Ülkenin gündemi hızlı olunca bazı olaylar gözden kaçıveriyor kimi zaman.
Hele ki epeyce zamandır siyaset ve ekonominin yanı sıra suç dünyası merkezinde yaşanan olayların hızına yetişmek mümkün olmuyor.
Birbiri ardında patlayan olaylar, dosyalar ve bunlarla bağlantılı "tuhaf" gelişmelerin günışığına çıkması, gündem içinde takip edilmesi gereken olayların gözden kaçmasına sebep oluyor maalesef.
Gözden kaçanlardan birisi, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı (TFF) Mehmet Büyükekşi'nin telefonunda Bylock çıktığını kendi ağzıyla itiraf etmesi!
Okurlar hatırlayacaktır; TFF Başkanı Büyükekşi'ye ait cep telefonunda FETÖ'nün kendi arasındaki iletişimde kullandığı Bylock adlı programın bulunduğunu, ancak Büyükekşi'nin "Mor Beyin" sistemi içinde yer aldığını geçen haziranda Büyüteç'te duyurmuştum.
Hakkında spor dünyasının yanı sıra Metin Külünk gibi AKP'nin önde gelen bir isminin olumsuz değerlendirmeler yapmasına karşın TFF Başkanlığı'na aday olup seçilen Büyükekşi, Gazeteci Candaş Tolga Işık'ın televizyon programında Mor Beyin'le ilgili sorusunu yanıtlayınca kadar sessiz kalmayı tercih etti.
Bir dostumun hatırlatması üzerine, Işık ile Büyükekşi arasındaki televizyon yayınının ilgili bölümünü izledim.
Benim gibi gözden kaçıran meraklılar için Işık ile Büyükekşi arasında geçenleri buraya aktarıyorum:
CTI: Sizin, kardeşinizle ilgili yürüyen bir FETÖ soruşturması var mı?
MB: Burada çok yanlış bir algı var. Şimdi bazı şeyler vardır ki, 17 Aralık'tan önce olan bir şey var. Onunla ilgili bir soruşturma bir mahkeme var. Mahkeme de devam ediyor. İnsan hakları beyannamesine göre her şey sonuçlarına kadar herkes suçsuzdur. Burada bizim gocunacak herhangi bir şeyimiz yok, hiçbir problemimiz de yok.
CTI: Kardeşinizle ilgili halen yargı süreci mi devam ediyor?
MB: Evet, evet.
CTI: Onun dışında ailenizde akrabalarınız arasında böyle bir bağlantı olan, hüküm giyen dava süreci devam eden var mı?
MB: Yoktur.
CTI: Biliyorsunuz, bu Mor Bey diye telefonlarına istemsiz olarak Bylock yüklenen birtakım insanlar var. Mor Beyin diye bir liste olduğu ortaya çıktı bu terörle mücadele sürecinde. Sizin de isminizin ve telefon numaranızın bu Mor Beyin listesinde olduğunu yazdı. Bu doğru mu?
MB: Yok olmayabilir. Çünkü benim iki tane telefonum var, bir tanesi özel kalemdeydi onunla ilgili olabilir ama onun dışında herhangi bir şey yok.
CTI: Yani sizin kendi telefonunuzun istemsiz olarak Bylock yüklenen telefonlar listesine yok muydu?
MB: Şimdi benim iki tane telefonum vardı. Bir telefonum özel kalemdeydi. Onda vardı ama öyle bir şey olsa zaten ben o kurumlarda görev yapmaya devam edemezdim herhangi bir soruşturma herhangi bir şey yapılmadı.
* * *
Soru ve yanıtlardan da anlaşılacağı üzere; TFF Başkanı, kendisinin Mor Beyin listesinde olmadığına doğrudan "yoktur" demek yerine "yok, olmayabilir" gibi muğlak bir yanıt veriyor.
Zaten bu muğlaklığın gerekçesi bir sonraki yanıtta daha net anlaşılıyor.
Büyükekşi, kendisinin iki telefonu olduğunu ve özel kalemdeki telefonunda Bylock yüklü olduğunu "onda vardı" diyerek itirafta bulunuyor. Mor Beyin listesine giren telefon numarası da bu!
Bu noktada şunu söylemek gerekiyor; yürütülen FETÖ soruşturmalarında TFF Başkanı gibi kimi önemli kişilerin genellikle iki telefon numarası kullandıkları ve bu numaralardan birisinde Bylock yüklü olduğu biliniyor.
