16 Ocak 2019

Türk futboluna finansal reçete

Süper Lig finansal nefes darlığı çekiyor!

Türkiye Futbol Federasyonu 7 Ocak 2019 günü Türkiye Bankalar Birliği ile Türk Futbolunda “Milat” olabilecek! diye tanımladığı bir toplantı düzenledi. Söz konusu toplantı ertesi gün bazı yazılı ve görsel medyada da “Türk Futbolunda Devrim” başlığıyla kamuoyu ile paylaşıldı.

Biz bu toplantıya ilişkin değerlendirmelerimize geçmeden önce Türk Futbolunun genel mali görünümünü kısaca sizinle paylaşalım. 

Toplam sektör borcu 14 milyar liraya ulaşıyor!

Öncelikle, şunu vurgulamak isterim ki, toplamda 14 Milyar TL’nı aşan (İlgili televizyon programında bu tutarın 10 Milyar TL olduğu ifade edildi) bir borca sahip Türk futbol kulüplerinin içinde bulundukları finansal darboğazdan, kendi olanaklarıyla kurtulma şansları mümkün görünmüyor.

Bu borçların %71’i (yaklaşık 10 Milyar TL’lık kısmı) banka kredilerinden[1], %17’si ticari borçlardan, kalan %12’lik bölümü de Futbol camiasına olan borçlardan oluşuyor.  

Toplam banka kredilerinin yaklaşık %75’i kısa vadeli borçlardan oluşurken, bu kredilerin yaklaşık %70’i de yabancı para cinsinden kredilerden oluşuyor.

Toplam borçların yaklaşık yüzde 90’ının Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’a ait olduğunu; yine banka kredilerinin de %86’sının da bu dört kulübe ait olduğunu düşünüyorum.

Kulüpler bu noktaya nasıl geldi?

Kulüplerin içinde bulundukları finansal darboğaza nasıl girdiklerini ve borç batağına nasıl saplandıklarına hızlı bir göz atalım.

Kulüplerin finansal sağlıklarını bozan temel faktörler:

I.Kulüplerden kaynaklanan özel sorunlar

1. Kulüplerdeki yetersiz ve kötü yönetim,

Kulüplerin parasal gelirleri artarken, bu kaynağı etkili ve sportif performansı artıracak şekilde kullanabilecek yeterlik ve ehliyete sahip yönetimlerin olmayışı, kulüpleri içinden çıkılmaz mali sorunlara sürükledi. Başta transfer ve ücret/maaş/prim ödemeleri gibi harcamalar olmak üzere, yıllar itibariyle kar topu gibi büyüyen bu sorunlar kulüpleri finansal sıkıntıya soktu.

2. Düşük sportif performans

Düşük rekabet ve futbol kalitesi Türk futbol kulüplerininsportif performansta yetersiz kalmalarına neden oldu. Buna bağlı olarak ortalama seyirci sayısı yıllar itibariyle sürekli düştü ve mali performans kötüleşti.

II. Finansal koşullardaki olumsuz gelişmeler,

1. Kurlardaki artışlar, (yaklaşık %40 civarında)
2. Finansman maliyetlerinin artması, (yaklaşık %110),
3. Mevcut borç stoku,

III. İlave gelir kaynağı yaratmaktaki sıkıntılar,

Her ne kadar Süper lig gelirleri bir önceki yıla göre yaklaşık %35 civarında artarak 3.5 Milyar TL’na ulaşmış olsa da, bu gelirlerin çok önemli bir kısmının naklen yayın gelirlerinden geldiğini görüyoruz. Bu kapsamda,

1. Naklen yayın gelirlerinin dışındaki gelirlerde, beklenen artışın sağlanamaması

2. Ortalama seyirci sayısının bir önceki yıla göre %23 artarak, 14 bin civarlarına gelmesine karşın, toplam doluluk oranının 1/3 olması, maç günü gelirlerinde beklenen yeterli artışı sağlayamamıştır.

3. Finansal Fair Play koşullarının UEFA tarafından sıkı bir şekilde takip edilmesi, kulüplerimizde büyümeye olanak vermediği için, beklenen gelirler istenilen oranda artmamıştır.

