29 Temmuz 2019

Avrupa futbolunda çevre ligler, merkez liglere karşı

Sürdürülebilir mali yapıya sahip olmayan ligler rekabette daha geriye düşüyor, düşmeye devam edecekler!

Üç haftadır analiz etmeye çalıştığımız Avrupa futbol pazarının gelişimine ilişkin analizimizi bu haftaki yazımızla bitiriyoruz.

Bundan önceki yazılarımızda Avrupa futbolunun hızla büyüdüğünü, ancak bu büyümenin daha çok merkez ligler olarak nitelendirdiğimiz Beş Büyük Lig lehine bir gelişme olduğunu dile getirmiştik. Gerçekten de, Deloitte’un son raporuna göre, Merkez Ligler lehine, Çevre Ligler aleyhine önemli bir haksız rekabetin UEFA tarafından nasıl kurulduğunu, tablolar ile de destekleyerek sizlere anlatmaya çalıştım.

Görüldü ki, bu süreçte her ne kadar Çevre Liglerin gelirleri artıyor olsa da, bu büyüme Çevre Liglere refah getirmedi, aksine haksız rekabet onların aleyhine kalıcılaştı.

Bu haftaki yazımızda da, Çevre Liglerde durum nasıl ona bakmaya çalışacağız.

Çevre liglerde Rusya arayı açıyor

Rusya sahip olduğu 813 Milyon Euro’luk geliriyle, Çevre Liglerde ekonomik ve finansal anlamda liderliği son yıllarda elinde tutuyor. Rus liginin en önemli gelir kaynağını sponsorluk gelirleri (yüzde 61) oluştururken, çevre ligler içinde en yüksek yayın geliri 376 Milyon Euro’ya ulaşan tutarla Süper Lig’de bulunuyor.

Süper Lig’de toplam gelirlerin yüzde51,4’ü yayın gelirlerinden oluşurken, sponsorluk ve ticari gelirlerinin payı yüzde 33, Maç günü gelirlerinin payı da yüzde11 düzeyinde. Bu haliyle, Rus liginden sonra yedinci sırada kendisine yer bulan Süper Lig’de kulüp başına ortalama gelir ise 41 Milyon Euro seviyesinde. Süper Lig yüzde76’lık ücret-maaş/gelir rasyosu ile de Çevre Ligler içinde en olumsuz rasyoya sahip lig olarak görünüyor.


Tablo: 1) Çevre Liglerde Gelirler ve Gelirlerin Gelişim

Dengesiz ve haksız rekabet çevre liglerin aleyhine kalıcılaştı!

Çevre Ligler’in rekabette Merkez Ligler’in gerisine düşmesi esas itibariyle, UEFA’nın yıllardır izlediği bilinçli bir politikanın sonucu…

UEFA her ne kadar, Finansal Fair Play uygulamasıyla ‘’Küçük ligleri, büyük liglere karşı koruma’’yı hedeflediğini beyan etse de, uygulama sonuçları göstermiştir ki, bu amaç gerçekleşmediği gibi, aksine Çevre Ligler rekabette oldukça geride kalmışlar, Ligler arasındaki dengesiz ve haksız rekabet, Merkez Ligler lehine daha da artmıştır.  Bu gelişimi ekonomik ve mali alanda gördüğümüz gibi, sportif alanda da gözlemliyoruz. Avrupa futbolunun bir numaralı kupası Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finalden itibaren neredeyse hiç Çevre Lig takımının olmaması (bu sezon Ajax örneği bir istisnadır), dengede rekabetin kaybolduğunu bize gösteriyor.  Bu haliyle, Avrupa futbolunun geleceği ciddi risk altındadır. Ligler arasındaki uçurumun daha da artırılması, orta ve uzun vadede futbolun ölümü anlamına geliyor. 

Bu yazı dizimizde üç haftalık yayınlanan makalelerimizden çıkarttığımız dersleri sizlerle paylaşıyoruz.   

Sonuçlar

Sonuç 1: Sürdürülebilir mali yapıya sahip olmayan ligler rekabette daha geriye düşüyor, düşmeye devam edecekler!

