23 Aralık 2013

AK Parti tabanı yolsuzluk operasyonunu nasıl izliyor?

Hiçbirimizin önceden tahmin edemediği, sonrasını da kestiremediği günlerden geçerken bu pek merak ettiğimiz soruyu AK Parti’nin tabanına sormak en doğrusu olur diye düşündüm ve AK Parti’nin İstanbul’daki kalesi, yani ‘tabanı’na ulaşmak üzere Fatih’e gittim, esnaf ve vatandaşla konuştum.

Bazen gündem yorumların üzerinden atlar geçer. Yorumlar, analizler, tahminler kifayetsiz kalır.

Ne deseniz, ne yazsanız kendinizi tekrara düşersiniz.

Her ‘mahalle’ gündemde olan olayı kendi meşrebine göre yorumlar. Mahallelerden çıkan sesler ortak bir dil yaratır.

Ve kısa bir süre içinde etki gücü kaybolur.

Özellikle de ülke çapında sarsıcı etkisi olan olaylarda yorumculuk kıymetini yitirir, sahnede bir tek haber kalır.

Haber almanın da epey sıkıntılı olduğu günlerden geçiyoruz malumunuz. Ya servis edilenle bilgileniyoruz ya da gizleneni tahmin etmeye çalışarak bir nevi falcılık yapıyoruz.

Meslektaşlarla bir araya geldiğimizde de "ne olacak" diye sorup duruyoruz birbirimize "peki şimdi ne olacak?.."

Bu sorunun meali; AK Parti bu sarsıntıdan ne kadar etkilenecek, oy oranlarında düşüş yaşanacak mı? Tayyip Erdoğan’ın tabanı cemaatle girilen kavga ve ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları hakkında ne düşünüyor?

Hiçbirimizin önceden tahmin edemediği, sonrasını da kestiremediği günlerden geçerken bu pek  merak ettiğimiz soruyu AK Parti’nin tabanına sormak en doğrusu olur diye düşündüm ve AK Parti’nin İstanbul’daki kalesi, yani ‘tabanı’na ulaşmak üzere Fatih’e gittim, esnaf ve vatandaşla konuştum.

 

'Polis Erdoğan’a karşı' 

Fatih'te Kadınlar Pazarı’na girmeden meydanda "Tayyip Erdoğan’a destek" eylemi olduğu dikkatimi çekti.

Bir grup genç ellerinde pankartlar, ağızlarında "Bu oyuna gelmeyeceğiz" sloganlarıyla yürüyordu. Çok kalabalık değillerdi.

Meydandaki büfeye  oturdum, hem eylemi izleyecek, hem de sohbetlere başlayacaktım.

O esnada büfenin önüne arabasını park etmiş genç bir adamın arkadaşlarına seslendiğini duydum; "Normalde çekmezler, ama Tayyip Erdoğan’a destek için geldiğimizi görünce polis mutlaka arabayı çeker" diyordu.

Operasyonların Erdoğan’ı sevenlerin gözünde "polisin komplosu" olarak algılanmasına şaşırdığımı söyleyemem.

 

'Cemaat hatalı' 

Ortak özellikleri inançlı olmak olan birçok farklı insanla konuştım. Kimi İsmailağa cemaatinden, kimi emekli memur, kimi kasap, kimi ev hanımı,  kimi sokağa tezgâhını kurmuş meyve satmakta…

Açıkçası, beklediğimden farklı olarak herkes birbiri ile aynı görüşte değildi.

Ancak çoğunluk "Gülen cemaatinin hata yaptığını" düşünüyor.

Kimi bu düşüncesini "Cemaati kullanıyorlar" diye ortaya koyuyor, kimi "bu operasyonlara onların güçleri yetmez" diyerek, kimi ise kızgınlıkla "Pislik yapıyorlar" sözleriyle dile getiriyor.

Cemaatle ilgili bir konuda daha hemfikir vatandaş, o da Fethullah Gülen’in Amerika’da oluşu.

Yine bu eleştiriyi dile getirişleri arasında üslup farkları var; kimi hadislerle, kimi "Kaçtı" tepkisiyle, kimi de "Madem böyle bir kavga var, gelsin ülkesine eşit şartlarda mücadele etsin" diyerek anlatıyor meseleyi.