Yukarıda dile getirdiğimiz koşullara bağlı olarak, maalesef kulüplerimizin borçları 14.5 Milyar TL’na ulaşırken, gelirleri 3.5 Milyar TL civarında gerçekleşebilmiştir. Yani, gelirlerinin dört katı bir borçluluktan söz ediyoruz.

Süper Lig kulüplerinin diğer taraftan, toplam borçlarındaki artış, toplam varlık artışlarından daha fazla gerçekleşmiştir. Buna bağlı olarak, kulüplerin toplam borçları, varlıklarının 2,5 katına ulaşmış durumda. 

Yeterli parasal gelir yaratamayan Süper Lig kulüplerinin, yukarıda bahsettiğim olumsuzluklar nedeniyle karlılıkları da tamamen kaybolmuş zarara dönmüştür. Nitekim, Süper Lig kulüplerinin toplam birikimli zararları 6 Milyar TL’na yükseldi. Artan zararlar, kulüplerin özkaynaklarını da erozyona uğrattı ve toplam özkaynak açıkları 4.5 Milyar TL’na yükseldi. Süper Lig kulüplerinin toplam borçlarındaki artış, toplam varlık artışlarından daha fazla gerçekleşti. Buna bağlı olarak, kulüplerin toplam borçları, varlıklarının 2,5 katına ulaştı.

Yukarıda belirttiğim olumsuzlukları, daha önceden de ifade ettiğim gibi kulüplerin, kendi dinamikleriyle giderme şansları bulunmuyor. Muhakkak ki, bir dış müdahale gerekiyordu ve sonunda Türkiye Futbol Federasyonu böyle bir hamle yapmak zorunda kaldı.

Bu hamle sadece futbol ekonomisi içinde değerlendirilecek olursa, kendi içinde yapılması gereken bir hamleydi ama bu hamlenin detaylarını bilemediğim için nasıl etkileri olabilir o konuda çok net bir şey söyleme şansım olmaz.

Burada genel konsensüsü sağlayacak, futbolun tüm paydaşlarını kucaklayacak geniş katılımlı bir proje olursa, bunun etkileri daha olumlu olabilir. Ancak, burada vurgulamak istediğim konuysa, bu borçların yapılandırılması, eğer yapısal reformlarla desteklenmezse, bir süre sonra bu borçların tekrar artabileceğidir. Önemli olan, kulüplerin bundan sonra daha sıkı bir mali disipline sevkedilmesi zorunluluğu.

Süper Lig hasta…Süper Lig finansal nefes darlığı çekiyor…Süper Lig’in rekabetçi bağışıklık sistemi çökme üzere...Kronikleşen hastalığın acil tedavi edilmesi gerekiyor. Süper Lig’in check up sonuçlarını değerlendirmeye geçmeden önce Futbolumuzun neden hastalandığına kısaca bir göz atalım.

Önce Süper Lig’in finansal check-up sonuçlarına bir bakalım.

Süper Lig finansal nefes darlığı çekiyor!

Süper Lig’in içinde bulunduğu olumsuzluklara ilişkin çok önemli semptomlara sahibiz. Nedir bunlar diye soracak olursanız, bunları sizinle aşağıda paylaşıyoruz.

Süper Lig hasta!

Süper Lig’in “finansal göstergeleri”, onun hasta ve acilen tedavi edilmesi gerektiğini  gösteriyor. Bu tedavi öyle kısa vadeli bir tedavi de değil. Orta ve uzun döneme kadar Süper Lig’in çok sıkıntılı olan finansal değerlerinin yakın takibe ve gözetim altına alınması gerekiyor. Süper Lig’in finansal check-up değerlerine bakıldığında, çok önemli olumsuzlukları bünyesinde taşıdığı görülüyor. Bu olumsuzluklara müdahale yapılmadığı taktirde, Süper lig kendi dinamikleriyle bu olumsuzluklarla başa çıkabilecek güçte ve yetenekte görülmüyor.

