neden kimse karşılık vermedi?

Taraftarı olduğunuz kulüp, bugünlerde pek de iyi anılmayan Fikret Seçen, Zekeriya Öz, Cihan Kansız, Savaş Kırbaş ve Mehmet Berk gibi isimlere Fenerbahçe forması giydirip, halı sahada arz-ı endam etmelerine, bugün mü karşısınız, yoksa o gün başka düşünceler mi paylaşıyordunuz?

FETÖ'nün futbol yapılanmasına ilişkin davada ceza alan Uğur Boral, Bekir İrtegün, Zafer Biryol gibi isimler hangi takımda forma giydi? Bu futbolcuların Fenerbahçe'de forma giymesine o gün de karşı mıydınız yoksa siz de diğer "kandırılanlar" gibi 2015'ten sonra mı karşı olmaya başladınız?

FETÖ'nün spor yapılanmasına yargılanan tüm futbolcuların, ifadelerinde yer alan Emre Belözoğlu'nun kulübünüzde Sportif Direktör olarak görev yapmasından memnun musunuz? Eğer karşıysanız neden bugüne dek karşı olduğunuzu duymadık?

Galatasaray ve FETÖ ilişkisi argümanını oluşturan Hakan Şükür için onca söz söylenirken, kendisi gibi ABD'de yaşayan Enes Kanter Fenerbahçe forması giyerken, hiç rahatsızlık duydunuz mu?

Eski Fenerbahçe Başkanı Ali Şen, “Ben kulüp başkanıyken, Fethullah Gülen Hoca'nın vermiş olduğu iftar davetlerine katılmıştım. Kendisini dinlemişliğim vard; çok da güzel şeyler anlatmıştı. Cemaatin; Fenerbahçe Kulübü'nü neden ele geçirme çabaları olsun? Böyle bir şey olabilir mi? Beni buna asla ve asla, kimse inandıramaz. Bunlar sadece boş laf”sözlerine karşılık, bugüne kadar bir açıklama yaptınız mı?

Herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır

Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" kitabında şöyle cümle geçer, "Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır."

O günlerde herkesin yakın durmaya özel çaba gösterdiği, etkinliklerinde yer aldığı bir yapıya, bugün var olan pencereden karşı duruyor gibi görünmek ya da karşı görünmek çok kolay. Önemli olan, bugünlerde söylenen sözlerin, o günlerde söylenmesiydi. Bunların hiçbirini yapmadınız, yapamadınız. Hatta yakın durmak ve bazı kilitleri açabilmek için yönetimlerinizde bazı isimlere yer bile verdiniz.

O yüzden 1996-2000 yılları arasındaki şampiyonlukları için gösterdiğiniz adres, saha içindeki rezaletleri örtmekten başka bir işe yaramıyor.

Sözünü ettiğiniz iddiaların doğruluğu, o dönemde gelen 4 yıllık şampiyonluğun hemen ertesinde kazanılan UEFA Şampiyonluğu'nun da benzer bir sayede kazanıldığını gösterir ki, bu iddiaya aklı kaçık birkaç kişi ve gözü holiganlıktan dönmüşler dışında kimse inanmaz. Hatta size gülerler.

Pek çok kişinin haklı olmadığı bir konu bu!

Sözü geçen yapıya bugün karşı durmak maharet değil. Kimsenin haklı olmadığı, pek çok kişinin suçlu olduğu bir konu bu. Dün TBMM'de alenen güzelleme yapanların bugün elini kolunu sallaya sallaya dolaştığı ortamda, herkesin aynaya bakması gerekiyor.

Tekrar etmekte fayda var; eğer Galatasaray'ın 1996-2000 yılları arasındaki şampiyonlukların nasıl kazanıldığı konusunda şüpheleriniz varsa, bu konunun araştırılması için başvuruda bulunun. Eğer sizin dediğiniz gibiyse de, şampiyonlukların alınması için müracaat edin.

Umuyorum müracaatınız, 3-4 takımlı yerel liglerde alınan şampiyonluklar gibi olmaz...

Dostoyevski'nin de dediği gibi, bugün namuslu olmak yetmiyor; siz dahil herkes o gün de namuslu olmalıydı...

Yazarın Diğer Yazıları

TFF Başkanı'nın tehditlerine tutunacak kadar düştünüz mü?

Bu tehditleri "dobra" bulmak, "delikanlı" diye tabir etmek "mert" sıfatını yakıştırmak acizliğin geldiği son nokta

Acun Bey'i yasa dışı bahis konusunda dinlemek lazım, ne de olsa kanalı ceza yiyen tek patron!

21 ayrı yasa dışı bahis firmasının reklamını dakikalarca ekranda tutulması nasıl bir akıl tutulması acaba

Dursun Özbek ve yönetimi utanmayı biliyor mu?

Utanmak, insanın ahlâki pusulasıdır ama bu pusula bir süreden bu yana yönünü şaşmış durumda

"
"