Fethullah Gülen’in "beddualı" video-mesajını sorduğumda, kimi "Ona geri döner" diyor, kimi izlemediğini, ama kınadığını söylüyor.

Bu konuda da Fethullah Gülen’in kandırıldığı, yanlış yönlendirildiği düşünceleri hiç az değil.

  

'Amerika ve İsrail’in oyunu' mu? 

Cemaat konusunda farklı temellendirmelerle de olsa, görüş birliğinde olan vatandaş temel bir noktada ayrılıyor. O da şu: Dört düşünce hakim Fatih’e. Birincisi; Bu operasyonların İsrail ve Amerika’nın Türkiye’nin ilerlemesine karşı bir oyunu olduğu ve yolsuzluk yapıldığı doğruysa bunun da araştırılması ve o kişilerin partiden-hükümetten gönderilmesi –ki bu düşünce çoğunluğa hakim-.

İkinci grup; yine operasyonun İsrail ve Amerika’nın oyunu olduğunu düşünürken asla yolsuzluk yapıldığına inanmayan, ortaya koyulan delillerin polis tarafından yerleştirildiğini düşünenlerden oluşuyor.

Üçüncü grup; operasyonun cemaat tarafından AK Parti’ye ders vermek için düzenlendiğini, ama parti içinde belki nefsine yenik düşüp hata yapanlar da olabileceğini düşünenleri içeriyor.

Dördüncü grup ise; bu yolsuzluklar yapılmadıysa ve AK Parti üzerinde bir oyun oynanıyorsa neden savcı atamaları yapılıyor, polis amirlerini görevden alıyorlar, işleyişe, Başsavcı Vekili Zekeriya Öz’e müdahele ediyorlar diye sorulması gerektiğini düşünüyor. Şaşırabilirsiniz, ama bu soruyu soranlar hiç de azınlıkta değil.

 

'Ne olduğunu bize Başbakan açıklasın' 

Bir diğer fikir birlikteliği, bakanların istifa etmesi gerektiği hususunda.

"Bir bakan çocuğunu tutuklamak o kadar kolay mı? Mutlaka ellerinde sağlam deliller var" diyenler de, "Hepsi komplo" diyenler de bir noktada buluşuyor ve "İstifa şart" diyorlar.

Fatih'te vatandaşın çoğu "Bunu yapan ortaya çıkartılmalı" diyor. Kimi bunu "cemaati" ima ederek, kimi ise AK Parti içinde yolsuzluğa karışanları kast ederek söylüyor. "Başbakan bize kimin ne yaptığını net bir şekilde anlatmalı" diyorlar.

Evet önemli, çünkü neredeyse her konuştuğum kişi Başbakan’dan net bir açıklama beklediğini söylüyor. Bir başkasından değil Başbakan’dan duymak istiyorlar yaşananları. "Adını vererek, kim nasıl bir oyun içinde bize söylemeli" diyorlar. Sanırım bu açıklamayı Başbakan’ın şahsından beklemelerinin nedeni güven duymakla ilgili.

Zaten sık sık duruşu, eğilip bükülmeyen tavrına da övgüler yapılıyor.

 

Gözaltına alınan başkandan herkes memnun 

Fatih’te konuştuğum tek kişiden bile gözaltına alınıp bırakılan Belediye Başkanları Mustafa Demir hakkında kötü bir söz duymadım.

Yine birbirinden farklı olarak ateşli savunucular veya makûl anlatıcılara ayrılsalar da, tek bir noktada birleşiyorlar; "daha önceleri pis kokan Fatih şimdi mis gibi. Daha önce çöpleri toplanmayan Fatih sokakları şimdi pırıl pırıl. Su sorunumuz vardı, onu da çözdü" diyorlar. "Valla ben kişiliğini bilmem, ama hizmeti iyidir" diyen de var, "Başkanımız iyilik severliği ile tanınır, bunlar hep komplo" diyen de.

  

AK Parti oy kaybetti mi? 

Gelelim en merak edilen sorunun cevabına, AK Parti Fatih’ten nasıl görünüyor. Başbakan Erdoğan’dan  vazgeçen var mı?

Evet var. Ama bunlar  çoğunluk değil.

