23 Ekim 2020

Müzikle protesto, IBAN'dan askıya TC, canımızı yakan melekler, 'FETÖ solcuları' ve biz

The Rolling Stones "cover"larına mutlaka takılın. Björk'ten Bowie'ye, Bob Dylan'dan U2'ya...

Ülkeyi yönetmek için sağdan ya da soldan (orta da var) bir tek farklı sese tahammül edemeyen AKP-MHP iktidarı "manevi" bir gafla benim gibi Gonzo'lara yolu açtı. Önerim şu, 10 kişi sokaklara çıkıp mutsuzluk belli edemiyoruz ama oturduğumuz kahve, kafe, park ya da sokaklarda komşularımızla düet yapmaya daha yasak gelmedi.

Bunaldıkça gelsin türkü, rap, rock ya da Sezen Aksu, Ahmet Kaya ve Müzeyyen Senar. Dünya müzikle muhalefeti bizimle öğrensin. Bunu becerebilirsek, sokaklara çıkıp mesafeli halay çekip dans etmemiz için hiçbir engel kalmaz. Ceddimiz Osmanlı için anlatılır, bir padişahımız vergileri artırıp yeni savaşlar için asker toplamaya başladığında “kullarının” arasında hafiyeler gönderir, düzenli rapor alırmış. “İşler yolunda, halk memnun sessiz” cevabını aldığında yeni ataklarına devam edermiş ta ki, “Aman padişahım, halka bir şeyler oldu, sokaklarda kahkahalar atıp halay çekiyorlar!” raporuna kadar. Padişah için zurnanın zırt dediği nokta da bu olmuş; “Demek ki tehlikeli noktaya geldik!” demiş. Bunu anlatan lisedeki edebiyat hocam Fatma Altuğ'un ruhu şad olsun.

Sezen Aksu-Björk-Müzeyyen Senar

Şarkıları kendi meşrebime göre ben başlatıyorum. Tıklayacağınız linkte The Rolling Stones'dan yapılmış en iyi 20 cover parça var. Ertuğrul Özkök'ün favorisi "Tatmin olamıyorum" şarkısı birden fazla kişi tarafından seslendirilmiş. Özkök eskisi gibi haber alamıyor, bunu da benden duymuş olsun.
Bu arada linki bana gönderen, Ayvalık'tan Birgün yazarı Adnan Bostancıoğlu'na (akademisyen Meral Özbek Bostancıoğlu ile evli) sonsuz teşekkürler.

Herkes kendi müzik meşrebine göre kendi listesini yapsın. Müzik (ve tabii sanat) en iyi direniş yollarından biridir.

The Rolling Stones'un yukarda linkini verdiğimiz cover'lara bayılacaksınız 

Askıda ekmeğin bilinen tarihi

Bay Devlet Bahçeli birden bire milyonlarca işsize çare olarak askıda ekmeği önerdi. Ortalık karıştı. Bahçeli yine geç kalmıştı. Bizim Cihangir'de daha pandeminin başında üç muhtarımızın girişimiyle komşular arasında askıda gıda dayanışmasını başlamıştı bile.

Dahası var, İzmirli Mülkiye Ankara grubundan adının açıklanmasını istemeyen bir muhabirim şu hatırlatmayı yaptı:
Askıda ekmek uygulaması 1896 yılında İzmir Basmane'de kurulan Tarihi Basmahane Fırını'nda başlamış. Üstelik bu uygulama Basmane'deki diğer fırınlar tarafından da benimsenmiş ve halen devam ediyor. Yani 100 yılı aşkın süredir askıda ekmek var orada. Basmane semtinde son üç yılda 105 bin 552 ekmek askıya konmuş, mültecileri de düşünerek.  

Özetle, yurttaşlar arasındaki mahalle dayanışmasını bir iktidar yetkilisinin önermesini acz bile karşılamaz. IBAN utancı yetmedi bir de askı çıktı karşımıza devlet politikası olarak. Üstelik orijinal bile değil.

