25 Temmuz 2020

Avrupa futbolunun olağan şüphelisi Manchester City nasıl kollanıyor?

Bu soruşturma göstermiştir ki, UEFA FFP uygulaması ve denetimlerinde Çevre Lig takımlarına aslan kesilirken, Merkez Lig kulüplerine karşı kuzu görünümündedir

Geçen haftanın en çarpıcı olayı, Manchester City’nin 2 yıllık UEFA organizasyonlarından men kararının Uluslararası Tahkim Mahkemesi (CAS) tarafından iptal edilmesiydi.

Anımsanacağı üzere, 2012 - 2016 yılları arasında Finansal Fair Play (FFP) kurallarına uymadığı, belgeleri farklı gösterdiği ve kulübe ortak tarafından çeşitli yollarla para aktarıldığına ilişkin bazı tespitlerden hareketle, Manchester City 14 Şubat 2020’de UEFA kulüp yarışmalarından 2 yıl süreyle men edilmiş ve ayrıca 30 Milyon Euro da para cezasına çarptırılmıştı.

Bu ceza üzerine Manchester City, merkezi İsviçre'nin Lozan kentinde bulunan Spor Tahkim Mahkemesi’ne (CAS - Court of Arbitration for Sport) temyize gitmişti.

Manchester City’nin temyiz başvurusunu kabul eden CAS, 12 Temmuz 2020’de verdiği kararla, UEFA tarafından 2012 - 2016 FFP'yi ihlal etmesi nedeniyle, 2 yıl Avrupa'dan men edilen Manchester City’nin bu cezasını haklı kılacak yeterli delile ulaşılamadığı, suçlamaya konu fiillerin ise beş yıllık zaman aşımına uğradığı gerekçeleriyle, Manchester City’nin UEFA Kulüp Organizasyonları'ndan men cezasını kaldırdığını ve para cezasını da 10 Milyon Euro’ya indirdiğini açıkladı.

 Bu kapsamda Manchester City, CAS davasını kazandı.

CAS: ''Kanıtlar yetersiz, zaman aşımı" var, Manchester City gelirlerini şişirmedi!

CAS tarafından yapılan açıklamada: "UEFA Finansal Kontrol Kurulu'nun (CFCB) bu özel davada ortaya koyduğu kanıtların yetersiz olduğu ve ihlal iddialarının 5 yıllık zaman aşımına uğradığı, Manchester City'nin sermaye fonlarına katkı sağlayan sponsorluk gelirlerini şişirmediği, ancak bu konuda UEFA yetkilileriyle de işbirliği yapılmadığı" ifade edildi.

Football Leaks belgeleri UEFA soruşturması başlatılmasına neden oldu

UEFA'nın konuyla ilgili soruşturması, Alman dergisi Der Spiegel tarafından 2018 yılında muhbirlerin Manchester City’nin Futbol wikileaks belgelerine dayanan bir dizi iddiaların yayımlanmasıyla başlatıldı.

Football Leaks’i anımsayalım

2015’te Football Leaks isimli sitede Rui Pinto isimli kişi tarafından, UEFA’nın ve futbol kulüplerinin gizli belgeleri yayımlanmaya başlandı. Bir süre sonra site faaliyetlerini durdurup elindeki belgeleri 2016’nın Şubat’ında Alman Der Spiegel’e devretti.

Football Leaks belgeleri kapsamında 70 milyon adet belge ortalığa saçıldı. O belgelerde ortaya çıkan ilk skandal UEFA’nın zengin kulüplerin Finansal Fair Play düzenlemelerini delmelerine göz yumduğu şeklindeydi. Nitekim Manchester City ve Paris Saint - Germain başta olmak üzere merkez liglerin zengin kulüpleri, kendilerine futbol dışından enjekte edilen fonlar sayesinde bir tür finansal doping uygulayarak, uygun muhasebe tekniklerini kullanmak suretiyle kendilerine haksız rekabet üstünlüğü sağladıkları ortaya çıkmıştı.