Süper Lig’in finansal check-up sonuçları

a. Olumlu sonuçlar

  • Süper Lig’in gelirleri sürekli artış kaydediyor. Bu iyi bir haber…On sekiz yılda toplam gelirleri %653 artarak 3.2 Milyar TL’na ulaşmış.
  • Süper Lig değeri geçen 18 yıllık süre içinde önemli bir artışla, bonservis bedelleri üzerinden lig değeri 3.925 Milyon TL’na ulaştı.
  • Toplam varlıklar %633’lük bir artış kaydederek 5.5 Milyar TL’na yükseldi. Süper Lig kulüplerinin servetleri önemli bir artış gösterdi.

b. Olumsuz sonuçlar

  • Süper Lig kulüplerinin toplam birikimli zararları son 18 yılda %3290’lık bir artışla 6 Milyar TL’na yükseldi.
  • Kendi futbol faaliyetlerinden kar yaratmakta zorlanan Süper Lig’in sürekli zarar etmesi, kulüplerin özkaynak tabanlarının da erimesine neden oldu ve Süper Lig Kulüplerinin 18 yılda toplam özkaynak açıkları %1400’lük bir artışla 4.5 Milyar TL’na ulaştı.
  • Bu süreçte Süper Lig kulüplerinin toplam borçları, toplam gelirlerin 4.4 katına yükseldi.
  • Süper Lig kulüplerinin toplam borçlarındaki artış, toplam varlık artışlarından daha fazla gerçekleşti. Buna bağlı olarak, kulüplerin toplam borçları, varlıklarının 2,5 katına ulaştı.
  • Kulüplerimizin yıllar itibariyle oluşan birikimli toplam zararları gelirlerinden 1,87 kat daha fazlaya ulaştı. Yani, yıllık gelirlerimiz Süper Lig’in birikimli zararlarını karşılamaya yetmiyor.
  • Parasal büyümenin olumsuz etkilerinden birisi de oyunculara ödenen ücret, maaş ve prim giderlerinin toplam giderler içindeki payının %84’e ulaşmış olması. Bu rasyo, UEFA’nın Finansal Fair Play kapsamındaki %70’lik rasyonun üzerinde bir oranı gösteriyor bize.
  • Bu süreçte sportif performansta 2000 yılının gerisine düştük. Tablo 1’den de görülebileceği üzere, 2000’de UEFA sıramız 7, FIFA sıralamamız 30.sıra iken, bugün itibariyle UEFA’da 10. Sıraya, FIFA’da ise 39.sıraya geriledik.

Bankalar Birliği ile ortak proje!

Türkiye Futbol Federasyonu’nun Bankalar birliği ile yürütecekleri projeye ilişkin açıklamalarda federasyon Başkanı Yıldırım Demirören ve bankalar Birliği başkanı Hüseyin Aydın özetle;

1. Süper Lig kulüplerinin 10 Milyar TL’na yakın borçları olduğunu,

2. Bu borçların %61inin banka borçlarından oluştuğunu,

3. Kulüplerin kredilerinin on beş farklı bankada bulunması nedeniyle, kulüplerin bu bankalarla ticari ilişki içinde borçlarının günün koşullarına uygun şekilde yeniden yapılandıracaklarını,

4. Toplam borcun %86’sının dört büyük kulübe ait olduğunu,

5. Bu kulüplerin mevcut gelirlerinin bu yapılandırılan kredileri geri ödeyebilecek güçte olduğunu,

6. Kulüplerin nakit akışlarını bu yapılandırmaya uygun hale getireceklerini,

7. Herhangi bir borç silme işleminin olmayacağını,

8. Bu yapılandırmayla kulüplerin rekabet güçlerinin artacağını,

9. Borç yapılandırmanın yanısıra, Kulüp Lisanslama sisteminde de önemli değişikliklere gidileceğini,

10. Bu değişiklik kapsamında Bankalar Birliğinden Kulüp Lisanslama Kuruluna bazı üyeler alınacağını,

11. Kulüp Lisanslamada yapılacak yeni düzenlemelerle, kulüplerin bundan sonra belirlenen kuralların dışına çıkmalarına izin vermeyeceklerini, kurallara uymayan kulüplere ağır yaptırımlar uygulayacaklarını,

12. Bu yapılanmayla artık Spor Kulüplerinin denk bütçe uygulamasına geçeceklerini,

13. Yapılan bu değişiklikler ve borçların yapılandırılmasıyla Süper Lig’de yeni bir dönemin başlayacağı ve bunun bir milat olacağı dile getirildi.