İzmir Basmane'nin ünlü tarihi fırını 

Fahrenhayt 451 Zeytinburnu' nda

Francois Truffaut'nun filmini 60 sonlarında izlediğimde üniversite öğrencisiydim. Julie Christie muhteşemdi. İtiraf edeyim ki Roy Bradbury'nin kitabını epey sonra okumuştum. Filmden sonra bir avuç kız ve oğlan biz hangi kitabı ezberledik diye epey muhabbet etmiştik.

Yıl 2020 ve Tatbikat Sahne Bradbury'yi Zeytinburnu Fişekhane'de oynuyor. Mekân müthiş. Daha önce Milliyet'te çalışan foto muhabiri oğlum Hüseyin Özdemir çekim yapmış, söylemişti ama "Ne anlar ana akım medya sanattan" diye kulak arkası etmiştim.

Ses, ışık, renk her şey varmış meğerse. Kaktüs ve Home Room'dan arkadaşım Serhat Midyat'ın oynuyor olması da ayrı bir bonus. Fakat benim için en büyük sürpriz (Cehaletime verin) yönetmenin (Oynuyor da) Erdal Beşikçioğlu olmasıydı. Hani şu Behzat Ç. namlı sıska beyefendi.

Fişekhane'deki güzel mekânda her pazar 20.30'da 10 kişilik oyun Fotoğraf: Murat Muratal

Genco Erkal'la yarım asır sonra

60'lı yılların ikinci yarısı. Tiyatro Mekke'miz AST, yani Ankara Sanat Tiyatrosu'nun önünde kuyruktayız. İstanbul'dan Genco Erkal gelmiş "Bir Delinin Hatıra Defteri'ni oynayacak. Beğenmek ne demek, bazılarımız ikinci kez gitmiştik.
 
Şimdi yıl 2020. Cumartesi gecesi Harbiye'de yine Genco Erkal'ı (Tabii komşum Tülay Günal'ı da) izlemeye gideceğim. Oyun Nâzım Hikmet'ten, "Yaşamaya Dair". Fakat benim esas merakım Genco Erkal mı, ben mi daha "boomer" olmuşuz. Cumartesi akşamı 20'den sonra çıkaracağım, tabii ki sübjektif sonuçtan, sizleri haftaya haberdar ederim.
Tülay Günal ve ustası Genco Erkal aynı oyunda 

Sağlıkçılara şükran

Çoğumuzun sevdiği Cem Yılmaz, artık azımızın güvendiği Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya mesaj uçurmuş. "Sağlıkçılar için yapılacak etkinliklere ücretsiz katılırım' meâlinde.
 
Bu beni de gaza getirdi. Başta Taksim İlk Yardım olmak üzere Beyoğlu/ Cihangir'in doktorlarıyla sağlık emekçilerinin emrinde olduğumu bildiririm. Ben beceremezsem bütün T24'ü seferber ederim. Düzenli olarak oramı buramı delip kazıyan doktorum İsmet Hazar ve sürekli olarak "Mesafeni koru, dokunma, maskeyi çıkarma" diye beni azarlayan koskoca Prof. Dr. Şahika Yüksel bile gözüme melek görünmeye başladılar. 
Doktorlar Şahika Yüksel ve İsmet Hazar - Cihangir Semt Konağı'nda Dr. Hatıra Topraklı canımı hiç yakmadı

Tarihimden yapraklar

Bu haftaki 'Tarihimden'in fotoğrafları, magazin değerleri biraz düşük ama gazetecilik değerleri yüksek üç kadın meslektaşımın.

Bütün Calvin Klein ve Gucci'lerimi Güldal Kızıldemir getirir 

İlk fotoğraf, Nokta ve Radikal İki'de birlikte çalıştığım Güldal Kızıldemir. Kendisi Modalı ve Boğaziçilidir fakat şimdi yurt dışında olmadığı zamanlarda Bodrum'da yaşıyor. Üzerimde görmeye alıştığınız tüm Andy Warhol, The Beatles, The Stones t-shirt'leri ve renkli çoraplarımı Londra'dan getirir. Ne var ki 12 aydır beni ihmâl etti ve bu yıl pek yerli kaldım.

