14 Mart 2023

Deprem bölgesinde demokratik temsil ve eşit oy sorunu oluşabilir

Deprem bölgesindeki nüfus, yaklaşık üç buçuk milyon eksilmesine rağmen; milletvekili sayısının aynı kalması, bölgedeki oyların katsayısını aşırı arttırıyor. Bölgeye görevlendirilen personeller, kullanacakları oylarla deprem bölgesindeki sonuçları etkileyebilir

Seçim kararı alındı. Seçim sath-ı mailine girdik. Bu vesileyle bir soruna dikkat çekmek istiyorum. Kestirmeden konuya gireyim. Anayasa'nın 67'nci maddesi şöyle der: "Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır."

Bu ilkellerin her biri çok önemli ama bir tanesi öteden beri sorunlu. Güya her vatandaş bir oy hakkına sahip, bu bakımdan eşit. Ama verilen oyların gücü eşit değil. Bunun nedeni, milletvekili sayısının hesaplanma yöntemi.

Hesap şöyle: TBMM'ye 600 milletvekili seçiliyor. Bu 600 milletvekilliği kontenjanı her ile bir milletvekili düşecek şekilde dağıtılıyor. Türkiye'de 81 il olduğu için geriye 519 milletvekilliği kalıyor. Son genel nüfus sayımıyla belli olan Türkiye nüfusu, kalan milletvekili sayısına (519) bölünüyor ve bir sayı elde ediliyor. Sonra il nüfusu da bu sayıya bölünüyor. Böylelikle her ilin seçeceği milletvekili sayısı belirlenmiş oluyor.

Bu sayılar tam olmadığı için "artık milletvekillikleri" ve "artık nüfuslar" kalıyor doğal olarak. "Artık milletvekillikleri" de "artık nüfuslar"ın sırasına göre dağıtılıyor.

İlk bakışta her şey normal gibi, farkındayım. Fakat hesabın sonuçlarına baktığımızda durum pek öyle değil. Evvela, her ile otomatikman bir adet milletvekilliği verilmesi, nüfusu az olan iller lehine adaletsizlik yaratıyor. Keza hesapta, seçmenlerin veya geçerli oyların değil de tüm il nüfusunun dikkate alınması bu adaletsizliği derinleştiriyor.

Durum net anlaşılsın diye bu konuda, 2014 seçimlerine dönük bir çalışmadan örnekler vereyim. Bu çalışmaya göre milletvekili seçimlerinde Tunceli'den bir milletvekili seçilmek için 26 bin oy yeterli. Oysa bu sayı, Zonguldak için 77 bin, İstanbul için 104 bin. Yani Zonguldak seçmeninin oyu Tunceli seçmeninden üç kat değersiz, İzmir seçmeninden ise neredeyse bir buçuk kat değerli oluyor. Veya İstanbul'daki beş seçmen, bir Tunceli seçmeninin oy gücüne anca yetişiyor. Buna bir de yüzde 10 barajını ve barajın altında kalan oyların hesaba katılmadığını eklediğimizde eşit oy ilkesi sadece lafta kalıyor.

Bu anlattıklarım, yeni değil, öteden beri biliniyor. Bir ölçüde matematik gerektirdiği için ya net bir şekilde anlaşılmayan veya bilerek görmezlikten gelen bir sorundur. (Burada bir kez daha kaydetmiş olduk.)

Fakat sorun bununla kalsa iyi. Depremden sonra eşitsizlik sorununun daha da katmerlenmesi riskiyle karşı karşıyayız.

Deprem bölgesindeki illerde milletvekili sayıları değişmiyor

Tahminlere göre depremden sonra 3 milyon 300 bin civarında yurttaş (yani neredeyse bölge nüfusun beşte biri) bölge dışına çıktı. Bunlardan da en az bir buçuk milyonu seçmen. Kaybettiğimiz seçmenlerin net sayısını bilmiyoruz, belli ki asla tam olarak öğrenemeyeceğiz.

Geçtiğimiz hafta Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğünün hızlı bir adres güncellemesi yapacağını ve seçmen kütüklerinin de bu güncellemeye göre yenileneceğini öğrendik. Görünen o ki depremzedeler oylarını yeni adreslerinde kullanacaklar.