Deloitte’un son raporu, sadece kulüplerin finansalları hakkında değil, aynı zamanda iktisadi ve mali yönetimleri konusunda da bize önemli ipuçları veriyor.

Öncelikle belirtmem gerekir ki, sağlam bir mali yapıya sahip olmayan ligler, haksız rekabet yapısı içinde daha da geriye düşecekler ve/veya düşmeye devam edecekler. Var olan haksız rekabet yapısı, sürdürülebilir mali yapıya sahip olmayan ligleri, her alanda rekabette daha da geriye itecek. Rekabette geride kalmamanın yolu sürdürülebilir mali yapının tesisinden geçiyor. Bunun gerçekleştirilmesi ise futbol otoritesinin görevi.

Bu bağlamda, futbol otoritesinin en önemli görevi ve öncelikli amacı bir ligde sürdürülebilir bir gelir artışı yaratarak, sağlıklı bir mali yapının oluşturulmasıdır. Sadece naklen yayın geliri artışı sağlamakla, bir ligde sürdürülebilir bir büyümeye ulaşılması maalesef çok mümkün görünmüyor. Mutlaka, başka gelir kaynaklarının da yaratılması gerekiyor. Artan gelirin ise çok verimli bir şekilde,  ligin rekabetçi yapısını yükseltecek ve futbol kalitesini artıracak şekilde kullanılması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Bunu Premier lig örneğinde net olarak görebiliyoruz.

Merkez Liglerden daha fazla geriye düşmemek ve Çevre Ligler içinde aranın daha fazla açılmaması için  bir ligde futbol kalitesinin artırılması ve sürdürülebilir bir mali yapıya sahip olmak çok önemli.

Sonuç 2: Zenginle yoksul arasındaki uçurum büyüyor!

Deloitte’un son raporundaki verilere göre, 28,4 milyar Euro büyüklüğündeki Avrupa futbol pastasından Beş Büyük Lig’in aldığı 18,2 Milyar Euroluk pay, toplam gelirin yüzde 64,08’ine karşılık geliyor. Kalan yüzde 35,92’lik payı ise diğer 49 ülke ligi paylaşıyor. 

Daha açık ifadeyle, Beş Büyük Lig’de, lig başına ortalama gelirden alınan pay yüzde 12,82 iken, periferi liglerde bu oran yüzde 0,7 (Binde yedi) civarında gerçekleşiyor. Bu durum, Avrupa futbolunda rekabetin, büyüklerin lehine haksız rekabete nasıl dönüştüğünü/dönüştürüldüğünü de net olarak bize gösteriyor.

Merkez Ligler’in Avrupa futbolunda hegemonyası artarak devam ediyor.  Daha fazla gelire ulaşarak, futbol bazında servetlerini daha da arttıran Merkez Ligler, çok ciddi rekabet üstünlüğüne sahip konuma geldiler. Bu yapının oluşturulmasının tek sorumlusu ise UEFA…Avrupa futbolunun patronu,  ‘’dengede rekabeti tesis edeceğim’’ derken, dengesiz rekabeti kalıcılaştırdı. Bu yapı, Merkez Ligler’e sportif ve finansal üstünlük sağlıyor.

Buradan çıkan sonuç ise, UEFA’nın Avrupa futbol pastasının paylaşımında daha dengeli  bir yapılanmaya yönelmesi gerekiyor. Aksi halde, orta ve uzun vadede futbolun ölümüne neden olacaktır.

Sonuç 3: Finansal polarizasyon haksız rekabet yaratıyor

Finansal polarizasyon, gelirleri arasındaki derin uçurumlar nedeniyle, kulüplerin zengin ve yoksul olarak iki kutba ayrılması anlamına geliyor. Finansal polarizasyonun yeşil sahalara yansıması ise dengesiz rekabet şeklinde oluyor. Dengesiz rekabet finansal polarizasyonun etkisiyle, süreç içinde haksız rekabete dönüşüyor ve düşük bütçeli, güçsüz takımların aleyhine çalışıyor. Haksız rekabeti ise, takım kadrolarının karşılaştırmalı değerlerinde, mukayese edilemeyecek yıllık gider bütçelerinde, fonlama olanağının kısıtlı ve maliyetli olmasına neden olan finansal kredibilitelerinde görebiliriz.

