Bu sezon Premier Lig ve Avrupa futbolunun en önemli hikayesi şüphesiz ki, Leicester City’nin şampiyonluğu.
Her ne kadar, 2014-2015 sezonunda Premier Lig’i sondan beşinci olarak tamamlasalar da, Tilkiler geçen sene son dokuz maçta gösterdikleri harika performansla kalan maçların yedisini kazanarak, Premier Lig’e tutunmuşlardı. Bu sonuçla adeta yeniden dirilen Leicester City Premier Lig’i sondan beşinci olarak tamamlamıştı. Aslında, Leicester’ın geçen yılın son dokuz maçlık periyodundaki bu sıra dışı performansı, bugünkü başarısının da ip uçlarını veriyor gibiydi bir bakıma Bununla beraber, ortaya konulan mükemmel performans sonunda bile, başta teknik direktör Claudio Raineri olmak üzere hiç kimse Licester City’nin bu sezonu şampiyon olarak tamamlayabileceğine ilişkin ne bir öngörüye, ne de bir inanca sahipti.
Sezon başı takım teknik direktörü Cladio Raineri dahil olmak üzere çoğu Leicesterlı taraftarın tek dileği Premier Lig’de tutunabilmekti. Hatta, futbol çevresi o kadar umutsuzdu ki, bahisçiler sezon başında, geçen yıl son 9 maçta 22 puan alarak küme düşmekten zor kurtulan ve "Yine küme düşmemeye oynar" denilen kulübün şampiyonluğuna 1'e 5 bin veriyordu.
132 yıllık tarihinde ilk kez bu kadar büyük bir başarı yakalayan Leicester City’nin bugüne kadarki en büyük başarısı, 1929’da ulaştıkları lig ikinciliğiydi. Premier Lig'deki en büyük başarıları ise 1999-2000 sezonunda elde ettikleri sekizincilikti.
Bunun yanı sıra, Leicester City’nin Premier Lig’deki bir başka rekoru da, İngiliz futbol tarihinde 1. Lig ve Premier Lig’den en fazla düşen ve tekrar çıkan (22 kez) asansör takımlardan birisi olmasıydı.
“Zero Tituli” Raineri, makus talihini yendi!
Onların mucize sayılabilecek bu sıra dışı başarılarının mimarı 64 yaşındaki İtalyan Claudio Raineri, 30 yıllık antrenörlük yaşamında İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere’de 15 farklı takımı çalıştırmış, ancak bugüne kadar henüz bir lig şampiyonluğuna ulaşamadığı için kendisine ‘’Zero Tituli’’ alaycı lakabı takılmış olan bir futbol seyyahıydı. En son Yunan milli takımını çalıştırırken, Faroe Adaları’na yenilmesi üzerine işine son verilen bir teknik adamdan bahsediyoruz. Ne var ki, Raineri, savunma güvenliğini ön plana alan ‘’garantici’’ İtalyan futbol mantığını Leicester City’e egemen kılarak, efektif oyun anlayışıyla Leicester City’i şampiyonluğa taşıma başarısını gösterdi.
Leicester City 2010'da Taylandlı milyarder iş adamı Vichai Srivaddhanaprabha tarafından 39 milyon Sterline (yaklaşık 40 milyon Euro) satın alınmıştı.
Kadro değeri olarak
Premier Lig’de on ikinci sırada
Leicester City'nin bonservis bedelleri üzerinden takım değeri 95.5 milyon sterlin. Bu takım değeriyle Premier Lig’de 12.sırada. İlk 11'indeki oyuncuların toplam maliyeti ise yaklaşık 22 milyon sterlin. Bu tutar, halen ligde 4. sırada bulunan Manchester City'nin ilk 11'indeki oyuncuların maliyetinin yaklaşık yüzde 10'u civarında.
Takımın 29 yaşındaki golcüsü 2012'de sadece 1 milyon sterline transfer edilmişti. Artık İngiliz milli takımında da forma giyen Vardy, 22 golle ligde gol krallığında 3. sırada.
İngiltere Profesyonel Futbolcular Derneği'nce "Yılın Oyuncusu" seçilen 25 yaşındaki Cezayirli Riyad Mahrez de 2 yıl önce Fransa 2. lig takımlarından Le Havre'dan sadece 400 bin sterline transfer edilmişti.
Leicester City’nin sahibi Taylandlı iş adamı Vichai Srivaddhanaprabha kulübü satın aldıktan sonra, borçların ödenmesi ve stadyumun alınmasına ilişkin kulübe yaklaşık 100 milyon sterline yakın parayı kulübe öz kaynak olarak koydu.