Ve yine ne tesadüf ki; böylesi kişilerin Bylock yüklü telefonları ya özel kalemlerinde, ya danışmanlarında ya da aile bireylerinde bulunuyordu!
Kendileri, bu telefonlara Bylock yüklememiş ve kullanmamışlardı!
Tabii şimdi düşünmek lazım; aile bireyleri, danışmanlar veya özel kalemler birlikte yaşadıkları / görev yaptıkları ya da yanında çalıştıkları kişilerden habersiz Bylock yükleme şansına sahip midir?
TFF Başkanı konusunda da anlaşılıyor ki; özel kalem günah keçisi olmuş.
Bir soruyu da doğrudan Büyükekşi'ye yönelteyim:
"Özel kaleminizdeki telefonda Bylock yüklü ise, özel kaleminiz hakkında sizden habersiz Bylock yüklediği için herhangi bir adli soruşturma açılmasını sağladınız mı?"
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi
* * *
Savcılıktan Emniyet Genel Müdürü Aktaş'a "ifade özgürlüğü" dersi
Büyüteç'in takipçileri zaman zaman Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş'a yönelik eleştirilerde bulunduğuma tanık olurlar.
Bu eleştirilerin tamamı, Aktaş'ın göreviyle ilgilidir.
Geçen mayısta gerçekleştirilen Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu'nun kararları ilgili kaleme aldığım "Emniyet'te yaşanan emeklilik krizi" başlıklı Büyüteç'ten rahatsız olan Aktaş, kurum avukatları aracılığıyla adliyeye hakkımda suç duyurusunda bulundu.
Suç duyusunun gerekçesi yazımda yer alan "İçişleri Bakanlığı, FETÖ'yle mücadele çerçevesinde fırsat bilip sadece FETÖ'yle bağı olan emniyet müdürlerini değil, sistemi sorgulayan, hayata bakışı iktidarla örtüşmeyen, iktidarın uygulamaya çalıştığı sosyal yaşam biçimine uymayan, hatta farklı mezhepten olan personeli emekliye sevk etti." değerlendirmesiydi.
Aktaş, bu değerlendirmeden yola çıkarak "devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama, sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret, iftira" edildiğini öne sürüp TCK'nın 301. maddesi çerçevesinde soruşturma yapılmasını talep etti.
Şikâyet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı hakkımda yürüttüğü soruşturmayı Haziran'da tamamladı.
Savcılık; yaptığı araştırmada sonra hazırladığı kararda, "şikâyete konu olan yazıda, kamu yararı kapsamında değerlendirilebilecek bir kısım bilgileri yayınlamaktan ibaret eylemin ifade ve düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle eylemin 'devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama' suçunu oluşturmayacağı" görüşüne yer verdi.
Aynı kararda savcılık, "iftira suçu yönünden şikâyete konu haber metinlerinde yer alan ifadelerde iftira içerikli bir yorum ve değerlendirmede bulunulmadığı, iftira suçunun oluşabilmesi için yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla işlenmediği bilindiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, atılı suçun kasten işlenen suçlardan olması ve şüphelinin iftira kastı ile hakaret ettiğine dair bir delil bulunmaması nedeniyle atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı" değerlendirmesini yaptı.
Dosyayı inceleyen savcılık ortaya çıkan veriler ışığında, bu satırların yazarı hakkında "kovuşturma yapılmasına yer olmadığı" kararını verdi.
Aktaş'ın söz konusu kararı okumasında fayda var. Zira, savcılık satır aralarında "ifade özgürlüğü dersi" veriyor.
Bir konuyu ekleyim; söz konusu şikâyet Aktaş'ın ilk başvurusu değil.
Daha önce de hakkında "düşük profilli Emniyet Genel Müdürü" değerlendirmem sonrasında benzer başvuruyu yapan Aktaş'a savcılık yine benzer biçimde yanıt verdi.
Bu arada Aktaş'ın, gazetecilik gibi kamusal bir görevin yerine getirilmesini önlemek amacıyla adliye üzerinden çaba içinde bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ancak adliyenin verdiği kararlara bakıldığında; adaletli karar veren savcıların olduğunu görmek umut veriyor.
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988’de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi’nde mesleğe başladı. 1989’dan 2018’e kadar Milliyet Gazetesi’nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992’den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi’nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün sahibi oldu.
Şardan, 2019’da Doğan Kitap’tan yayımlanan “Komonist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019’dan bu yana T24’te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|