Önceki yazımda "seferberlik" ve "OHÂL" kavramlarının farkından bahsetmiş "seferberlik ilanı" isteyenlerin niyetleri böyle olmasa da aslında "OHÂL" ilanını çağırdıklarına dikkat çekmiştim. Hükûmet, fırsatı kaçırmadı. Üç ay süreyle OHÂL ilan etti. TBMM de eli mecbur onayladı. Bahar dönemini bu hukuki rejimle geçireceğimiz belli oldu. Buna göre, eğer söylendiği gibi 14 Mayıs'ta seçim yapılacak olursa bu süreci, 16 Nisan 2017 referandumu veya 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi büyük ölçüde istisna rejimi gölgesinde gireceğiz gibi görünüyor. Öte yandan, erken seçim henüz ilan edilmediği için seçim olağan zamanında, yani 18 Haziran 2023'te de yapılabilir. Bu mümkün.
Ama her koşulda akıllardaki soru şu: Seçimler 18 Haziran'dan öteye ertelenebilir mi?
Benim buna yanıtım hayır.
Tarihsel bir perspektifle anlatayım.
Eski anayasalardaki durum
1924 Anayasası döneminde Teşkilat- Esasiye Kanunu'nun 13'üncü maddesi "yeni seçim yapılmasına imkân görülmezse, toplanma dönemi bir yıl daha uzatılabilir" diyordu. Yani konu sınırı da getirmeksizin inisiyatif TBMM'ye bırakılmıştı. 1961 Anayasası'nda (Demokrat Parti'nin otokratik eğilimlerine de bir tepkinin ürünü olarak bu yetkinin kötüye kullanılması olasılığına binaen) "Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, seçimler kanunla bir yıl geriye bırakılabilir." (md. 74) şeklinde bir hüküm getirildi.
Bu bağlamda, tutanaklarda görünen o ki anayasa koyucular deprem vb. felaketleri akıllarına getirmediler. Öyle ki tartışma "harp" ve "savaş" kavramlarının aynı anlama mı geldiği, yani "harp" kavramının daha geniş sayılıp sayılmayacağında yoğunlaştı. Bugün "depreme karşı savaş" verildiğini söyleyenler oluyor ya o hesap. Fakat anayasa koyucu bunların farklı olmadığını düşündü. Savaş, teknik anlamda savaş demekti. Bildiğimiz savaş yani.
1961 Anayasası dönemi uygulamalarında da bu hüküm, keza deprem vb. nedenlerle gündeme gelmedi. O yılların tartışmaları (örn. 1963'te kısmi senato seçimlerinin sekiz ay süreyle ertelenmesi gibi) politik amaçlı ertelemelerle ilgili oldu.
1982 Anayasası hazırlanırken yapılan tartışmalar
İlginçtir 12 Eylül'den sonra, 1982 Anayasası'nı hazırlayan Anayasa Komisyonu deprem olasılığını düşündü. Profesör Orhan Aldıkaçtı başkanlığındaki heyetin sunduğu ilk taslak metinde bu hüküm "Türkiye Büyük Millet Meclisi, savaş, sıkıyönetim veya olağanüstü haller sebebiyle, yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir." biçimindeydi. Bu yetki OHÂL'e bağlı olarak TBMM'ye tanınmıştı. Ayrıca Cumhurbaşkanına da aynı sebeplerle seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasını TBMM'den isteme yetkisi tanınmıştı. Zaten Anayasa'ya da tabii afetler bir OHÂL nedeni olarak yazılmıştı.
Gelgelelim bu madde tartışılmaya başlandığında eleştirilere neden oldu. Sonradan Mersin Milletvekili olacak olan Turhan Güven ve arkadaşları, değişiklik önergesi sundular. Gerekçeleri tamamen haksız sayılmazdı. Kendisi ekonomik bunalıma neden olan ve OHÂL koşulları yaratan bir iktidarın bu hükmü kendi ajandasına göre istismar edebileceğini söylediler. Keza Türkiye'nin sıkıyönetim zamanlarında seçimler yaşadığını, dolayısıyla bunun mümkün olduğunu savundular. Sonuç itibarıyla ertelemenin sadece savaş ile ilişkilendirilmesini öngören yeni bir hükmü teklif ettiler. Genelde Danışma Meclisi üyelerinin önerilerini dikkate almayan Anayasa Komisyonu, bu eleştirileri haklı buldu.