Premier Lig’e çıktı, zarardan kara döndü
Leicester City 2014-15 sezonunda Championship’ten Premier Lig’e yükseldiğinde, toplam gelirleri yüzde 73,3 artarak, 104.4 milyon sterline yükseldi. Kulübün gelirlerindeki artışın en önemli kaynağını naklen yayın gelirlerinden elde edilen parasal gelir oluşturdu. Championship’teyken 5.6 milyon sterlin gelir elde eden Leicester City’nin, Premier Lig’de yayın geliri 73.7 milyon sterline ulaştı.
Premier Lig’e yükselmenin bir başka etkisi de, ortalama seyirci sayısında yaşanılan artış oldu. Tribündeki seyirci sayısı yüzde 26.8’lik artışla 25 binden 31.693’e ulaştı. Buna bağlı olarak, kapı giriş gelirleri de yüzde 50 artarak, 7 milyon sterline yükseldi. Ticari gelirler de yüzde sekiz artarak 20.1 milyon sterline ulaştı.
Kısacası, Tilkilerin Premier Lig’e terfi etmeleri, onların gelirlerinde sıra dışı bir artışı da beraberinde getirdi. Buna bağlı olarak, İki yıl önce Championship’te oynarken, 47 milyon sterlin zarar eden kulüp, Premier Lig’e çıktıktan sonra 2014-15 sezonunu 104 milyon sterlinlik rekor bir gelir ve 31 milyon sterlin vergi sonrası karla kapattı. Bu finansal sonuçlar, kulübün son yıllardaki en başarılı dönemini işaret ediyor.
Premier Lig’e yükselmek, kulübün gelirlerini artırırken, diğer taraftan giderler de önemli miktarda artışlar yaşandı. Oyuncu ücret ve maaşlar toplamı yüzde 58 artarak, 57 milyon sterlin olarak gerçekleşti. Ancak gelirlerdeki artış oranı, giderlerdeki artış oranından daha büyük olduğu için ücret-maaş/gelir oranı da yüzde 117’den, yüzde 55’e geriledi.
Premier Lig’e çıktıktan sonra
gelirlerin yapısı değişti
2013/14 sezonunda Championship’teyken gelirlerinin yüzde 60’ı ticari gelirlerden oluşan Leicester City’nin kalan gelirlerinin yüzde 22’si maç günü ve yüzde 18’i de yayın gelirlerinden oluşmaktayken, kulübün 2014/2015 sezonunda Premier Lig’e yükselmesiyle gelirlerin yapısı da dramatik şekilde değişti. Naklen yayın gelirlerinin payı yüzde 71’e çıkarken, yüzde 60 olan ticari gelirlerin payı yüzde 19’a, maç günü gelirleri de yüzde 10’a geriledi.
Şampiyonluk Leicester City’i paraya boğacak
Premier Lig’i şampiyon olarak bitiren Leicester City paraya boğulacak. Premier Lig’in naklen yayın haklarının 2016-19 arası 5.5 milyar sterline satılmış olması, şampiyon takımın kasasına minimum 146 milyon Sterlin paranın girmesine olanak sağlayacak. Şampiyonlar Ligi’nde sportif performanstan bağımsız olarak gruplarda alacağı parayı da dikkate aldığımızda bu tutar 175 milyon sterline (yaklaşık 745 milyon TL) kadar yükselebilecek.
Leicester City’i şampiyonluğa
taşıyan özellikleri
Leicester City’i şampiyonluğa taşıyan en önemli özellik: Savunma güvenliği temelinde yükselen pragmatik ve kolektif futbol anlayışı. Nitekim bu futbol anlayışı ile oynayan Leicester City, yıldızlara dayalı olmayan bir kadro yapılanmasına sahip.
37 haftanın 25’ini lider olarak geçen Leicester City, oynadığı 37 maçın 23’ünü kazanıp 11’inde berabere kaldı ve 3 maçını da kaybetti. Bu süreçte toplam 67 gol kaydedip 35 gol yedi ve 80 puan topladı. Manchester United’dan sonra en az gol yiyen ekip unvanına sahip.
Leicester City’nin bir başka özelliği de efektif/verimli bir futbol oynuyor olması. Nitekim, Leicester City’nin sezon boyunca oynadığı maçlarda topa sahip olma oranı yüzde 42. Bu oran Premier Lig’de Şampiyon olan bir takım için çok yeterli görünmüyor. Daha az topa sahip olma felsefesiyle maçlarını tamamlayan Leicester City attığı 67 gol ile Manchester City’den sonra en fazla gol atan takım. Yani, maç başına 1.84 gol ortalamasıyla, maç başına ortalama 2.2 puan kazanabilme yetkinliğine ulaşan bir takım. Premier Lig’de bu etkinliğe sahip başka bir takım bulunmuyor.
Daha az topa sahip olma anlayışı ile oynayıp daha fazla maç kazanan ve gol atan takımın en belirgin özelliği ise doğal olarak kontratak futbolunu çok iyi uygulayabilmeleri.
