Ayhan Bora Kaplan ve gizli tanık Serdar Sertçelik
Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nce yürütülen Ayhan Bora Kaplan ve ekibiyle ilgili soruşturma çerçevesinde yaşananları, geçen cuma ve pazartesi kaleme aldığım iki ayrı Büyüteç’te aktardım.
Yazıların linkini meraklıları için buraya ve buraya bıraktım.
Büyüteç’te yazının başlığından anlaşılacağı üzere süreci yakından ilgilendiren yeni bilgileri paylaşıyorum bugün.
Siyasi değerlendirmeye geçmeden önce, yaşananların adli ve idari boyutu kapsamında edindiğim yeni bilgileri vereyim.
Öncelikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “17 – 25 Aralık 2013” süreciyle benzeştirdiği olaylar zincirinin, dosyanın firarisi ve gizli tanığı Serdar Sertçelik’in açıklamalarıyla ortaya çıkmadığını söyleyebilirim.
Mevcut Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in göreve gelmesiyle beraber Ankara Emniyeti bünyesinde gerçekleştirdiği atama ve tayinlerden sonra “kurumsal tuhaflıklar” başladı. Henüz Ayhan Bora Kaplan ve ekibine yönelik suç örgütü operasyonu başlamamıştı, krizin ilk işaretleri alındığında.
Peşinden Kaplan ve grubuna yönelik operasyonlar için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca çalışma başlatıldı. Önceki Başsavcı Yüksel Kocaman döneminde Kaplan ve adamlarına yönelik verilen takipsizlik kararları kaldırılarak dosyanın kapağı açıldı.
Süreç devam ederken, Ankara Emniyeti İstihbarat Şubesi, Kaplan’ın Almanya’ya gideceğini tespit etti. Bu bilgi, İstihbarat Şubesi’nce, bizzat şube müdürü düzeyinde Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne aktarıldı. Kaplan’ın yola çıkacağı gecenin öncesinde polisi alarma geçirdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda acil toplantı yapıldı. Başsavcı Ahmet Akça, Başsavcı vekili Ahmet Yıkılmaz, Savcı Mustafa Kaya, Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner ve İstihbarat Şube Müdürü Gökhan Yücel bir araya geldi. Yücel, suç örgütü hakkında sunum yaptı. Toplantıdan, gözaltına alınması kararı çıkınca, Kaplan, Esenboğa Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Kaplan’ın gözaltına alınmasıyla beraber, suç örgütü faaliyetleri kadar siyasi ve bürokratik bağlantıları ön plana çıkıverdi bir anda.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Kaplan ve ekibine yönelik ilk iddianamenin hazırlıkları sırasında Emniyet içinde başlayan kriz, bir anda kontrol edilemez şekle dönüştü.
Siyaseti karıştıran, Cumhur İttifakı’nın ortaklarını karşı karşıya getiren Sinan Ateş cinayeti dosyasından sonraki ikinci büyük soruşturmada ortaya çıkan skandal sonrasında görev alan Mülkiye Başmüfettişleri, hazırlayacakları rapora koyacak önemli bilgilere ulaştı.
Edindiğim bilgilere göre; müfettişlerin ulaştığı bilgi, belge ve bulguların bir bölümü ve ortaya atılan iddialar şöyle:
İddiaya göre, adli kolluk olarak hiçbir yetkisi olmayan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, dosyaya “tam hakim” olabilmek amacıyla benzer süreçlerde pek görülmeyen bir çalışma yöntemi oluşturdu.
Çelik, Konya’dan bizzat Engin Dinç tarafından Ankara’ya ataması yaptırılan Şevket Demircan’la çalışmaya başladı.
Ortaya çıkan tablo, bir süre sonra Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde özellikle Ayhan Bora Kaplan dosyasının hazırlanmasında huzursuzluk yarattı.
Mevcut adli sistem göre adli kolluk amiri olması gereken Şube Müdürü Kerem Öner’in yerine Çelik’in adliye ile birebir temasta bulunması, başta Serdar Sertçelik konusu olmak üzere farklı gelişmelerle sonuçlandı.
Şubedeki huzursuzluktan bir süre sonra Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç haberdar oldu. Fakat Dinç, yöntemin devamından yana tercihini kullandı.
Hatta bu dönemde Dinç, Şube Müdürü Kerem Öner’le görüşerek görevine devam etmesi yönünde telkinde bulundu.
Bu arada şube içinde huzursuzluk devam ederken, Çelik’in referanslarıyla bazı polislerin Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne tayinleri çıkartıldı. Müfettişlerin incelemesinde şubeye alınan personelinin bir bölümünün tayininde Şube Müdürü Öner’in imzasının olmadığı anlaşıldı.
Atamaları yapılan personelin referanslarında Çelik ve Demircan’ın yoğunlaştığı müfettişlerce tespit edildi.
Hatta bunlardan birisi şubenin kalbi olarak tanımlanan, telefon dinlemeleri ile teknik takiplerin gerçekleştirildiği özel birimin başına yapılan atamaydı. Emniyet Müdürü Dinç, görevde bulunan polisin yerine, Murat Çelik’in önerdiği polisin görev almasına onay verdi.