Bu belgelerde e - mail aracılığıyla yapılan iç ve dış yazışmalarda, açıktan veya dolaylı bir şekilde merkez liglere ait bazı zengin kulüplerin, UEFA’nın Finansal Fair Play (FFP) kurallarını çiğnediği, bunu da daha çok Manchester City örneğinde olduğu gibi, bu kulüplerin değerinin çok üzerindeki sponsorluk sözleşmeleriyle kendilerine yüksek nakit akışı sağlayarak, özellikle transferler başta olmak üzere mali konularda kendilerine ciddi rekabet üstünlükleri sağladıkları iddia edilmekteydi. "Finansal Doping" olarak Avrupa futbol literatürüne geçen uygulamalarıyla, bu kulüpler FFP kurallarına göre başa baş noktasını yakalayabiliyor ve FFP’nin öngördüğü bütçe açıklarını tolere edilebilir duruma geliyorlardı. Ne var ki, yazışmalardan sızan bilgilere göre, bu kulüplerin bütçe açıklarının UEFA’ya iletilen finansal verilerin kat be kat üzerinde olduğu da kurum içi yazışmalardaki ifadelerden anlaşılmaktaydı.

UEFA’nın FFP kapsamında kulüplere 10 Milyon Euro’ya kadar nakit aktarımına izin veriyor olması, uygulamada bu kulüplerde bazı sıkıntılara yol açmaktaydı. Bunu aşabilmenin yolu ise yüksek tutarlı ve daha çok sayıda sponsorluk sözleşmeleri imzalamaktan geçmekteydi. Tam da bu kapsamda Dubaili Mansur El Şeyh’in sponsorluk sözleşmeleri adı altında kendi grup şirketleri başta olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluş ile Manchester City’e para aktarımı hızlanmaya başlamıştı. Bu sayede kulübe akmaya başlayan yüksek tutarlı fonlar Manchester City’i, Paris Saint Germain ile birlikte Avrupa’da transfere en fazla para harcayan iki kulüp haline getirmişti.

Manchester City’e finansal doping

Şeyh Mansour’un amaçlarına ulaşmak için Manchester City’e sağladığı finansal doping kulübü ekonomik, finansal ve sportif zirveye taşıdı. Bu kapsamda özellikle transfer harcamalarını kullanıp 2011 - 2012 arası kulübe toplam 1.1 milyar sterlin aktaran Şeyh Mansour, Manchester City’i içinde bulunduğu finansal darboğazdan ve sportif kuraklıktan kurtardı. Nitekim Premier Lig’de transfere 2003 - 04/2009 - 10 sezonları arasında toplam 250 milyon sterlin para harcayan vasat bir kulüp görünümünde olan Manchester City, 2010 - 11/2017 - 18 sezonları arası net transfer harcamalarını astronomik seviyede artırarak 1 milyar sterline yükseltti.[2] 

Astronomik tutarlı transfer harcamalarıyla kulübün takım değeri 2009/10 sezonunda 382,5 milyon Euro’dan, 2020 - 21 sezonunda yüzde 156’lık artışla 982 milyon Euro’ya yükseldi.[3]Avrupa’nın ve dünyanın en iyi oyuncularını ve teknik adamlarını kadrosuna dahil eden kulüp sonuçta elli yıldır şampiyon olamadığı Premier Lig’de şampiyonluğa ulaştı ve Premier Lig’de 4 kez Şampiyonluk kupasını müzesine götürdü.[4]

2009/10 sezonunu 152,8 milyon Euro gelirle kapatan Manchester City, Deloitte Para Ligi’nde 11. sıradayken, 2019 - 20 sezonunda 610,6 milyon Euro’luk gelire ulaşarak, Para Ligi'ni 6. sırada tamamladı.[5]

2009/10 sezonunu 197 milyon sterlin gibi tarihinin en yüksek zararıyla[6]kapatan, 2014’te FFP’ye göre 45 milyon Euro’nun üzerinde 180 milyon Euro açık veren Manchester City’nin başı UEFA ile fena halde dertte iken, bugün kulüp 1.3 milyar sterlin piyasa değeriyle dünyanın en zengin altıncı kulübü konumunda.[7]

UEFA’nın haberi olmadan asla!

