31 Aralık 2013

Başbakan’la kan uyuşmazlığımızın nedeni tercihlerde mi gizli?

Başbakan'ın geçmiş yıllarda katıldığı bir toplantıda Türkiye’de ki tüm valilere ‘örnek vali’ olarak Efkan Ala’yı gösterdiğini de unutmamak gerekir.

Sanıyorum her şeyi bir kenara bırakıp Başbakan’a sırf övgüyle söz ettiği bazı insanlar yüzünden bile muhalefet edebilirim.

‘Kadın düşmanı’ olarak adlandırabileceğimiz, kadına şiddet, eşlerinin vurulması olaylarında ve birçok kanlı olayda azmettiricilik gibi türlü iddia ile anılmış bir şarkıcıyı ‘kardeşim’ diye tanımladığında mesela tüylerim diken diken olmuştu.

Sevdiği gazeteciler mesela, aklıma geldikçe içim çekiliyor. Şimdilerde ne kadar gazeteciliğe ihanet eden, mesleğin onurunu ayaklar altına alan varsa Başbakan onu çok seviyor.

Gerçi şimdilerde geçmişte övdüğü dostlar düşman oldu ama fark etmez, o günlerde onları överken de, seçimleri beni perişan ediyordu!

Örnekler saymakla bitmez, uzatmadan konuya girmek istiyorum.

 

Başbakan’ın en güvendiği isim! 

 Yolsuzluk dosyası sebebiyle ‘gönderilen’lerin (ben değil başbakan öyle söylüyor) yerine yenileri geldi.

Bunlardan biri de İçişleri Bakanlığı'na atanan Efkan Ala’ydı.

Ala’nın atanması, milletvekili olmadan kabineye dışından girdiği için beklenen bir seçim değildi.

Kulislerde  Ala’nın Başbakan'ın en güvendiği isim olduğu konuşulmaya başlandı. İçişleri Bakanlığı'na getirilmesi bu vasfına bağlanıyordu.

Başbakan'ın geçmiş yıllarda  katıldığı bir toplantıda Türkiye’de ki tüm valilere ‘örnek vali’ olarak Efkan Ala’yı gösterdiğini de unutmamak gerekir.

Bu yeni görev tanımının açıklanması ile özellikle Başbakan’ı çok seven gazeteler; 2003 yılında Batman Valiliği, 2004 yılında da Diyarbakır Valiliği'ne atanan Ala’nın özellikle Kürt vatandaşların sevgisini kazandığı, insani yanı ile kabul gördüğünü yazıp çizdiler.

 

Enes Ata polis kurşunuyla öldüğünde 8 yaşındaydı 

Aslında ne Kürtlerin, ne de bizlerin belleğinde Efkan Ala tam da o gazetelerin anlattığı gibi yer alıyordu.

Hatırlarsınız; haziran ayında, Gezi olaylarının alevlendiği günlerde emniyet müdürlerini arayarak “protestocuları dümdüz edin, çadırları ateşe verin’’ dediği iddia edilmişti.

Ama hafızamızı biraz daha zorlar, kişisel arşivlerimizde kısa bir gezintiye çıkarsak Efkan Ala’yı Diyarbakır’da valilik yaptığı günlerde yaşanan (28 Mart-3 Nisan 2006 tarihlerinde yaşanan) olaylarda oynadığı rolden hatırlarız. 5’i çocuk 10 kişinin polisin orantısız güç kullanımı nedeni ile öldüğü o  günlerde adı gündeme gelmişti. Olaylar sırasında 200’ü çocuk 563 kişi gözaltına alınmıştı. (Aynı günlerde Başbakan'ın 'Kadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılacaktır’ sözlerini de hatırlatmak isterim). Olayların ardından Diyarbakır Barosu gözaltına alınan çocukların tümümün işkence gördüğünü tespit etmişti.

Daha sonraları baro ölüm, yaralama ve gözaltındaki işkenceyle ilgili dava açılmasını talep etse de, Diyarbakır Valiliği'ne bağlı hiçbir güvenlik görevlisi hakkında dava açmadı.