Süreçte, adli sorumluluğu olmamasına karşın sadece idari yönetim yetkisi olan Çelik, şube üzerindeki etkisini arttırdı.
Dediğim gibi, Çelik’in adli kolluk amiri konumunda adliye karşı hiçbir görev ve sorumluluğu yoktu.
Ortaya çıkan kaotik durum, önce İstihbarat Müdürü Gökhan Yücel’e, ardından da Ankara Valiliği’ne aktarıldı. Böylece, Kaplan dosyasını yürüten birimdeki huzursuzluk ilk kez başka birim ve kurum tarafından öğrenildi.
Her iki devlet kurumuna yapılan bilgilendirmelerden olumlu sonuç alınmayınca, yaşanan sıkıntılar bu kez Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nin aynı zamanda idari olarak da bağlı olduğu Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı’na (KOM) yansıdı.
Benzer bilgilendirme Emniyet İstihbarat Başkanlığı yapıldı, aynı günlerde.
Şimdi bu noktada ilginç bir tablo karşımıza çıkıyor kuşkusuz.
MHP Genel Başkanı’nın iddia ettiği gibi bir darbe girişimi varsa eğer, bu girişimden Emniyet teşkilatının en önemli birimlerini yönetenler bilgi sahibiydi. Aynı zamanda, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya sürecin aktarılmadığı yönünde bakanlık kulislerinde değerlendirmeler var.
Bu yaşanan süreçten Emniyet’in kilit noktalarında görev yapan üst yöneticiler haberdarsa, o zaman bu yaşananların neden önlen(e)mediği büyük soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.
Müfettişler özel odayı buldu
Öte yandan şubede inceleme yapan müfettişler önemli bir tespit daha yaptı.
Şubenin bulunduğu yerleşkede, halen gözaltında bulunan şube müdür yardımcısı Şevket Demircan’ın, kendi makam odasının hemen karşısında özel bir görüşme odası tefriş ettiği ve bazı özel görüşmeleri söz konusu odada yaptığı anlaşıldı.
Odanın, neden burada kurulduğu da araştırılıyor.
Şahin Turgut, Çelik’in makamında
Kaplan dosyasıyla ilgili çalışmaların devam ettiği günlerde, Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nin dikkat çekici konuğu vardı.
Daha önceki dönemde Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Alp Aslan’ın ekibindeki polislerce hastanelik oluncaya kadar dövülen Ankara’nın yeraltı dünyasının önemli isimlerinden Şahin Turgut’un şubeye gelerek Çelik tarafından makam odasında ağırlandığı ortaya çıktı.
Kaplan ve eski polis müdürlerinden şikayetçi olmak amacıyla Emniyet’e gelen Turgut’un, emniyet müdür yardımcısının makamında ağırlanmasının, pek aşina olunan durum olmadığını söylemekte fayda var.
Soruşturma çerçevesinde şubeye gelen Turgut’un, dosyayı yürüten polis ekiplerince muhatap alınması gerekirdi.
MİT’e Garson operasyonu
Bu arada Emniyet kulislerine yansıyan diğer bir iddia ise aynı kapsamda MİT’e de bir operasyon yapılmasının amaçlandığı.
İddianın temelinde, MİT’in bir süre önce yeni tespit ederek Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği FETÖ’nün mahrem imamı Garson kod adlı kişiden elde edilen veriler var.
İddiaya göre, MİT’in gönderdiği veri tabanında -ki daha önce de konu etmiştim- halen Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bazı üst düzey polis müdürlerinin de yer alması ve veri tabanında önceki konumlarının değişmesi huzursuzluk yarattı.
Eğer emniyet içinde darbe girişimde bulunan bir ekip varsa MİT’in ulusal güvenlik çerçevesinde bilgilendirilmesi ve müdahale etmesinin sağlanması gerekirdi.
İşte bu ortamda, MİT’in yeni verilerinden rahatsız olan bir kısım polis yöneticisinin “aradan bu işin çıkarılması”nı sağlamak amacıyla MİT’e dolaylı operasyon yapılmasının önünü açtığı iddiası mevcut.
Bu isimler arasında önemli birimlerde görev yapan üst yöneticiler var. Şimdilik isimlerini açıklamak doğru olmayacak. Zira yaşananlardan sonra Emniyet’te yeni bir tasfiye hareketi için düğmeye basılacak.
Murat Çelik’in oğluna koruma kararı
Aynı konu kapsamında ilginç bir bilgiye daha ulaştım.
Halen Ankara Emniyeti Tem Şube’de Gözaltında bulunan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik’in oğlu için koruma kararı aldırdığı ortaya çıktı.
Çelik’in oğlu için kendi koruması olarak görev yapan polis memuruna talimat verip, tehdit altında olduğuna dair özel ifade aldırdığı ve bu ifadeyle koruma kararı alınmasını sağlayarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan karar aldırdığı iddia ediliyor.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|