Haksız ve dengesiz rekabet, Beş Büyük Lig’in Avrupa futbolunda hegemonyasını daha da artırmasına, Çevre Liglerin ise sadece statüyü devam ettirmeye yarayan bir payandaya dönüşmesine neden oluyor. Haksız rekabet, Merkez Liglerin servet birikimlerinin artmasına ve dengesiz rekabetin Çevre liglerin aleyhine kalıcılaşmasına ortam ve olanak hazırlıyor.

Bunun en yıpratıcı ve net örneğini bu sezon Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nde gördük. Şampiyonlar Ligi’nde Liverpool ile Tottenham’ın,  Avrupa Ligi’nde de Chelsea ile Arsenal’ın final oynaması, yukarıda dile getirdiğimiz olumsuz sonucun yeşil sahaya yansımasından başka bir şey değildir.

Bundan tam 5 yıl önce yine bir Deloitte raporu analizinde aşağıdaki satırları kaleme almışım. Gördüm ki, o zamandan bugüne değin, Çevre Liglerin lehine bir değişim ve gelişim olmadığı gibi, aksine zenginlerle (Merkez Ligler) aradaki uçurum daha da büyümüş. Artık, bundan sonra da kapanacak gibi görünmüyor.

‘’Dengesiz rekabet temelinde yükselen haksız rekabet üstünlüğüne ulaşan Ligler, zaman içinde bu avantajlı durumu lehlerine kullanarak, değeri milyar Eurolara ulaşan güçlü takımlar kurabilmekte ve sportif arenada bir hegemonya oluşturabilmekteler. Diğer tarafta ise, rakipleriyle mücadele edebilecek kadro derinliği ve bütçe büyüklüğünden yoksun periferi kulüpleri bu turnuvalara sadece statü gereği çıkmaktalar…finansal polarizasyon, kulüpler arasındaki dengesiz rekabeti kalıcılaştırıp haksız rekabete dönüştürüyor. Bir yanda zengin ve rekabet gücü yüksek takımlar, diğer tarafta ise düşük bütçeli ve rekabet gücü zayıf kulüpler yaratıyor. Bu durumun özeti ise, Futbolun finansallaşmasıdır. Yani, haksız rekabet sonucu oluşan aşırı gelir, Merkez Liglerde servet artışına dönüşüyor, servet birikiminin artmasına yol açıyor.’’[1]


[1] Tuğrul Akşar, Futbolun Ekonomi Politik Sorunları-I,  11 Kasım 2014

Tuğrul Akşar, Futbolun Ekonomi Politik Sorunları-II, 18 Kasım 2014

 

Yazarın Diğer Yazıları

Futbol nereye gidiyor?

Küreselleşen dünyada futbol kulüpleri ekonomik-finansal örgütlere dönüştü. Bu değişim kulüpleri küresel olmaya zorladı. Finansal futbol, küreselleşen kulüplere her alanda fazladan rekabet üstünlüğü sağladı

Renkler farklı, dertler ortak: Kulüpler faiz - döviz - enflasyon kıskacında kıvranıyor

Kulüplerimiz net borçlu; yükümlülükleri gelirlerinin üzerine çıkmış, zarar eden ve döviz pozisyon açığı taşıyan bir mali yapıya sahip. Borç baskısı altındaki futbol mali yapısı dengesini tamamen kaybetmiş ve sürdürülebilir olmayan bir yapıya evrilmiş durumda

Vergi oranını düşürmek, yasa dışı bahsi azaltır mı? Bahis ekonomisine genel bir bakış

Yasa dışı bahse karşı mücadele yapısal bir nitelik kazanmadan, vergi oranlarının düşürülmesi, yasal bahis gelirlerini artırmayacağı gibi vergi gelirlerinin düşmesine neden olur. Bu alanda bahis oynayanlarının gelirini maksimize artırır