28 Mart 2023

İlk turun ikincisi, ikinci turun birincisi olabilir

Siyaset biliminde bu durum için "ikinci tur geri dönüşleri" (runoff comebacks) diye bir kavram dahi türetilmiş

Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy verme gününe elli günden az kaldı. Anketler Kemal Kılıçdaroğlu'nu önde gösteriyor. Fakat onun dahi ilk turda yüzde 50'yi geçip geçmeyeceği kuşkulu. Dolayısıyla Türkiye tarihinde ilk kez ikinci tur oylamaya tanıklık etmemiz olası. Böyle olursa ikinci tura Kemal Kılıçdaroğlu ve (YSK'nın üçüncü kez aday olmasında bir sorun görmemesi durumunda) Recep Tayyip Erdoğan kalacaktır. Hattâ anketlere bakılırsa; seçimin ikinci tura kalması hâlinde Erdoğan, bu oylamaya ilk turun ikincisi olarak girecek gibi.

Peki acaba ilk turun ikincisi, ikinci turun birincine dönüşebilir mi? 

Bu, tabii ki mümkün. Siyaset biliminde bu durum için "ikinci tur geri dönüşleri" (runoff comebacks) diye bir kavram dahi türetilmiş.

Dünyadaki iki turlu seçim sistemine dayanan başkanlık ve yarı-başkalık örneklerinden hareketle yapılan çeşitli çalışmalar bu konuda ilginç veriler sunuyor.

Örneğin 1945-2022 yılları arasında 73 ülkedeki 423 seçime odaklanan bir çalışmaya göre, bir seçim eğer ikinci tura kalmışsa ilk turun galibi, çoğunlukla (yüzde 70'inde) ikinci turda da gerekli çoğunluğu elde ediyor. Fakat aksi de yaşanabiliyor. İkinci tur seçimlerinin yaklaşık yüzde 30'unda ilk turun ikincisi galip çıkıyor. Yani ilk turda birinci olmak, ikinci turu "çantada keklik" kılmıyor.

Buna gösterilecek örnekler az değil. Sırbistan (2004), Polonya (2005), Arjantin (2015) başkanlık seçimleri bunların pek bilinenleri... Yakın zaman önceki Brezilya ve Polonya başkanlık seçimleri de az daha bunların arasına katılıyordu Brezilya'da ilk turda Lula da Silva yüzde 47,9, Jair Bolsonaro yüzde 43,6 oy almış olmasına rağmen, ikinci turda bu fark yüzde 50,9'a karşı yüzde 49,1 düzeyine ulaşmıştı. Gerilerden gelen Bolsonaro kazanayazdı ama olmadı. Şimdilerde, Meclisi basmaya yeltenen taraftarları seçimlerde hile olduğunu söyleyip askeri darbe çağrıları yapıyorlar…

Benzer örneklerin içinde bence en trajiklerden birisi Güney Kıbrıs'ta (1998) yaşananıydı. Bu seçimlerin ilk turunda Komünist AKEL ve merkez solda yer alan Demokratik Parti'nin ortak adayı George Iacovou yüzde 40,6 oy almıştı. Buna karşılık, iktidardaki liberal muhafazakâr Glafkos Kliridis'in oyu yüzde 40'ta kalmıştı. Üçüncü sıradaki sosyal demokrat adayın oyu yüzde 10,5'ti. Geri kalanların yüzde 8,9'luk bir oyu vardı.

Seçim, ikinci tura kalmıştı. İlk turda solcu adaylara verilen oylar üst üste eklendiğinde Iacovou galip gelebilir diye düşünülebilirdi. Fakat öyle olmadı. Kliridis hâlihazırda iktidarda olmanın avantajlarını sonuna kadar kullandı. İktidardakiler, seçimlere katılmayanları ve kenarda köşede kalan oyları seferber etti. Seçimlere katılım oranında da artış oldu. Belli ki ikinci turda sandığa gitmeye karar veren seçmenlerin çoğunluğu sağcı adayı yeğlediler. Ayrıca adaylar arasında oy kaymaları da oldu. Sonuç itibarıyla sağın ortak adayı Kliridis ilk turdaki yüzde 40 oyunu, ikinci turda yüzde 50,8'e çıkardı ve başkan seçildi.

