Ankara'da geçen hafta toplanan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Genel Kurulu, ülke futbolunun yakın geleceğinde farklı sayfa açtı.
"Farklı sayfa" diyorum, zira genel kurulun öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler, genel kurulu izleyen gazeteci olarak bu hissi yarattı bende.
Bilhassa TFF'nin 1989'da "özerk yapı"ya kavuşması sonrasındaki başkanlık ve yönetim seçimlerinin sürecinde mutlaka kara bulutlar gezindi hep.
Kimi zaman mafya olarak tanımladığımız organize suç örgütlerinin gölgesi vardı seçimlerde.
Özerk TFF yapısının "sınırsız finans kaynağı" olarak görülmesi, mafyanın sadece TFF değil, kulüpler düzeyinde de iştahının kabarmasına neden oldu kanımca.
Çoğunlukla da siyasetin eli hep ülke futbolunun üzerinde oldu, siyasi yelpazeye bakılmaksızın.
Siyaset genellikle doğrudan müdahale ederken, bazen de ulusal veya yerel mafya gruplarına yol vererek TFF'yi, dolayısıyla ülke futbolunu şekillendirmeye çalıştı.
Belki de "futbolu yöneten, ülkeyi yönetir" prensibinin her zaman işlerliğini koruması, siyasetin elini güçlendirdi. Futbolun içinde bu kadar yoğunlaşarak oy kilidini açacak anahtara sahip olmak siyasetin işine geldi.
Mevcut iktidar da aynı yolu izledi. Halen de aynı istikamette devam ediyor.
Son yıllardaki TFF seçimleri, kulüp yönetimlerinin belirlenmesi, özellikle iki yıl önce iktidarın güçlü olduğu şehirlerin küme düşen takımlarının ligde tutulması, sıkıntılı tablonun önemli örnekleri oldu.
* * *
Daha önce bizzat izlediğim TFF Genel Kurulları'nda olduğu gibi son genel kurul da yine dolaylı olarak gazetecilikteki ilgi alanım içindeydi.
Her ne kadar spor camiasını özellikle futbol dünyasını ustaları kadar yakından izleyemesem de nihayetinde sürecin bir yanıyla kriminal ortamla buluşması, ister istemez bu satırların yazarını da yaşananların içine çekti.
Bu açıdan bakıldığında oldukça gergin atmosferde yürüyen TFF seçiminin en önemli gündemi, başkanlık koltuğuna oturan iş insanı Mehmet Büyükekşi hakkındaki FETÖ iddialarıydı.
Hatırlarsanız, TFF Başkan Adayı Büyükekşi hakkında ilk önce Fenerbahçe Başkanı Ali Koç konuştu.
Koç'un açıklamasında öne çıkan FETÖ vurgusuydu kuşkusuz.
"TFF başkanı olacak kişinin ailesinden birinci derece kan bağı bu yapıyla dün, bugün ve yarın hiçbir ilişkisi olmamalı. Yeni bir aday bulunması ivedilikle şarttır. Hiçbir şüpheye yer olmamalıdır. Bende olan mevcut bilgiler çerçevesinde o adayın, aday olması.
Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum lütfen bu hatadan dönelim. Söz konusu adayla şahsen bir sıkıntım yok dostumdur ama elimdeki bilgiler çerçevesinde onda yumuşak karın oluşturabilecek durum söz konusudur. Bütün Fenerbahçelilerin bu konuyu yakından takip etmesini rica ediyorum. Destekleriniz için teşekkür ederiz."
Büyükekşi, Koç'un değerlendirmelerine gecikmeksizin şöyle yanıt verdi:
"Çamur at izi kalsın yöntemi uygulanmaya çalışılıyor. Ben kamuda yıllardır hizmet vermiş ve vermeye devam eden biriyim. Türkiye ihracatının yönetimi ile görevlendirilmiş, bu görevi alırken seçimle ve yüzde 100 mutabakatla gelmiş ve tüm dünyada bu ülkenin değerlerini temsil etmek için yetkilendirilmiş biriyim.
Ben bu ülkeye olan sevgimi, sadakatimi, maddi ve manevi değerlerimi çoktan ispatladım. Birlik, beraberlik ve dostluk prensibimi koruyabilmek için şimdilik bu kadarı yeter. Kişilik haklarıma yönelik bu gibi söylemlerde bulunan tüm şahıslarla ilgili hukuki haklarımı ise saklı tutuyorum. Bu hassas günlerde dostluk ve kardeşlik ortamını korumak hepimizin yararınadır."
Bir yerlerden aldığı işaretle TFF Başkanlığı'na aday olduğu konuşulan Büyükekşi hakkında diğer önemli açıklama ise, eski futbolcu ve MHP Milletvekili Saffet Sancaklı'dan geldi:
"Ben o beyefendiyi tanımıyorum, Ali Bey'in (Koç) elinde illaki doneler vardır. Bizim bu konuda duruşumuz net; bir terör örgütüne en ufak yakınlığı olan kişiler hiçbir kurumda görev almamalı!"
Sancaklı'nın partisi MHP'yi de göz önünde bulundurarak sözünü ettiği terör örgütü vurgusu, FETÖ'den başkası değildi elbette.
* * *
Bilindiği üzere, Büyükekşi'nin iş hayatında, FETÖ'nün etkin olduğu dönemde, yolunun kesişmişliği var. TİM Başkanı iken halen firarda olan ve hakkında FETÖ yargılaması yapılan TUSKON Başkanı Rızanur Meral ile birlikteliği mevcut.
Ayrıca kardeşi Aykut Büyükekşi'nin FETÖ'yle bağlantılı olan bazı sivil toplum örgütlerinde kuruculuğu ve yöneticiliği var. Bu nedenle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianame kapsamında yargılanıyor.
