Firari organize suç örgütü lideri hükümlüsü Sedat Peker'in "sağ kolu" denilebilecek Emre Olur, Arnavutluk'ta yakalanarak Türkiye'ye "sınırdışı" edildi.
Sedat Peker ve Emre Olur
Peker'in aynı zamanda basın danışmanı olarak tanınan Olur, İstanbul'da hakkında savcılıkça verilen yakalama kararı uyarınca Ankara'dan giden özel polis ekibince İstanbul'a getirildi.
Olur, doğruca İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne götürülerek gözaltı işlemi başlatıldı.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıklamasına göre 23 Mayıs 2021 günü Türkiye'yi terk ederek Kuzey Makedonya'ya geçen Olur'un, geçen hafta Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) gidişiyle birlikte yeni bir süreç başladı.
EGM'nin açıklamasına bakıldığında Olur'un yurt dışına çıkışı Peker'in geçen yıl başlattığı sosyal medya paylaşımlarından üç hafta sonrasına denk geliyor.
Olur, Peker'in İçişleri Eski Bakanı Mehmet Ağar ve mevcut İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili seri atışlara başlamasıyla birlikte yasal yollardan Kuzey Makedonya'ya gitti. Olur, geçen hafta BAE'ye gidene dek Üsküp'te yaşadı.
Peker'in aynı zamanda maaşlı personeli olduğu bilinen Olur, Üsküp'te kaldığı dönem içinde kimi zaman Peker, kimi zaman da kendi adına sosyal paylaşımlar yaptı.
Olur, BAE'ye gitmek için doğrudan Üsküp'ten uçmak yerine önce karayolu ile Arnavutluk'a geçmeyi tercih etti. Buradan Dubai'ye uçtu.
Bu noktada; "Olur'un neden BAE'ye gitmesi gerekti?" sorusunun yanıtı önemli. Türkiye'nin hakkında ulusal yakalama kararı çıkarmasına rağmen Üsküp'te gözlerden uzak yaşayan Olur, neden Peker'in yanına geçmek istemesinin sebebi olmalı.
Sorunun yanıtını şimdilik bilmiyoruz ancak zaman içinde ortaya çıkacaktır.
Fakat bu konuda bir iddia var. Şöyle ki; kendisine yönelik diplomatik girişimlerden haberdar olan Peker, yakın zamanda yaşanması olası yeni süreçte, elindeki görüntü, kayıt, bilgi ve belgelerin bir kopyasını Olur'a teslim etmeyi planladı.
BAE yönetiminin Olur'a yönelik sınır dışı işlemi yapması, planı bozmuş olabilir. Olur'da söz konusu arşiv var mı? Bu da henüz bilinmiyor maalesef.
Dediğim gibi sıkça konuşulan iddia bu.
* * *
Olur'un BAE'ye ulaşmasının ardından bu kez Emirlik yönetimi devreye girerek Peker'in basın danışmanının Sırbistan'a sınır dışı edilmesinin arkasında Türkiye'nin bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.
Hatırlatayım, Türkiye'nin de üye olduğu Uluslararası Polis Teşkilatı Interpol'ün Başkanı BAE'li. Ve Başkan Ahmed Naser Al – Raisi bu göreve Interpol'ün İstanbul'da gerçekleştirilen genel kurulunda seçildi.
Türkiye, Al – Raisi'nin seçilmesinde çaba gösterdi. Aynı zamanda Türkiye, Interpol'ün yönetimini oluşturan Executive Committee'nin (Yürütme Kurulu) 13 üyesinden birisi. Türkiye, Avrupa kanadını temsil ediyor.
Olur'un BAE'ye gittiğinin anlaşılması üzerine Türkiye, Interpol üzerinden devreye girerek - biraz da baskı yaparak - destek istedi. Her ne kadar Peker'in durumuyla ilgili desteği pek görülmese de BAE yönetimi, bu kez Olur'un sınır dışı edilmesini sağladı.
Sonrası malum; Sırbistan'a dönen Olur, "transit yolcu" statüsü nedeniyle Arnavutluk'a gönderildi.
Türkiye'ye getirilen Olur'un üzerinde neler çıktı? İddiaya konu olan arşiv bulundu mu? Resmi bir bilgilendirme henüz yapılmadı.