Projeye ilişkin yorum, değerlendirme ve sorular

1. Yapılandırmaya ilişkin değerlendirmeler

  • Bankalar Birliği resmi sitesinde “Futbol kulüplerimiz ile bankalar arasındaki ilişki ticari olup, bundan sonra da aynı anlayışla devam edecektir… 
  • Yeniden vadelendirme ve yapılandırmada,  piyasa normlarının dışında fiyatlama yapılması söz konusu olmayacaktır([1]) ifadesi, yapılandırma sürecinde TFF ve TBB’nin kulüplere, yapılandırma sürecinde faiz oranı, teminat ve bunlara bağlı olarak vadelendirme konularında ekstra bir finansal avantaj yaratamayacaklarını bize gösteriyor. Zaten, kulüpler önceki yıllarda da ilgili bankalarla görüşerek kredilerini yapılandırma yollarına gitmişlerdi. Bu bağlamda, bu konuda Bankalar Birliği ve TFF’nin yapılandırmaya katkısı ne olacak? Bunu sorgulamak gerekiyor.
  • TBB ve TFF’nin borç yapılandırmada faiz oranı konusunda kulüplere ekstra avantaj yaratmaları gerçekte de çok zor görünüyor. Gerçekten de, geçen seneye göre TL faiz oranları %110, YP faiz oranları ise %90 arttı. Kulüplerin mevcut TL kredi stoklarının ortalama maliyetinin %15 ile %20; YP kredilerde de %5 ile %7- arasında değişmektedir. Günümüz (cari) TL faizlerinin %30, YP faiz oranlarının da %8-10 arasında değiştiği dikkate alınırsa, yapılandırmada uygulanacak cari faiz oranı kulüplerin finansman giderlerini ekstra %50’ye yakın artıracaktır. Zaten, finansal darboğazda olan kulüpler için yapılandırma cazip olmaktan çıkmaktadır.
  • Sn. Aydın, “kulüplerin nakit akışlarına uygun bir yapılanmadan” söz etti. Kulüpler zaten “asıl faaliyetlerinden nakit yaratamadıkları” için, yoğun olarak kredi kullanımına gitmişlerdi. Kısa vadede kulüp gelirlerinde ekstra bir kaynak yaratılması çok mümkün görülememektedir. Yapılandırılacak kredilere ödemesiz dönem koyularak, nakit akışı uygun hale getirilmeye çalışılıyorsa, bu çözüm sadece çok kısa bir dönemde kulüplere kolaylık sağlayabilir. İlave gelir yaratılamadığı ve buna bağlı olarak faaliyet karlılığına ulaşılamadığı sürece bu yaklaşım kalıcı bir çözüm olamayacaktır. Bu kapsamda, yapılandırmanın kulüplerin nakit akışlarına nasıl uygun hale getirileceği açıklanmaya muhtaçtır.
  • Sayın Aydın’ın açıklamalarına göre 10 Milyar TL’na ulaşan toplam borcun %86’sı, dört büyük kulübe ait. Süper Lig’de 18 kulübün borcunun yapılandırması yapılacağı beyan edilmişti. 4 kulübün borcunun olmadığı (Başakşehirspor, Kasımpaşaspor, Sivasspor ve Göztepe) belirtildiğine göre kalan 10 kulüp başına düşen borç tutarı ortalama 132 Milyon TL’na gelmektedir ki, yıllık naklen yayın gelirleri dikkate alındığında, bu tutar sözkonusu kulüpler için yönetilebilir bir tutardır. Bu bağlamda, buradan çıkan sonuç: her ne kadar Yıldırım Demirören, “Bu proje dört büyük kulübü kurtarma operasyonu değildir” dese de, gerçekte karşımıza çıkan sonuç dört büyük kulübün finansal rahatlatılmasıdır. Bu kapsamda, diğer kulüplerin sorunlarının nasıl çözüleceği açıklanmalıdır.

