17 Şubat 2022

Peki biz aptal mıyız?

Kendimi, her gün karşımıza geçip açıklamalarında zekâ barındırmayanların anlattıkları ve finalinde de inanmamız beklemeleri karşısında 'bizler nasıl birer aptallarız ki' diye düşünürken buluyorum.

Rahmetli Aziz Nesin'in esprili sözünü insanlığa mâl ederek sormak, belli bir millet kıstasından kurtarmak lazım. Zira, nüfusunun bir bölümü aptal olan sadece Türkler olsa, dünyanın geri kalanı çok daha iyi bir yer olurdu.

Ama işin içine elbette Türkleri ve tüm Türkiye halklarını  da katarak sormadan edemiyor insan, 'sahi biz aptal mıyız?'

Aziz Nesin daha sonraları Nuriye Akman'a verdiği bir röportajda, "Bu, Türkiye'yi veya halkını sevmiyorum demek değil" demişti ama gerçeklerle yüzleşmek ve çoğunluğa bakmak gerektiğini anlatmıştı.

Doğrusu gündemi takip ederken sık sık Nesin'i anıyorum.

Bu yaşananlar arasında çoğunluk ne tepki veriyor, nerede duruyor?

Elbette kendimi de içine katarak yapıyorum bu sorgulamayı…

Kendimi, her gün karşımıza geçip açıklamalarında zekâ barındırmayanların anlattıkları ve finalinde de inanmamız beklemeleri karşısında 'bizler nasıl birer aptallarız ki' diye düşünürken buluyorum.

Bir senaryo, bir kurmaca metin bile zekâyla süslenmeyi hak eder. Hele ki yazarı, yönetmeni izleyicisini önemsiyor ve ikna etmeyi hedefliyorsa.

Ülkede yaşananlara şöyle bir bakıyorum da her şey o kadar su yüzünde, o kadar görünür bir sallapatilikte saklanıyor ki, inanın sırf bu bile dev bir umutsuzluk çökertiyor üzerime.

Biz ne kadar aptal olabiliriz ki bu sunulan vasatlığa, üstelik yıllardır 'eyvallah' diyor olabiliriz?

Buyrun aklıma gelen bir iki gündem maddesi üzerinden arayalım cevabı beraberce…

Halil Falyalı cinayetiyle iyice ayyuka çıkan devlet görevlisi-mafya-uyuşturucu-kumar-kara para şüpheleri konuşuladursun devlet adına bırakınız bir tutum, tavır sergilenmesini, konuya dair ölü taklidi yapılıyor.

Oysa Türk devleti, "Kıbrıs'ta bizim borumuz öter" algısını özellikle yaygınlaştırmış, İktidar aleyhine tek bir sosyal medya paylaşımı gerekçesiyle saatler içinde derdest edilen ünlü bir şahsı dahi 'tekme tokat' ülkeye iade ettirmişti.

Seçimlerde de alabildiğine 'Türk devleti'nin adadaki varlığı hissettirilmişti..

Peki şimdi?

Peki biz aptal mıyız?

Gün geçtikçe açıklamalarının devlet nezdinde yarattığı yıkıcı etkisi belirginleşen Sedat Peker'in, eski Başbakan'ın oğlunun da dahil olduğu bir dev kokain kartelinden bahsettiği iddialarını unutmadığımızı varsayıyorum ve bu bahislere devlet kanadından yanıt verilmediğini hatırlatıyorum.

Beri yandan da Süleyman Soylu'nun her fırsatta "Hint keneviri yetiştiren teröristtir" tadında beyanlarla sık sık ekranlarda uyuşturucuyla savaştığını görüyoruz.

Peki sorarım size, biz aptal mıyız?

"Sedat Peker'in açık ettikleri bir bir ölüyor" diyorlar. 

Hadi diyelim öyle…

İki gün önce kanlı bıçaklı olduğumuz, baş düşmanımız Birleşik Arap Emirlikleri'yle Cumhurbaşkanı düzeyinde barışmamızın ve yine yeniden büyük bir sevda, 'işbirliği' içine girmemizin, bu 'önemsiz' adamın iadesini sağlamakla hiçbir ilgisi yok mu diyorsunuz…

Peki biz aptal mıyız?

Aysel Tuğluk, çok kötü bir hastalığa yakalandı biliyorsunuz. Sebebi de belli teşhisi de.