Football Leaks belgelerinden anlaşıldığı üzere UEFA yetkilileri, bu konularda harekete geçmiyorlardı. Hatta bu iddialara muhatap kulüp yöneticileriyle gizli görüşmeler yapan UEFA yetkilileri (ki bu görüşmelerden bazılarına dönemin UEFA Genel Sekreteri, şimdinin ise FIFA başkanı Gianni Infantino’nun bizatihi katıldığı football Leaks belgelerinden görülebilir) bu iddialara ilişkin bazen göstermelik incelemeler başlatıyorlar, ama bu incelemeler soruşturmaya dönmüyor, zamanla unutulup gidiyordu. Nitekim, bu kapsamda en çarpıcı örneklerden birisi Neymar’ın Barcelona’dan, PSG’ye 222 Milyon Euro’ya ulaşan rekor fiyatla transferi [8]iken, bir diğer göz yumulan konu da UEFA Finansal Kontrol Organı (CFCB)’nın Manchester City’nin Emirates ile yaptığı 233 milyon Euro değerindeki sponsorluk anlaşmasının kural ihlali olduğuna karar vermesinin ardından karşılıklı gizli görüşmeler ile UEFA’nın bu ihlale sessiz kalmasıydı.

Alman dergisi Der Spiegel, Man City'nin UEFA'yı FFP kurallarını aşmak için UEFA’yı yanıltıcı muhasebe kayıtları oluşturduğunu (evrakta sahtekarlık yapıldığını) gösteren sızdırılmış belgelerin içeriğini açıkladı. Der Spiegel iddialarını kulübün iç mail yazışmalarına dayandırıyordu. Bu iç yazışmalarda Manchester City’nin "geri ödemeli sözleşmeler", "yanıltıcı sponsorluk sözleşmeleri" gibi tamamen UEFA’yı yanıltıcı nitelikte ve evrakta sahtekarlıklar içeren, gerçek dışı uygulamaları bizatihi yönetsel olarak uygulayarak, "Biz istediğimiz yaparız" mantığıyla hareket etme cesareti gösterdiğini anlatıyordu.[9] 

Manchester City aşağıdaki iddialarla suçlanıyor

Man City'nin sahibi Şeyh Mansour’un şirketi Etihad ile Manchester City toplam 67.5 milyon sterlin tutarında sponsor sözleşmesi imzalamasına karşın, bu tutarın sadece 8 Milyon Sterlinlik kısmı Etihad tarafından kulübe ödendi. Kalan 59,5 Milyon Sterlinlik tutar ise Abu Dhabi United Group tarafından kulüp hesaplarına transfer edildi.   

Etihad Manchester City’e sadece 8 milyon sterlin ödemesine karşın, kulüp resmi sponsorluk sözleşmesini şişirerek 67,5 milyon sterlin olarak gelir kaydedip muhasebeleştirdi. Manchester City bunu yaparken, tamamen Şeyh Mansour ile aynı irade ve istekle bu işlemi gerçekleştirdi. Kulüp Abu Dabi'deki sahiplerinin çıkarları doğrultusunda bu sponsorluk anlaşmalarını destekledi.