  • Faaliyetlerinden kar elde edemeyen, birikimli zararları özkaynaklarının üzerine çıkmış, borçları gelirlerini dörde katlamış Süper Lig yapılanmasında, sadece borç yapılandırma ile kulüplerin finansal sorunları hallolacak gibi görünmüyor. Daha kısa vadeli ve palyatif çözümlerin yerine, daha uzun vadeli, kapsamlı ve stratejik çözümlerle konuya yaklaşmak daha mantıklı bir çözüm olacaktır.
  • Yapılandırma ve lisanslama kurulunda yapılacak değişikliklerle kulüpler arasında rekabetin artacağı, küçüklerin korunacağı dile getirildi. Oysa, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, toplam borcun %86’sını, toplam gelir ve giderlerin %70’ini kendi aralarında paylaşan dört büyük kulübe finansal soluklanma fırsatı verilmesi, bu kulüplere haksız rekabet üstünlüğü sağlamayacak mı?  

2. Kulüp lisanslamaya ilişkin genel değerlendirmeler

  • TFF başkanı sayın Demirören, “Lisanslama kuruluna TBB’den üye alınacağını” ifade etti. Belki, kulüp finansal tablolarının değerlendirilmesi ve bu kapsamda denetlenmesi bakımından bu bir ihtiyaç olabilir ama bu hamle daha geniş bir vizyonla TFF dışında ve bağımsız bir yapıda hayata gerçekleştirilse daha iyi olabilirdi.
  • Kulüp lisanslamada yapılacak yeni düzenlemeler sonrasında, “bu düzenleme ve kurallara uymayacak kulüplere ağır yaptırımlar uygulanacağı” dile getirildi. Ancak şu soruya TFF’nin yanıt vermesi gerekiyor. Bugüne kadar Lisanslama Kurulu bu esaslar doğrultusunda çalıştırılmadı mı?

3. Kulüp futbolunun gerekleri yerine getirilmeli

  • Günümüzde kulüp futbolu milli takımlar futbolunun önüne geçmiş durumda. Şampiyonlar Ligi’nin parasal ve sportif anlamda değeri Dünya Kupası’ndan sonraki en değerli marka durumunda. Özellikle, Avrupa futbolu bu anlamda çok önemli mesafe kat etmiş durumda. Bu kapsamda, mutlaka futbol kulüplerinde Kurumsal Yönetim ve Yönetişim egemen örgüt modeli haline getirilmeli.
  • Avrupa’nın önemli ve merkez liglerinde Federasyon, kamuoyuna ve futbol paydaşlarına yıllık finansal raporlama yapıyor. Bu bağlamda, özellikle kulüp finansalları, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından kurumsal yönetim bazlı olarak kamuoyuyla  paylaşılmalıdır.

  • Kulüp Lisanslama sisteminde yapılacak yeni düzenlemelerle, lisans verilen ve verilmeyen kulüplere ilişkin şeffaf raporlama yapılmalı ve bu rapor TFF  tarafından resmi web sayfasında yayınlanmalıdır.

4. Türk futbolunun üç temel açığı giderilmeden kulüpler finansal darboğazdan çıkamazlar

Kulüplerin genel konsolide mali tabloları, bize futbolumuzda üç önemli açığın bir arada olduğunu gösteriyor. Bu açıkların giderilmesine yönelik TFF’nin kulüplerden acil aksiyon planları istemesi gerekiyor.

1.Kulüplerin dönen varlıkları, kısa vadeli borçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı için işletme sermayesi açığı,

  • Likit değerler arttırılmalı (Bazı varlıklar paraya çevrilmeli ve/veya yeni gelir kaynakları yaratılmalı)
  • Kısa vadeli borçların payı azaltılmalı (Kısa vadeli borçlar, uzun vadeye yayılmalı)

2.Kulüplerin faaliyetlerinin finansmanında kullandıkları özkaynaklar içinde yer alan şişirilmiş Değer Artış Fonu (Maddi Duran Varlık ve Bonservis değerleme) bedellerini çıkarttığımızda Özkaynak açığı,

  • Kulüplerin sermayeleri tamamen tükenmiş (negatif özkaynağa dönüşmüş) durumda. Bu nedenle, sahip olunan bazı menkul veya gayri menkul varlıklarının satışlarının yapılarak, buradan gelecek tutarların özkaynaklara eklenmesi sağlanmalı. (Ancak, genel olarak varlıkların çoğu finans kurumlarına rehinli olması nedeniyle, bu varlıkların satışı çok mümkün görünmüyor.)