Aysel Tuğluk normalde bırakınız cezaevi koşullarını, tamamen hastalığına uygun olarak oluşturulmuş bir ortamda, bakılarak yaşamalı. Doktor raporlarının yanında insan aklı ve vicdanı da yeterli bunu itiraf edebilmeye aslında.

Ama ne oluyor, bu koşullarda tutuyorlar kadını.

Önümüze de uyduruk, zorlama sebepler sunuyorlar.

Peki biz ne yapıyoruz?

Peki biz aptal mıyız?

İki sene önce kilise papazı Remzi Diril'in Şırnak'ta yaşayan annesi Şimoni Diril ve Babası Hürmüz Diril kaybolmuştu. 70 gün sonra annenin cesedi bir dere yatağında bulundu. 

İddianamesi ancak hazırlanan cinayette Şimoni Diril'in ölene kadar dövüldüğü ortaya çıktı.

İfadelerde yer alan "karakol komutanının haberi vardı" iddiası ise iddianamede yer almadı.

Peki biz ne yaptık?

Peki biz aptal mıyız?

Kürt illerinde sık sık 'panzerle ezilme' olayları yaşanıyor biliyorsunuz. Her seferinde de ezilen -şayet ölmediyse- adeta suçlu pozisyonda bırakılmadığına şükreder hale geliyor.

Son 'kaza' Cizre'de kaymakama ait polis aracının Abdulgaffar Dayan'ın ölümüyle sonuçlandı.

Aile bu defa da emniyetten "Bu olayı abartmayın" diyerek yolculandı.

Peki biz onlar adına ne tepki verdik?

Biz aptal mıyız?

HDP binasında öldürülen Deniz Poyraz'ın polislerce "Adın ne abi"  diye hitap edilen katili Onur Gencer geçtiğimiz hafta duruşmaya çıktı. "Bu bir intikam planı. Bu plan beş yaşımdan beri aklımda" dedi.

Bir çocuktan katil yaratmasıyla ünlü 'erkin âdeti' bu topraklarda neden ifşa edilmez?

Aptal olduğumuz için mi bizi hep aynı senaryoyla oyalayabiliyorlar?

Geride bıraktığımız ayın son günlerinde duruşması görülen JİTEM davasında 19 faili meçhul cinayetten den sorumlu tutulan sanıkların, aralarında Mehmet Ağar ve Susurluk hükümlüsü Ayhan Akça da bulunmak üzere, tekmilinin yurt dışına çıkış yasakları sessiz sedasız kaldırıldı.

Eski derin devletin gölgesini, nefesini hissettiğimiz bugünlerde 

Bu 'serbest dolaşım' kararı da bir tesadüfün sonucudur mu diyorsunuz?

Peki biz, biz aptal mıyız?

Hadi 'umut vaat eden' ve yine tırnak içinde yazılmayı fazlasıyla hak eden 'muhalefet'le yapalım finali.

Sonuçta bizi aptal yerine koyanın sadece devlet, sadece hükümet olduğuna inanmak da bir aptallık değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu HDP'nin ittifak dışı bırakılmasına yönelik eleştirilere "HDP'yi yok saymıyoruz, ihtiyaç olduğunda yine görüşeceğiz" dedi biliyorsunuz.

İhtiyaç derken?

Peki siz verin cevabı Allah aşkına, biz aptal mıyız?

Yazarın Diğer Yazıları

Gelin hep birlikte "gazetecilik kimliklere indirgenerek cezalandırılamaz" diyelim, "çıplak arama" işkencesine karşı çıkalım

Bugün saat 19.00'da Şişhane Meydanı'ndayız. Esra Solin Dal'ın gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanması, ardından çıplak arama işkencesine tabi tutulması ve tek kişilik bir hücrede bekletiliyor olmasını protesto edeceğiz… 

Gelin biraz da katrilyonlarca borç bırakan ‘kayyım rezaleti’ni konuşalım!

Kayyım atanan belediyeler adeta yağmalanmış, deniyor ya, hiç de boşa denmiyor o laf. Buyurun DEM Parti belediyelerine bırakılmış borç listesini alt alta koyalım. Eski para üzerinden tablodaki milyarları ‘katrilyon’, milyonları ‘trilyon’, binleri ‘milyar’ olarak da okuyun lütfen! Ülkeye, toprağa, insana, kaynağa yapılan ihaneti bir arada serelim ortaya. Öyle bir bir arada olabilelim ki, kimsenin bir daha ‘kayyım’dan söz dahi etmeye cesareti olmasın…

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…