Durum böyleyken, AKP'li Metin Külünk, Büyükekşi hakkında "Bylock'un kırmızı listesinde bulunduğu" iddiasını ortaya attı.
Gerçekten Büyükeşi'nin dediği gibi "çamur at, izi kalsın" durumu mu vardı? Yoksa Sancaklı'nın Koç'a atıfta bulunduğu konuşmasında altını çizdiği gibi "Büyükekşi hakkında doneler mi vardı?" Ya da Külünk'ün iddiasındaki gibi "Büyükekşi, FETÖ'nün kendi içinde haberleşmesinde kullandığı ve FETÖ üyeliği parametresi olarak tanımlanan Bylock kullanıcısı mıydı?"
Şimdi elimdeki bilgileri açıklamaya başlayım.
TFF Başkanlığı'na aday olduktan sonra seçim gününe kadar medyada gözükmemeyi tercih eden Büyükekşi ile ilgili ben de kendi kaynaklarımdan bir araştırma yaptım.
Güvenlik kaynaklarından elde ettiğim bilgilere göre, TFF Başkanı Büyükekşi'nin adı Mor Beyin listesinde bulunuyor!
Açıklamak gerekirse, yeni TFF Başkanı'nın 0 532 *** ** 75 (numaranın tamamı mevcut, ancak mevzuat gereği bu şekliyle vermek gerekiyor. Y.N.) numaralı telefonunun Mor Beyin listesinde olmasının anlamı şöyle:
Mor Beyin listesinde olanlarının telefon cihazlarında Bylock iletişim sistemi yüklü. Diğer deyişle Bylock olmadan Mor Beyin olmuyor.
Mor Beyin'in FETÖ'cüler tarafından, gerçek Bylock kullanıcılarını gizlemek için geliştirildiği ortaya çıktı. Sistem, FETÖ ile bağlantısı olmayan, telefonuna Bylock indirmeyen yüzlerce insanın bylock indirmiş ve kullanmış görünmesini sağladı.
Bu nedenle mağdur olan yüzlerce kişi gözaltına alındı, cezaevine konuldu. Sistem çözülene kadar bu durum devam etti.
Ancak Bylock'çu FETÖ soruşturmalarının başlamasından sonra telefonlarında söz konusu uygulama yüklü olan kimi isimlerin, "Bylock uygulama sunucularına bilgisi ve iradesi dışında yönlendirildiği değerlendirilerek" Mor Beyin adıyla abone ve kullanıcıların yer aldığı özel listeleme yapıldı. Bu kez de listelerle ilgili tartışmalar yaşandı.
Bu parametreyi dikkate alırsak, Bylock söz konusu telefon hattına Büyükekşi'nin "kendi iradesi dışında" yüklenmişti!
Geçmişte kimi önemli isimler de Mor Beyin listelerinde çıkmıştı. Hatta öyle ki halen Siirt Emniyet Müdürü olarak görev yapan Hakan Yıldırımoğlu'nun adı da Mor Beyin listesindeydi.
Bylock'un ortaya çıkmasından bu yana yürüyen en önemli tartışma konularından birisi Mor Beyin.
Mor Beyin listelerinin FETÖ'nün iletişim sistemi Bylock'un mağdurlarından oluştuğu görüşü biliniyor. Buna karşın kamuoyundaki yaygın olan diğer bir kanaat ise, sistemin yani devletin / siyasetin kurtarmak istediği kişiler için özel oluşturulan bir cankurtaran olarak doğdu Mor Beyin.
Artık bundan sonrası devletin ilgili kurumlarının bileceği bir iş haline geliyor.
Devletteki kayıtlar hiçbir zaman kaybolmuyor maalesef. Günü gelince birden kişinin karşısına çıkıveriyor.
* * *
Büyükekşi ve birinci derece yakınlarının bulunduğu bazı şirketlerden FETÖ'yle bağı olan kimi sivil toplum örgütlerine de para aktarımı yapıldığı, güvenlik birimlerinin elindeki bilgilerden.
Örneğin, FETÖ ile bağlantısı olduğu bilinen derneklerden Florya Araştırma Kültür İlim ve Hizmet Derneği'ne, Büyüekşi'nin ve kayınpederi ile ailesinin ortak olduğu ayakkabı firmasından 50 bin liralık bağış yapıldığı belirlenmiş durumda.
Yine aynı firmadan FETÖ'yle bağlantısı olduğu belirlenen Kimse Yok mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği'ne 50 bin dolayında bağış yapıldığı bilgisi mevcut.
Bu arada Büyükekşi'nin gerek kendi ailesi gerekse eşinin ailesinin ortağı olduğu firmaların da FETÖ'yle bağlantılı oldukları gerekçesiyle kovuşturma ve soruşturma geçirdiğini hatırlatayım.
Benim ulaşabildiğim söz konusu bilgilere, TFF seçimiyle ilgilenen ve yönlendiren isimlerin ulaşamama olasılığının olmadığını hatırlatayım.
Yeri gelmişken; kişisel olarak yeni TFF Başkanı ile herhangi bir hesabım, rekabetim, sorunum ya da beklentim yok.
Amacım; doğruların ortaya çıkması, beraberinde gelecek kuşaklara güzel ve temiz bir ülke, güzel bir gelecek bırakabilmek.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988’de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi’nde mesleğe başladı. 1989’dan 2018’e kadar Milliyet Gazetesi’nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992’den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi’nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün sahibi oldu.
Şardan, 2019’da Doğan Kitap’tan yayımlanan “Komonist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019’dan bu yana T24’te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|