Ankara'nın magazini de Farabi, Çankaya'da balkonda cin tonik içmek oluyor 
İkinci fotoğraftaki ünsüz hanımlar ise Nilay Karaelmas ve Füsun Süvari Baytok. İkisi de benden biraz gençtir fakat TRT Haber Merkezi Dış Haberler Servisi'nde beraber çalıştık. İkisi de Mülkiye koridorlarını bilirler. Benim kadar anarko marksist değildirler ama iyi gazetecilerdir. Üstelik bunca yıl sonra bana tahammül ediyorlar. Şimdilerde kendilerini balkonda cin-tonik içmeye vermişler. Kıskandım...
 
Yeri gelmişken bize gazetecilikte ilk adımı attıran TRT Haber Merkezi editörleri Reha Atasagun, Andaç Develi ve Aycan Giritlioğlu'na sevgilerimi yolluyorum. Üçü de Ankaralı ve Mülkiyeli. 

Bu linkler ihmal edilmesin

- Anadolu Kültür, Osman Kavala'nın çok önemsediği bir podcast serisi projesini hayata geçirdi: Adalet Atlası

- TRT3 Radyo Dünyadan Yerel Sesler. Salı 22.00
- "Geçmişten Bugüne Batman'da Kültür Sanat Ortamı" Susma Platformu'nda konuşulacak. Kaydolmak için tıklayın. 
 
- Frontline Club: İngilizcesi makul medya mensupları, bir göz atın. 

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

- Şu sıralar "Evlat" oyunuyla süksesi yerinde olan Sezin Akbaşoğulları da Upper Cihangir'e taşındı. Bütün demokratik görünümüne rağmen, adını kullanmamı yasaklayarak ifade özgürlüğümü hiçe sayan arkadaşım YT haber verdi. Kalktık gittik. Güzel ama magazin değeri pek zayıf Başak Kıraç da oradaydı. Onlar pahalı şarap içtiler, ben su içip brownie yedim. Björk dinleyip pek eğlendik. Akbaşoğulları'nın yeni evi kutu gibi, şirin ama maalesef çıkarıldığı ev gibi leb-i derya değil. Kedileriyle güle güle otursun.
Komşum Sezin Akbaşoğulları, kasım içinde Fişekhane'de "Evlat" oyununda 
- Akşam 17.15 gibi Nokta'dan arkadaşım Lale Tayla aradı. Şaşırdım çünkü Tayla telefon özürlüdür. "FETÖ'nün Solcuları kitabında adın geçiyor. Tekzip metnini imzaladın mı?" diye sordu. O an haberim oldu tekzipten ya da davadan. Neyse Tayla'nın yardımıyla imzamı yolladım. Bırakın toplantıyı, turistik olarak da, maalesef Abant'ı görmemiştim. Benim anlamadığım bu "Maocu" zırvası değil, yalanlama metnini hazırlayanlar. Aceleniz neydi? Geri kalan yüzlerce ismin tümü "Abant müdavimi" miydi?  Yurttaş örgütlenmesinin önemini halka anlata anlata bitiremeyenler herhalde yangından mal kaçırıyorlardı. Yalan 'bilgi'de adı geçenler varsa artık onlar da kusura bakmasınlar ve kendileri kişisel itirazlarını yapıversinler değil mi? Şu kadarcık işi bile eksik yaptık ya bize helal olsun.

Advertorial

Uzaklarda bir lojman

 
Ben onu fizyoterapist sanıyordum, meğer müthiş bir yazarmış. Cihangir Home Room'dan arkadaşım Ebru Ojen'den söz ediyorum. "Lojman" okuduğum ilk kitabı. Mekân ve insan ilişkisi üzerine kısaca.
 
Hepimizin yakından bildiği acılı bir coğrafyada geçiyor, deyip susacağım. 198 sayfa, dört günde bitirirsiniz. Kapak resmi ise son sergisi Londra'da devam eden bir diğer komşum Erdoğan Zümrütoğlu'nun.

Müzik önerisi

Bu haftanın türküsünü Aybastı'dan genç okurum Özden Aydın seçti. "Şu dağlarda kar olsaydım". Yüreğinize işleyecek. Bana öyle oldu.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Magazin noir girişimlerine yavaş yavaş başlıyorum

Gonzo gazeteciliğimin bu aşaması en fazla 6-7 ay sürecek, çünkü sizlere veda etmeyi düşünüyorum...

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?