Minimum maliyet maksimum sonuç
Leicester City sahip olduğu takım kadrosunun değeriyle, ulaştığı sportif performans göz önüne alındığında Premier Lig’in en etkili takımı durumunda. 95.5 milyon sterlinlik kadro ile 146 milyon sterlinlik bir performans ödülüne ulaşıyor olabilmek, bu etkinliği daha iyi ifade ediyor. Yıldızlara dayalı olmayan bir kadrodan sezon başı beklenti (neredeyse) sıfırken, şampiyonluğa ulaşılması Leicester City’nin maksimum verimliliğe ulaşan bir takım olduğunu bize gösteriyor.
Düzelen mali yapı,
sportif performansı olumlu etkiledi
Championship’te mücadele ederken, zararda olan bir takımın gerek Premier Lig'e terfi etmesi sonrası ve gerekse takım sahibinin kulübe koyduğu özkaynak sonucunda mali yapısını düzeltmesi, kulübü sportif performansta daha etkin hale getirdi. Bu süreçte, takım içi dayanışmayı en üst seviyeye çeken olay ise, birbirinden çok farklı yeteneklere sahip olmayan, benzer ortalama yetkinliklerdeki oyunculardan kurulu bir kadroya sahip olmalarıdır.
Sonuç: Leicester City bundan sonra ne yapar?
Bu soruya kimse net bir yanıt veremiyor. İşte bu durum, onlar için avantaja da dönüşebilir dezavantaja da…
Çoğu maça favori çıkamadıkları için bu durum rakipte bir rahatlığa yol açabiliyor. Bunun doğal sonucu ise Leicester’ın galibiyeti oluyor. Bu önemli bir avantaj olarak görülmesine karşın, göz kamaştırıcı bir kadroya ve göze hoş gelen bir futbola sahip olmamaları, bu performansın sürdürülebilirliği konusunda bazı endişeleri de beraberinde getiriyor.
Oynadıkları tüm oyunlarda maçın önemli bir kısmında topu rakibe bırakıyorlar. Bazen sıkıcı boyutta kısır futbolla maçlarını tamamlıyorlar. Maç başına ortalama 1.82 gol atıp, 0.95 gol yiyorlar. Kazanma rasyoları yüzde 62. On iki maçı 1 gol atarak tamamlamışlar. Kazandıkları maçların önemli bir kısmı sürprize dayalı olarak sonlanmış bulunuyor.
Premier Lig şampiyonluğu Leicester City’nin futbolunu daha olgunlaştırabilir ve seyre değer bir hale getirebilir. Bu özelliği gerçekleştirebilecek parasal gelire ulaşan Leicester City’nin, bundan sonra oyun anlayışı ve felsefesini değiştirip değiştirmeyeceği kendileri açısından kritik bir konu gibi görülüyor. Bu devrimsel değişikliği Leicester City istiyor mu, istemiyor mu? Bu soruya verilecek yanıt çok önemli. Yoksa bu şampiyonluk bir mucize olarak mı kalacak? Örneğin, Leicester bir O.Lyon, bir Atletico Madrid olma yolunda mı ilerleyecek ya da var olan “Sıfır beklenti, sonsuz mutluluk” anlayışıyla, rüzgarın götürdüğü yere mi gidecek? Veya 2009 Wolfsburg, 2010 Bursaspor, 2012 Montpellier tadında bir kulüp olarak mı kalacak?
Tabi ki, Leicester City’nin şampiyonluğu onlara Premier Lig’de beş büyük takıma karşı hegamonik bir egemenlik vaat etmiyor. Bu amaçta ilerlemenin yolu mevcut kadronun, bütçenin ve en önemlisi oynanan futbol anlayışının, ne yazık ki kulvar değiştirmesini zorunlu kılıyor. Sürpriz değil, favori oyun felsefesi tercihi, kulübün tüm fabrika ayarlarının değiştirilmesini gerektirebilir. Ne var ki, bu yola girmek, kulübün gücünü aşabilir.
Leicester City’nin şampiyonluğu, kulübü çok önemi bir boyuta taşıyabilir. Ulaşılan parasal gelir, kulübün servetinde de önemli bir artışa yol açacak gibi görünmekle birlikte, bu gelir Premier Lig’in büyükleriyle baş etmek ve Avrupa arenasında devlerle rekabet edebilmek için çok yeterli görünmüyor.
Tüm bunlara karşın, bu büyüklüklerin yönetiminde izlenecek strateji kulübün Premier Lig’deki yolunu belirleyecek. Burada yaşanılacak makas değişikliği onları farklı bir kulvara taşıyabilir ya da aksi yönde olabilir. Ancak, onlar mutluluğu seçeceklerse, o zaman bu şampiyonluk onlar için hoş bir anı, bizim için ise bir peri masalı olarak kalacak demektir.