Bu önemli bir ders oldu. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Beş yıl sonraki seçimde solcular kesinlikle bölünmedi ve tek adayla girdikleri 2003 seçiminde Tasos Papadopulos'u ilk turda seçtirmeyi başardılar.

Dediğim gibi, benzer örnekler var. Bu konudaki akademik çalışmaların ayrıntılarına girmek burada mümkün değil ama şu verileri aktarmak, kıssadan hisse çıkarmaya yeter sanıyorum:

  • İkinci tura kalan başkan, uzun süredir yönetimdeyse halk, belirsizlik karşısında tercihini görevdeki başkana kaydırabiliyor.
  • İkinci tura kalan başkan, güçlü yetkilerle donatılmışsa sahip olduğu yetkileri (medya, bakanlık, propaganda olanakları vs.) kendi lehine kullanıyor ve farkı kapatabiliyor.
  • Demokratik olmayan sistemlerde, ikinci tur öncesi süreçte manipülasyonlar öne çıkabiliyor.
  • Ülkedeki kararsız ve bıkkın seçmen oranı yüksekse, iki rakibin birbirleri arasında (bizdeki durumda örneğin Kılıçdaroğlu-Erdoğan arasında) dahi oy kaymaları söz konusu olabiliyor. Boykotçulara (hiçbir adaya oy vermeyenler) dair değişkenlikler de oranlarda köklü değişikliklere neden olabiliyor. İlk turun ikincisi olan aday, ikinci turda sürpriz bir oy sıçraması yapıp zafere ulaşabiliyor.
  • İkinci tura kalan seçimlerde, ilk turda sandığa gitmeyen seçmenler, iktidarın değişme olasılığını gördüklerinde geleneksel oy tercihleriyle sandığa gidiyorlar.
  • İlk turda birden çok siyasi parti varsa, ilk turun ikincisi olan adayın ikinci turda öne çıkma olasılığı daha yüksek görünüyor. Çünkü stratejik oylama teorisine göre; çok sayıda adayın olduğu yerde seçmenler, oylarını, kimin ikinci tura kalacağı sorusuna koşullanmış olarak kullanıyor. Ayrıca, yakın görüşteki seçmenler, ilk turda birbirleriyle fazla zıtlaştıkları için kısa vadede tepki oyları verebiliyor, karşıt adayı destekleyebiliyorlar.

Muharrem İnce, bilimi çok sevdiğini söylüyor. Hattâ seçim süreçlerinde kullandığı, "bilim, bilim, bilim" diye bir mottosu var.

Acaba siyaset biliminin bu türden bulgularını okuyor, okumuyorsa okutturuyor, okutturuyorsa dikkate alıyor mu?

Moda deyişle: sadece soruyorum…

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Açık Radyo'nun kapatılması ve 1915 meselesi

Böyle sorumsuzca uygulanan yaptırımların politik de bir yönü var. Böyle cezaların verilmesi ifade özgürlüğünü zedelediği ve meselenin sağlıklı tartışılmasına izin vermediği gibi, tarihsel açıdan yanlış ithamlarda bulunanların ekmeğine yağ sürüyor

Anayasa’nın değiştirilmez maddeleri

İlk üç madde değiştirilemez diyen 4’üncü madde değiştirilebilir mi, bu tartışmaları neden ısıtıp duruyorlar? Bana kalırsa mesele, Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha aday gösterilmesi meselesi

Yeni anayasayı bırak, halkın gündemine bak!

TBMM’nin gündemi, halkın öncelikli sorunları olmalı. Demokratik katılımın önünde engeller olduğu doğru fakat bunun dışında Türkiye'nin çok sayıda sorunu Anayasa'dan kaynaklanmıyor

"
"