Olaylar esnasında ölen beş çocuktan biri, 30 Mart’ta  polis kurşunu ile ölen Enes Ata’ydı. Enes’in adı o günlerin simgesi haline gelmişti.

Enes okuldan çıkmış teyzesinin karakol ve olayın cereyan ettiği bulvarın kesiştiği noktadaki evine gitmekteydi.

Adımını evin merdivenine atamadan orada hayatını kaybetmişti. Ailesi Enes’i nüfusa kayıtlı oldukları Aşağıkonak köyüne defnetmeye zorlandı. Oğullarını Diyarbakır mezarlığına gömmelerine izin verilmedi.

Günler süren oaylar yatıştı..

Efkan Ala da  bir süre sonra Başbakanlık Müsteşarlığı'na atandı.

 

Karanlık lordlar ülkesine iyi yıllar 

Şimdilerde yeni İçişleri Bakanı için ‘Diyarbakır’da çok sevilirdi’ dense de işin aslı tam da öyle değildi.

Aslında haksızlık etmeyeyim, Ala için ‘’apolitik ve o günleri bilfiil yaşamamış Kürtler arasında sevilen biridir’’ demek sanırım daha doğru olur.

Açıkçası bu yazıyı yazmaya başlamadan önce şunu düşündüm:

Başbakan’ın tercih ettiği, sevdiği, güvendiği isimler adeta özellikle  vicdanımızı rahatsız edebilecekler arasından seçiliyor gibi.

Belki de Başbakan'la kanlarımızın uyuşmama sebeplerimizden biri de önceliklerimizi, tercihlerimizi hep farklı kişilik özelliklerinden yana kullanıyor oluşumuzdandır.

Biz yıllar ilerledikçe ayıplarımızdan sıyrılmak, günahlarımızla yüzleşip artık insana kıymet veren bir toplum olmayı hayal ederken, karar verici mekanizma hep geçmişten kötü anılarımızı çıkartıp, üstelik daha da büyük yetkilerle önümüze koyuyor.

Bizim yeni Türkiye’den beklentilerimiz ise her seferinde çocukça hayaller düzeyinde kalıyor. Türkiye karanlık lordlar ülkesi olmaktan kurtulamıyor. Adı ‘yeni’ olsa da ‘eskisi’nden tek farkı görselliği oluyor.

Ne diyelim, belli ki zorlu bir yıl daha bizi bekliyor. Hiç değilse yeni yılda yaşananların biraz daha makûl olmasını dileyelim. İyi yıllar!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Artık Kürtlere akıl vermeyi bırakın ve kendi çözüm önerilerinizi ortaya koyun!

Kürt siyasetinin devletle tecrübesi, Türkiye siyasetiyle tecrübesi ve bu tecrübelerin her birinde ödenen bedeller, ağırlığıyla ortada. O yüzden “Sizi kullanacaklar” demek de “Kürtler AKP ile anlaştı” demek de hem bu insanların tüm yaşadıklarını hiçe saymak hem de onlara yaşatılanlara saygısızlık etmektir bana göre…

Türkiye’de erkek, 22 yılın sonunda resmen ‘üstün vatandaş’lık mertebesine oturtulmuştur

Türkiye için bu düzeyde bir seslilik hâli, tuhaf! Çok tuhaf! Kadın cinayetlerinin politik olduğunu düşünüp son günlerde ana akımda sürdürülmesine ‘izin verilen’ bu gündemlilik hâlinin rastlantıdan ibaret olduğunu düşünecek değiliz! Dün gelmedik Türkiye’ye!

Meclis’ten üzerimize estirilen pembe dizi rüzgârına reyting yağıyor!

Meclis’ten izlemelik, devamını merak etmelik pembe dizi yayını yapılıyor adeta. Kim kime doğru yürümüş, ilk kim selam vermiş, resepsiyonda kim kimle yan yana gelmiş-gelmemiş, kim kimin elini iki avucunun arasına almış da sevmiş. Oturup uzun uzun bunları konuşalım… Çünkü yeni Türkiyemize bu yakışır!

"
"