Der Spiegel’e göre, Manchester City’nin Abu Dabi şeyhi tarafından satın alınmasından sonra, kulüp büyük bir cesaretle "kuralları göz ardı ederek", "yalan bilgi ve belgeleri kullanmaktan kaçınmayarak", "kulübe gizli para aktarımları" sağladı. Bu sayede Premier Lig’in ve Avrupa futbolunun zirvesine doğru yol almayı sürdürdü. Kuralları aşarak, aldatıcı bilgiler temelinde son derece kârlı, küresel bir futbol imparatorluğa dönüşen City’nin, yalana dayalı bu ihtişamlı gelişiminin temelinde ise UEFA’nın bu kulübe karşı "gözyummaları" ve sebebi bilinmeyen (!) "etkisizliği yatıyordu. 

İç yazışmalardan yer alan tabloya göre Şeyh Mansour’un 2011 - 12 arası kulübe muhtelif yollardan aktardığı para 1.1 Milyar Sterlin’e ulaşırken, 2014 - 15 sezonu sonuna kadar aktarılması öngörülen tutar ise 1.5 Milyar Sterlin’e ulaşmış olacaktı.[10]

UEFA’nın "göz yummasından" pervasızca cesaret bulup haksız rekabet üstünlüğüne ulaşan Manchester City, Şeyh’in kulübe aktardığı paralar sonrası Avrupa’da normalin dışına çıkan birkaç kulüpten birisi oldu. Çünkü, kulübün mevcut maliyetleri ve borçları sıradan bir kulübün altından kalkabileceği finansal büyüklüklerin çok ötesine geçmişti. Kulüp için paranın bir önemi yoktu. Çünkü petrol milyarderi sahibi, ihtiyaç duyulduğunda kulübün "her zaman emrindeydi."[11] Patron gereksinim duyulan parayı yeni sponsorluk sözleşmeleriyle, transfer harcamalarıyla ya da başka bir yolunu bularak kulübe fazlasıyla aktarmaktaydı. Bu süreçte kulüp yöneticileri, "UEFA Finansal Fair Play kuralları aşılıyormuş, varsın aşılsın!", "cezalar sadece yakalananlar içindir" anlayışı içindeydi. Hatta, UEFA ile sağlanacak olumlu ilişkilerle, onlardan ilave destek bile alınabileceğini düşünmekteydiler. Nitekim, belgelerden anlaşıldığı üzere, kulüp üst yönetiminde etkili ve yetkili olan bazı yöneticiler, UEFA yaptırımlarından kaçınmak için Manchester City yönetimine birkaç yaratıcı öneride bulundu. Bu yöntemlerden birisi de (Kulüp yöneticisi Simon Pearce’in iç yazışmalarına göre), "Kulübün önündeki iki yıl için geriye dönük, ön ödemeli bir anlaşma yapılarak, yeni sponsorluk sözleşmeleri imzalanabilineceği" idi. İşte tam da bu anlamda kulüp CEO’su Ferran Soriano’nun önerisiyle, Manchester City FA Cup finalinde kaybettikleri Wigan finali sonrası "geçmişe yönelik", "prim ödemesi" adı altında kulübe 5.5 Milyon Sterlin daha para enjekte edildi. Bu işlem, sezon başında kabul edilmiş bir anlaşma gibi kayıtlara geçirildi. Buradan görüldüğü üzere, Manchester City ve sponsorları sözleşmelerin tarihlerini, tutarlarını istedikleri gibi değiştiriyorlardı. Buna ilişkin bir anekdotu da yine Footballeaks belgelerine dayanarak, sizinle paylaşayım. City'nin o zamanki finans müdürü Jorge Chumillas'ın "Cashflow" başlıklı e - postalarından birinde Jorge Chumillas, meslektaşı Simon Pearce'a sponsorların ödeme tarihini Abu Dabi'den değiştirip değiştiremeyeceklerini sorduğunda; Pearce, Manchester City yöneticilerinin pervasız cesaretini ortaya koyan yanıtı verdi: "Elbette istediğimizi yapabiliriz."