Prof. Kemal Dal, bu önerge ışığında değişiklik yapacaklarını söyledi. Millî Güvenlik Konseyi (yani 12 Cuntası) da hemfikir oldu. Yürürlükteki hüküm (yani Anayasa madde 78), Cumhurbaşkanını da saf dışı ederek şu biçimi aldı:
"Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir. Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir."
Dikkat ederseniz bu maddede Cumhurbaşkanına bir yetki verilmemiş. Keza savaş dışında bir erteleme nedeni de yok. OHÂL Kanunu'na baktığımızda onda da bu yönde bir hüküm bulunmuyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı kararnameleri de seçimlerle ilgili bir sınırlama/düzenleme yapamaz.
Tüm bu nedenlerle yanıtımı şöyle özetleyebilirim: Mevcut mevzuat uyarınca sadece deprem ve depreme bağlı OHÂL ilanı nedeniyle TBMM seçimlerin ertelenmesi mümkün değildir. Nokta.
Tartışma ne olabilir?
Buraya kadar yazdıklarım TBMM seçimleriyle ilgiliydi. Cumhuriyet tarihi boyunca Cumhurbaşkanını halk seçmediği için Anayasa'da bu konuda hüküm olmadı, bu seçimlerin ertelenmesi tartışılmadı. Cumhurbaşkanını 2014 yılından beri halk seçiyor. Dolayısıyla şu soru yanıt bekliyor:
Acaba Cumhurbaşkanlığı seçimleri deprem nedeniyle ertelenebilir mi?
Bu soruya Anayasa yanıt vermiyor. Fakat 2012'de çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu (md. 5) yanıt veriyor: "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmediğine dair karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı seçimi bir yıl geriye bırakılır."
Yani görünürde yanıt aynı. Fakat bu konuda nispeten yeni bir karar önem taşıyor. CHP milletvekilleri o dönem bu kanun hükmünün iptali için AYM'ye başvuru yapmıştı. Dediler ki bu ancak Anayasa'da yazılı olabilecek bir kuraldır. Anayasa değişikliği yapmadan kanunla getirilemez. Yine dediler ki, Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanlığının boşalmışsa devletin başına TBMM Başkanı vekâlet eder; oysa Kanun, savaş durumunda Cumhurbaşkanının görev süresini uzatıyor. Hüküm, Anayasa'ya aykırıdır.
Buna, AYM'nin yanıtı aynen şöyle oldu:
"Anayasa'nın 102. maddesinde savaş sebebiyle seçimlerin ertelenmesine ilişkin bir hüküm yer almamaktaysa da savaş gibi milletin varlığının tehlike altında olduğu bir dönemde serbest seçimlerin yapılması imkânı bulunmasa da her durumda yapılması gerektiği söylenemez. Maddenin son fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esasların kanunla düzenleneceği hükmüne dayanarak kanun koyucunun Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin diğer hususların yanı sıra savaş gibi bir mücbir sebep nedeniyle seçimin yapılmasına imkân bulunmayan hâllerde seçimin ertelenmesini düzenlemesinde Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır."[1]
Burada geçen (benim vurguladığım) "gibi" sözcükleri, bazı tartışmalara kapı aralayabilir. Benden söylemesi.
Dahası var.
TBMM olur da seçimlerin ertelenmesini bir "meclis kararı" yoluyla alırsa (ki öyle yapıyor) AYM'nin meclis kararlarını (eski içtihadına dönmezse) inceleme yetkisi yok.
Cumhurbaşkanı, seçimlerin ertelenmesi yönünde bir kararı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yoluyla alırsa (ki "normal şartlarda" hukuken alamaz) AYM, "ben OHÂL dönemindeki Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini üç ay geçmedikçe inceleyemiyorum" diyor. Yani yine eski içtihadına dönmedikçe bu kararı da inceleyemiyor.
Hülasa: Çok istenirse oldubittiye getirilir mi getirilir.
Fakat bunun politik sonuçları ise olur mu olur.
[1] Karşı oy kullanan Osman Alifeyyaz Paksüt ise mücbir sebep kavramının depremi de kapsadığını, dolayısıyla böyle bakılırsa kanuna çok daha fazla neden konulabileceğini oysa Anayasa'da açıkça yazılı olmadıkça kanuna Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ertelenmesi koşulu konamayacağını söyledi.
Tolga Şirin kimdir?
Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.
Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.
TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.
Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir.
2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.
Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.
Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.
|