Yine geçtiğimiz günlerde YSK, deprem bölgesindeki illerin çıkaracağı milletvekilli sayısının aynı (yani 31/12/2022 tarihli verilere göre) kalacağını bildirildi.

İşte, sorun da burada ortaya çıkıyor.

Deprem bölgesindeki nüfus, yaklaşık üç buçuk milyon eksilmesine rağmen; milletvekili sayısının aynı kalması, bölgede oy kullanacak kişilerin oy katsayısını aşırı arttırıyor.

Bu uygulama, eşit oy ilkesi yönünden zaten sorunlu olan durumu daha da derinleştirebilir.

Bu sorunun bir çaresi, illerin çıkaracağı milletvekillerinin fiili duruma göre güncellenmesi olurdu. Ama bu şans kaçırıldı. Diğer bir olanak ise her sandık bölgesine on bir sandık daha koymak. Fakat bu kararın kimin tarafından alınacağı ve nasıl düzenleneceği, bir dizi soru işareti barındırıyor. Bu yönde tevatürler ortada dolaşıyor ama bildiğimiz kadarıyla hâlâ netlik yok. Bir an önce netlik sağlanmalı.

Bölgedeki seçmen demografisinin değişmesi riski

Konunun bir de personel hareketliliğiyle ilgili yönü var. İçişleri Bakanlığı, deprem bölgesine yaklaşık 38 bin kişi görevlendirdiğini açıkladı. Bu sayıyı da tam olarak sınayamıyoruz. Bu kişilerin hepsinin seçim zamanına kadar bölgede kalıp kalmayacağı pek belli değil. Olur da bölgede kalırlarsa, bu görevlilerin oy kullanma pratikleri bazı tartışmaları beraberinde getirecek gibi.

Bölgede kalıcı mukim olmayan ve çoğunluğu kolluk görevlisi olan bu kişiler, deprem bölgesindeki sonuçları etkileyebilir. Yani bu illerden, normalde beklenmeyecek türden neticeler çıkarsa buna şaşmamak lazım.

Geçmişte, özellikle kolluk görevlilerine oy kullanma olanağı tanıyan belgeyle (örnek 142 belgesi) mükerrer oy kullandığını ve bunun çokça tartışma yarattığını unutmayalım. Keza seyyar sandık uygulamalarıyla ilgili olası risk uyarılarını da. Dolayısıyla kuşkuyu elden bırakmamakta yarar var.

Toparlayayım.

Sonuç itibarıyla muhalefet partilerinin şu üç konuda çok dikkatli olması gerekiyor: (1) Deprem bölgesinin dışındaki seçmenlerin neresi için oy kullanacağı artık netleşmeli. (2) Matbu seçim tutanakları her türlü bilgiyi ve olasılığı içerecek biçimde çok ayrıntılı hâle getirilmeli. (3) Kayıtlı oldukları sandıktan ayrı yerde oy kullanabilecek olan (örnek 142 belgesi verilen) görevli sayısı şeffaflaştırılmalı. Bu konularda alınan her türlü bilgi, hiç çekinmeden kamuoyu ile paylaşılmalı.

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Dünyadan önemli anayasal gelişmeler

Romanya Anayasa Mahkemesi'nin adil seçim yapılmadığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu iptal etmesi, Güney Kore Devlet Başkanı Yon Suk-yol'un sıkıyönetim ilan etmesi ve yargılanacak olması; Türkiye için de demokrasiyi güçlendirme yolunda halkın katılımının ve bilinçli sivil toplum hareketlerinin önemini bir kez daha vurguluyor

Kayyım uygulamaları tarihsel yoruma da aykırı

Anayasa’yı koyan kurucu iktidar İçişleri Bakanının belediye başkanlarını geçici olarak görevden uzaklaştırma yetkisini, “görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılmış olması” koşuluna bilerek ve isteyerek bağlamıştır

Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atanması Anayasa’ya neden aykırı?

Bu konu idari yargıya taşındığında, hükmün somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi ve AYM’nin hızlı bir karar alması gerekir

"
"