Buradan da anlaşılacağı üzere, kulüp parasal açıklarını kapatabilmek için, "Abu Dabi ortaklık anlaşmalarına ek" ismiyle oluşturulan bir havuz aracılığıyla (geçmişe de yönelik kullanılabilecek şekilde), FFP başa baş noktasını yakalamak için belge düzenleyip muhasebeleştirebilmektedir.[12] Bu dahili belge (havuz) ile kulüp sahibinin Mayıs 2012'ye kadar olan dönemde City'ye ne kadar para aktardığını ortaya koyması bakımından ilginçtir.

UEFA’nın Finansal Fair Play kurallarını sürekli ihlal eden Manchester City, bu aşımlara ilişkin o zamanki UEFA Genel Sekreteri, şimdinin FIFA başkanı Gianni Infantino ile birkaç kez gizli görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin sonucunda Manchester City, UEFA’nın bazı para cezalarını ödeyerek, Şampiyonlar Ligi’ne katılım hakkı elde etti. Nitekim bu kapsamda ManCity, 2014 yılında FFP kurallarını ihlal ettiği için 20 milyon Euro para cezası ödedi.

Sponsorluk sözleşme tutarları yüksek gösterildi!

UEFA 2014’te yaptığı bir denetimde, Manchester City'nin yılda 140 milyon Euro olan dört Abu Dabi sponsoru ile yaptığı sözleşmenin gerçek değerinin, piyasa değerine göre yarı değerinde olduğu sonucuna vardı. Ne var ki, bunu sponsorlar çok da önemsememekteydi. Çünkü, bu sponsorların imzalamış oldukları bedellerin reel kısmının dışındaki tutarlar, gizlice Şeyh Mansour tarafından finanse edilmekteydi. Örneğin, 2010’da Pearce Aabar’ın kulüp ile yaptığı sponsorluk sözleşmesi 15 milyon sterlin olarak belirlenmişti. Football Leaks belgelerine göre gerçekte, "Pearce Aabar'ın bu sözleşme ile kulübe ödeyeceği tutar yıllık 3 milyon Sterlin olacaktı. Geriye kalan 12 milyon Sterlin ise, "Ekselansları tarafından" başka bir kaynaktan sağlanacaktı. İç yazışmalardaki saptamalara göre, kulüp sponsorlarının ödemesi tasarlanan tutarların yüzde 80'i Şeyh Mansour tarafından ödenmekteydi. Bu konu gazeteciler tarafından kulübe sorulduğunda, kulüp yetkilileri bunu şiddetle ret ediyorlardı. Football Leaks belgelerine göre bu kapsamda, Şeyh Mansour Mayıs 2012'de 127.5 milyon sterlin tutarında Manchester City sponsorlarını finanse etti. Şeyh Mansour’un kardeşi tarafından yönetilen havayolu şirketi Ethiad’ın da aynı şekilde hareket ettiği belgelerden anlaşılıyordu. Aralık 2013'te Pearce şöyle yazıyordu: "Etihad'ın doğrudan katkısı 8 milyon pound olarak sabit kaldı." Ancak, sözleşme 35 milyon sterlin tutarında bir ödeme öngörüyordu. Bir başka sponsor olan telekomünikasyon şirketi "Etisalat da, 15 milyon sterlin tutarında görünen sözleşmenin sadece 1.5 milyon Sterlinlik kısmını" ödemişti[13]

Bu uygulamalar sponsorluk sözleşmeleriyle ilgili faaliyetlere konu Abu Dabi merkezli şirketlerin, ManCity temsilcilerinin sürekli olarak iddia ettikleri gibi "bağımsız sponsorlar" olmadığını bize gösteriyor.

O halde ortada açıkça bir aldatmaca, hile ve sahtekarlık mevcut…

Sonuç

Buraya kadar yaptığımız açıklamalar, Footbaall Leaks’te bahsedilen konular, UEFA ve City yetkililerinin gizli görüşmeleri, benzer kasıtlı hataların PSG dosyasında da yaşandığı dikkate alındığında, UEFA’dan fena kokuların geldiğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır.  