3.Kulüplerin mevcut hazır değerleri içinde yer alan nakit ve benzeri likit değerleri dikkate aldığımızda ise bunların toplam değerinin kısa vadeli borçları karşılamakta yetersiz kalması nedeniyle Likidite açığı oluştuğu görülüyor.

Sonuç

Kulüplerimizin içinde bulundukları finansal darboğazdan kendi olanaklarıyla kurtulma şansı ne yazık ki bulunmuyor. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu hamlesi ilk etapta anlamlı ve iyi niyetli bir çaba olarak görülebilir. Ancak, proje olarak sunulan bu ‘’kurtarma operasyonu’’, iyi hazırlanmamış, alt yapısı iyi oluşturulmamış, stratejik bütünlük ve amaçtan yoksun, günü kurtarmaya yönelik, palyatif çare arayışları olarak değerlendirilebilir. Ne var ki, yukarıda da dile getirdiğimiz gerçekler ve ortaya koyduğumuz somut veriler, bu projenin Türk Futbolunu Avrupa ve Dünya’da sportif ve mali olarak daha yukarılara taşıyacak bir yapıda olmadığını bize gösteriyor.  Bugün TFF’nin böylesi bir projeyi hayata geçirmesi ilk etapta olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu projenin yaşama geçirilmesinde kamuoyunun bazı haklı endişeleri de bulunuyor. Bu endişeleri ortadan kaldırmak futbol otoritesinin öncelikli görevi olmalı.

Kısa vadeli çözümler yerine, gerekirse bugünü feda edip yarınlarımızı kurtaracak uzun vadeli çözümlere odaklanılması çok kritik.

Getirecek ya da önerilecek çözümlerin, bu sorunların tekrarını önleyecek bir kültüre/bir örgütlenme modeline dönüştürülmesi, yani kalıcılaştırılması yaşamsal öneme sahip. 


 

[1] Benim hesaplamalarıma göre toplam borçların %71’ini (televizyon programında konuşulanlara göre %61’i) banka kredileri oluşturuyor.

[2]  “Futbol kulüplerinin idari ve mali yapılarının güçlendirilmesine ilişkin kamuoyu açıklaması, 7 Ocak 2019”, https://www.tbb.org.tr/Content/Upload/Dokuman/7581/TBB_KD_7119.pdf

Yazarın Diğer Yazıları

Futbol nereye gidiyor?

Küreselleşen dünyada futbol kulüpleri ekonomik-finansal örgütlere dönüştü. Bu değişim kulüpleri küresel olmaya zorladı. Finansal futbol, küreselleşen kulüplere her alanda fazladan rekabet üstünlüğü sağladı

Renkler farklı, dertler ortak: Kulüpler faiz - döviz - enflasyon kıskacında kıvranıyor

Kulüplerimiz net borçlu; yükümlülükleri gelirlerinin üzerine çıkmış, zarar eden ve döviz pozisyon açığı taşıyan bir mali yapıya sahip. Borç baskısı altındaki futbol mali yapısı dengesini tamamen kaybetmiş ve sürdürülebilir olmayan bir yapıya evrilmiş durumda

Vergi oranını düşürmek, yasa dışı bahsi azaltır mı? Bahis ekonomisine genel bir bakış

Yasa dışı bahse karşı mücadele yapısal bir nitelik kazanmadan, vergi oranlarının düşürülmesi, yasal bahis gelirlerini artırmayacağı gibi vergi gelirlerinin düşmesine neden olur. Bu alanda bahis oynayanlarının gelirini maksimize artırır