Kimi Suriye meselesinden dolayı Başbakan’a kızgın (Fatih’te Suriyeli mülteci sorunu var. Çoğunlukla sokaklarda yaşıyor ve dileniyorlar). Kimi ise bugüne kadar memnun olduğunu, ama bu yolsuzluk meselesinden dolayı partiye olan güvenini yitirdiğini, Başbakan'ın çok iyi şeyler de yaptığını, ama seçimlerde AK Parti’ye oy vermekten vazgeçtiğini anlatıyor.

Gelelim çoğunluğa. Ateşli Tayyip Erdoğan savunucularının çoğunluğu kadınlar. Özellikle başörtüsü yüzünden ellerinden alınmış hakları geri verdiği için Başbakan'ın yeri onlar için ayrı.

Fatih’te yaptığım sohbetler hep bir kişi ile başlayıp yavaş yavaş kalabalığın etrafımıza toplanmasıyla fikirlerin ortaya atıldığı bir münazara alanına dönüşüyordu. İşte yine öyle bir anda kalabalığı yararak yanımıza gelen ve memur  olduğunu söyleyen bir vatandaş, "Ben daha önce buralardan sebze-meyve alamıyor, şu gördüğün esnaf lokantalarında yemek yiyemiyordum. Sayesinde cebim para gördü, ben onu nasıl eleştiririm" diyor.

Fatih’te Kürt nufusu da fazlaca ve barış süreci ile ilgili olarak da Başbakan’a minnet duyanların sayısı hiç az değil. Aylardır kan dökülmüyor olmasının önemli bir kazanım olduğunu söyleyenler BDP’li vekillerin tahliye edilmiyor oluşunu da "cemaatin AK Parti’ye karşı bir oyunu olarak" okuduklarını söylüyorlar.

Çok kızgın oldukları Çevik Bir’in 28 Şubat davasında tahliye edilmesini de yine  aynı "oyun"a bağlıyorlar.

  

'Ortalığı karıştırmaya mı geldiniz?'

Türkiye’nin birçok kesimi gibi Fatih sakinleri de medyadan şikâyetçi, özellikle de esnaf.

Gazetecilere güven neredeyse hiç yok. "Her gelen söylediğimizi çarpıtıp yazdı" diye şikâyet ediyorlar.

Kalabalıkların arasına dalıp röportaj yapıldığını gören bazı vatandaşlar da "Ortalığı karıştırmaya mı geldiniz" ve benzeri çıkışlarla gazetecilere ve medyaya bakış açılarını net bir şekilde ortaya koyuyorlar.

Görüşlerine yakın olan gazetelere de koşulsuz güvendikleri söylenemez.

Bu bağlamda; medyada yayınlanan yolsuzluk operasyonuna dair fotoğrafların, yazılı olarak yayınlanan konuşma kayıtlarının da gerçekliğini sorguluyorlar.

Çoğunluk medyada okudukları hakkında nihai kararı almak için de Başbakan’dan açıklama bekliyor. "Henüz hiçbir şey belli değil" diyorlar.

 

Twitter: @ttatari

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede o eski savaş muhabirleri!

Suriye’de yaşanan savaşta Türkiye ilk günden beri aktif rol oynuyor. Ve bizim neredeyse hemen hiç savaş muhabirimiz yok!

Olası barış sürecine nasıl destek olabiliriz?

Bilmediğimiz, anlamadığımız, doğrulatamadığımız, muhatapların da anlamaya çalıştığı, belirsiz, ‘ağır çekim’ bir süreçteyiz. Evet barıştan yanayız, aksi düşünülemez bile. Ancak bu koşullarda ve bu aşamada barış için verebileceğimiz tek destek, sadece sessizce izlemek olacaktır…

Yoksa sen de bir kadın düşmanı mısın?

Kadına şiddeti kınamak için eylem yapan kadınlara devlet eliyle yine şiddet uygulandı. Bunlar yaşanırken sokaklarda eyleme katılan kadınlara hırsla saldıran sivil erkekler de vardı… Soruna “ama’lı, fakat’lı” yaklaşan her kim olursa olsun, onu derhal yaptığı kadın düşmanlığıyla yüzleştirmeniz gerekir

"
"