Bu soruşturma göstermiştir ki, UEFA FFP uygulaması ve denetimlerinde Çevre Lig takımlarına aslan kesilirken, Merkez Lig kulüplerine karşı kuzu görünümündedir. Aynı eyleme ya da aykırılığa, ligine göre karar veren UEFA, ısrarla çifte standartını Çevre Ligler aleyhine devam ettirmektedir. Bu bağlamda,   güvenilirliğini yitiren bir futbol üst örgütlenmesiyle karşı karşıyayız. Kendi koymuş olduğu kurallara kendisi uymayan bir yönetsel yapıdan dengede ve adil bir rekabeti beklemek iflah olmaz bir iyimserlik olur.  

Finansal Fair Play kurallarını sürekli ihlal eden, benzer eylemleri nedeniyle bir çok kez soruşturma geçirmiş, ceza almış Avrupa’nın en zengin ve olağan şüpheli kulübüne ceza gelmemesi için, CAS’tan dönecek şekilde ceza veren bir futbol yapılanması, Avrupa futbolunun değil, olsa olsa futbolu zehirleyen aç gözlü ve pervasız zenginlerin olacağı bir futbol yarınını düşünmektedir. Bu yapı Platinin 2009’da yaşama geçirdiği "futbolun geleceğini garanti altına alan ve haksız rekabeti azaltacak, uzun vadede futbolun ölümünün önüne geçecek" Finansal Fair Play’in artık çöktüğünü bize gösteriyor. Finansal Fair Play’in ilk uygulamaya alındığı yıllardaki en önemli kurallardan birisi: "Futbol dışı fonların futbola girmesine izin verilmeyeceği" idi. Bu kapsamda "kulüp bünyesindeki ortak ya da başkan veya yöneticilerin kulübe borç olarak verdikleri paraların kaynaklarına iade edilmesinin sağlanacağı" UEFA tarafından Finansal Fair Play kurallar setinde karar altına alınmıştı. Oysa, bugün gelinen noktada, bu kural UEFA tarafından rafa kaldırılmış durumda. Finansal Fair Play sadece çevre liglere çalışan bir kural haline gelmiş durumda. Görünen o ki, "Finansal Fair Play" PSG’nin Neymar transferinde zaten bizlere ömür olmuştu, ama artık Manchester City olayı ile tabutuna son çivi de çakılmış oldu.  

UEFA güvenilirliğini sağlamlaştırmak ve gerçekten de Avrupa’da futbolun geleceğini güvenceye almak istiyorsa, mutlaka çifte standart uygulamasına son vermelidir. Rekabeti bozan olumsuzlukları ortadan kaldırmalı, dengede rekabeti sağlamalıdır. Büyük kulüplerin lehine haksız rekabete izin vermemelidir. Beş büyük ligin dışındaki liglere de Avrupa futbolunun ihtiyacı olduğunu görmelidir. Sadece reyting uğruna, futbolun geleceği feda edilmemelidir. 

Ve buradan Çevre Liglere de tarihsel bir görev ve sorumluluk düşüyor. UEFA’nın bu haksız ve çifte standart içeren uygulamalarına karşı, ortak bir mücadele platformunda haklarını savunmalılar, sahip oldukları güçlerinin farkına varıp bunu harekete geçirmeliler.  

Çevre Ligler bu işin sonunun gerekirse başka bir futbol örgütlenmesine evrilebileceğini, futbolun sadece merkez liglerden ibaret olmadığını, UEFA’ya ortak örgütlülük temelinde tek bir yumruk ve tek bir yürek olarak gösterebilirler. UEFA üzerinde bir kamuoyu baskısı yaratıp UEFA’nın kendisine çeki düzen vermesini sağlayabilirler.  