* * *
Peker'in ifşaatları merkezinde Soylu hakkında halen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda açık adli soruşturma dosyasının bulunduğunu hatırlatayım. Soylu'nun "atanmış bakan" olması sebebiyle sahip olduğu dokunulmazlık nedeniyle "şimdilik" bir işlem yapılamıyor.
Halen ailesiyle birlikte BAE'de bulunan Peker'in son açıklamalarında doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresine yönelik paylaşımları iktidarda fazlasıyla sıkıntıya neden oldu kuşkusuz.
Yanı sıra Peker'in Taşkesenlioğlu Ailesi hakkındaki söylemleri AKP ve tabanında kimsenin tahmin edemeyeceği rahatsızlık yarattı.
İddia ve ithamların daha çok İçişleri Bakanı Soylu nezdinde olması nedeniyle önceleri sessiz kalmayı tercih eden iktidar, Peker'in "el yükseltmesi"ne karşılık verdi.
Bu kapsamda; Olur'un yakalanarak Türkiye'ye getirilmesini, iktidarın kendi tabanına yönelik "harekete geçildi" mesajını vermesi bakımından önemli.
Kaldı ki, deyim yerindeyse Olur, Peker'in sosyal medyadaki eli ayağı. Olur'un hakkındaki adli soruşturmayla devre dışı bırakılması da "kısıtlı çevrede" yaşayan Peker'in etkinliğini sürdürebilmek amacıyla yeni bir sosyal medyacı bulmasını zorunlu hale getirecek.
Ayrıca, yurt dışında yaşayan Olur'un Türkiye'ye getirilmesi, Peker'in faaliyetlerinde zamansal veya içerik itibarıyla değişikliğe neden olabilir.
Bir de Olur'la bağlantılı olanlar var elbette. Özellikle muhalif medyadan kimi gazetecilerin Olur'la temasta olduğu biliniyor. Olur'un suç örgütü üyeliğinden adli işlem görmesi – belki ileri bir yorum olacak – bazı gazetecilerin savcılıkça ifadelerinin alınmasının önünü açabilir.
Bu durum elbette savcılığın tutumuyla belli olacak.
Yazının yayına girdiği bu saatlerde Olur, büyük olasılıkla savcılığa çıkartılmış olacak. Ve yine büyük olasılıkla tutuklanacak. Böylece Peker'e bir mesaj daha verilecek!
* * *
Soruşturma demişken bir bilgi daha vereyim.
Aldığım bilgiye göre; Olur'un TCK'nın hangi maddesi hükmü gereğince soruşturmaya alınacağı konusunda savcılık ile emniyet arasında görüş ayrılığı var.
Soruşturmayı yürüten savcılık, Olur'un organize suç örgütlerine yönelik hükümleri içeren TCK'nın 220. maddesinin 7. fıkrası gereğince işlem yapılması görüşünde. Emniyet ise, aynı maddenin 2. ve 3. fıkralarına göre adli soruşturma yürütülmesinde ısrarcı.
Yasaya bakıldığında; Emniyet'in beklentisini oluşturan hükümler şöyle:
"(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır."
Savcılığın üzerinden durduğu hüküm ise;
"(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir." şeklinde.
Kaotik durumun nasıl aşılacağına önümüzdeki günlerde birlikte tanıklık edeceğiz.
* * *
Yaşananların, bu coğrafyada yaşayan ve gazetecilik yapmaya çalışan birey olarak endişelendirdiğini de söylemeliyim. Özellikle kamu güvenliği çerçevesinde.
Bir süredir bilhassa Sedat Peker'in de adının geçtiği İstanbul'da silahlı çatışmalar yaşanıyor. Peker, bu olaylara karşı tavrını koymuş görünüyor. Hatta, kendine yakın olanlara karşı yaşanan silahlı saldırıların kim tarafından hangi amaçlarla gerçekleştirildiğini açık açık anlatıyor.
Zamanında ya da tarihinden önce yapılacak genel seçimler öncesinde benzer - hele ki ivmesi daha yukarı çıkacak - olayların yaşanması ihtimali sadece beni mi rahatsız ediyor caba?
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988’de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi’nde mesleğe başladı. 1989’dan 2018’e kadar Milliyet Gazetesi’nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992’den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi’nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün sahibi oldu.
Şardan, 2019’da Doğan Kitap’tan yayımlanan “Komonist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019’dan bu yana T24’te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|