Bu nedenle diyorum ki: Çevre Ligler, UEFA’nın bu haksız ve adaletsiz uygulamalarına karşı birleşiniz ve güç birliği oluşturunuz. Kazanacağınız şeylerin toplamının, kaybedeceğiniz şeylerden daha fazla olduğunu biliniz. Adil, dengeli ve dürüst bir futbol ikliminin yaratılabilmesi sizlerin ellerinizde… 

Gelecek hafta da bu konuda yazmaya devam edeceğiz…



[1] https://i.redd.it/mt332b3ht2701.png 

[3] https://www.transfermarkt.com/premier - league/star tseite/wettbewerb/ GB1/plus/?saison_id=2010

 https://www.transfermarkt.com/premier - league/startseite/ wettbewerb/GB1 

[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Manchester_City_FC 

[5] https://www2.deloitte.com/content/dam/Deloitte/uk/Documents/ sports  - business - group/ deloitte

- uk - deloitte - football - money - league -  2011.pdf

https://www2.deloitte.com/content/dam/Deloitte/uk/Documents/ sports - business -  group/deloitte - uk - deloitte - football - money - league - 2020.pdf

[6] Manchester City Annual Report 200/11, www. City football Group, sh. 31.  

[7] https://www.mancity.com/annualreport2019/downloads/mcfc_ annual_report.pdf 

[8] Bu konuda detaylı bilgi ve değerlendirmeler için bkz. Tuğrul Akşar, 21 Ağustos 2017, "Neymar Transferi ile Finansal Fair Play Sizlere Ömür!"  

http://www.futbolekonomi.com/index.php/vizyon - misyon/4186 - ffp - f inansal -  fair - play - neymar - neymar - transferpsg.html 

[9]Manchester City Exposed,  https://www.spiegel.de/international/ manchester -  city - exposed -  bending - the - rules - to - the - tune - of - millions - a -   1236346.html 

[10] https://www.spiegel.de/international/manchester - city -  exposed -  bending -  the - rules - to -  the - tune - of - millions - a - html#bild - 1684c469 -  5674 - 4f72 - a742 -  8942f129c320 

[11] Bu konuda ayrı bir yazı ile şeyh’in ya da petrol milyarderlerinin, oligarkların futbol kulüplerine devasa paralar aktardığını sizlere anlatacağım. 

 [12]""Supplement to Abu Dhabi partnership deals",   

https://www.spiegel.de/international/ manchester - city - exposed - bending - the - rules - to - the - tune - of -  millions - a - 1236346.html#bild -  1684c469 - 5674 - 4f72 - a742 - 8942f1 29c320 

[13] https://www.getfootballnewsfrance.com/2018/at - manchester -  city - the - owner  - pays - sponsors - so - they - can - pay - the - club - mediapart/ 

Yazarın Diğer Yazıları

Futbol nereye gidiyor?

Küreselleşen dünyada futbol kulüpleri ekonomik-finansal örgütlere dönüştü. Bu değişim kulüpleri küresel olmaya zorladı. Finansal futbol, küreselleşen kulüplere her alanda fazladan rekabet üstünlüğü sağladı

Renkler farklı, dertler ortak: Kulüpler faiz - döviz - enflasyon kıskacında kıvranıyor

Kulüplerimiz net borçlu; yükümlülükleri gelirlerinin üzerine çıkmış, zarar eden ve döviz pozisyon açığı taşıyan bir mali yapıya sahip. Borç baskısı altındaki futbol mali yapısı dengesini tamamen kaybetmiş ve sürdürülebilir olmayan bir yapıya evrilmiş durumda

Vergi oranını düşürmek, yasa dışı bahsi azaltır mı? Bahis ekonomisine genel bir bakış

Yasa dışı bahse karşı mücadele yapısal bir nitelik kazanmadan, vergi oranlarının düşürülmesi, yasal bahis gelirlerini artırmayacağı gibi vergi gelirlerinin düşmesine neden olur. Bu alanda bahis oynayanlarının gelirini maksimize artırır