09 Ağustos 2024

Emniyet'te borçlu emeklilik ve liyakat meselesi, TFF Başkanı ve Aksaray'da yıkılan otogarın öyküsü

2021'de emekli edilip mahkeme kararıyla sonrasında göreve dönen polis müdürünün 2024'teki emekliliği bu yıldan değil, 2021'den geçerli oldu!

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın kullandığı resmi konutta "iki yabancıya resmi ikamet izni verilmesi" skandalını geride bıraktığımız haftada gündeme yerleşmesi sebebiyle ötelenen konuları, hafta sonu Büyüteç'inde toparladım.

Önce Emniyet teşkilatında krize neden olan emeklilik ve tayinler konusunda bilgi aktarayım.

Meraklılarının yakından takip ettiği üzere; kısa süre önce Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu'nda (YDK) alınan emeklilik kararları halen teşkilatta güncelliğini koruyor. 

Kararlara karşı idari dava açmak için emekli edilen emniyet müdürlerinin birer ikişer mahkemelere başvurmaya başladığı haberleri geliyor. Adli yılın açılışıyla beraber, söz konusu YDK kararları merkezinde yeni kaotik süreç yaşanacak kuşkusuz. YDK kararlarının yargı nezdinde değersizleştiği görülecek.

Bu kapsamda YDK'nın emekli ettiği kimi polis müdürlerini bekleyen garip bir durum var ki tam Türkiye'ye özgü.

Şöyle ki; daha önceki yıllarda mahkeme kararıyla göreve dönüp 2024 yılı YDK kararlarıyla emekli edilen polis müdürlerinden bazıları, mahkeme kararını alıp göreve başlamaları sonrasında bir kez daha emekli edildiler. Bu isimler 2024 yılı itibarıyla değil, ilk kararı aldıkları yıl üzerinden emekli oldu.

Bir örnekle açıklamak uygun olacak sanırım. 2021'de emekli edilip mahkeme kararı sonrasında göreve dönen polis müdürünün 2024'teki emekliliği bu yıldan değil, 2021'den geçerli oldu!

Böylece, bu polis müdürünün üç yıl boyunca devletten aldığı maaş, 2021'de aldığı kıdem tazminatından kesilecek.

Bu demektir ki; aynı polis müdürünün üç yıl içinde aldığı maaş, 2021'deki tazminatından daha fazla olabilecek! Yani, yıllarca yapılan kamu görevi sonrasında devlete borçlu kalınma olasılığı var.

Edindiğim bilgiye göre, bu konuda SGK'ya ulaşan başvurular mevcut. SGK, işin içinden çıkmaya çalışıyor.

Liyakatlı müdürün emekli edilmesi

Bir başka tablo daha var YDK kararları konusunda.

YDK kararıyla emekli edilen polis müdürleri arasında bir isim dikkatimi çekti.

Antalya'daki polisevinin vekaleten müdürlüğünü yürüten polis başmüfettişi Hakan Kırca.

Öncelikle, Kırca'yla kişisel tanışıklığım olmadığını vurgulayayım. Bu konuyu kaleme alırken de kendisiyle herhangi bir görüşmem olmadı.

Bu notu koymamın sebebi; Emniyet Genel Müdürlüğü üst yönetiminde, bu satırların yazarının irtibatlarını ortaya çıkarmayı kendilerine vazife edinen bir grup var. Emniyet Genel Müdürü Erol Ayyıldız'ın hoşuna gitmeyen konuları ele almam nedeniyle -sahip oldukları devlet imkanlarını yasa dışı kullanarak- Ayyıldız'a rapor verenleri biliyorum.

Hatta yeri gelmişken, Ayyıldız'ın kendisine gelen raporlar doğrultusunda bazı polis müdürlerine bu satırların yazarını sorduğunu biliyorum. Buna karşın, kendilerinin suç işlediğini de belirteyim. Kaldı ki, benzer bir durum üzerine yine bu satırların yazarının, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar ile Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ömer Altıparmak aleyhine yaptığı suç duyurusu hakkında adli soruşturmanın devam ettiğini hatırlatayım.

Konuya döneyim; YDK'da emekli edilen Kırca, 1986'da Polis Koleji'nin ve 1990'da Polis Akademisi'nin devre birincisi. Bunlar açık kaynak bilgisi.

Buradaki kritik nokta; döneminin devre birincisi olan polis müdürünün şimdiye kadar Ankara'da Emniyet'in hiçbir önemli biriminde görev yapmamış olması.

Oysa mesleğinin önceki dönemlerinde Antalya gibi önemli bir kentte görev yaparak başarısını kanıtlamış bir polis yöneticisinin kariyerinde Emniyet'in tepe yönetiminde bulunmaması, polisevi müdürlüğü gibi pasif görevde tutulması, Emniyet'te liyakata verilen önemde kuşkusuz önemli bir kriter.

Elbette; 'akademik derecesi yüksek olan her polis, önemli görevlerde bulunacak' şeklinde bir koşul bulunmamakla birlikte, kendisinden akademik anlamda daha gerideki kimi devre arkadaşlarının şimdilerde aktif görevde yer alması dikkat çekici değil mi?

Üstelik, devre birincisi bir polis müdürünün başarı sıralamasında yine kendisinden geride olan devrelerinin oyuyla emekli edilmesi, akademik başarının kamu hizmetindeki karşılığı mı olmalı?

Emniyet teşkilatında akademik başarının karşılık bulamaması acı değil mi? Her şey siyasi bağlantılar ve kimi grup ve cemaatlere yakınlıkla mı sağlanacak?

Böylesi personelin kariyerinde ulaşması gereken noktalarda görev yapması hakkını kim koruyacak?

TFF Başkanı'nın MİT endişesi

İbrahim Hacıosmanoğlu

Sıra geldi Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) yeni başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun önceki gün yaptığı açıklamaya.

Hacıosmanoğlu, kendisinin Türkiye'yi kasıp kavuran Sarallar adlı organize suç örgütüyle bağlantısı olduğu iddiasını araştırmak amacıyla MİT'in ekip kuracağı bilgisini duyurdu.

TFF'nin çiçeği burnunda başkanı, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ı tanıdığını ve Kalın'ın bu durumdan haberi olmadığını düşündüğünü söyledi. Hacıosmanoğlu, Kalın hakkında, "İbrahim Kalın'ı tanırım, 'haberi yoktur' diye düşünüyorum, varsa vahim" değerlendirmesini yaptı. Hacıosmanoğlu'nun açıklamasındaki FETÖ vurgusu dikkat çekici.

Bu açıklamadan hareketle, Hacıosmanoğlu'nun, eğer kendisine güveniyorsa MİT'e yakıştırılan söz konusu iddiadan endişe etmemesi gerekir.

Fakat Sarallar'la bağlantısı yerine Hacıosmanoğlu'nun yardımcısı Mecnur Otyakmaz'ı konuşmanın daha önemli durduğu kanısındayım.

Zira, 2003'te gerçekleşen Kelebek operasyonunda Otyakmaz, halen yurt dışında yaşayan ve organize suç örgütü lideri olmaktan hüküm giyen Sedat Peker'le aynı dosyada yargılandı. Yerel mahkemede hüküm giydi. Karar istinafta bozuldu, sonrasında yeniden yargılandı.

Ayrıca 2011'deki şike soruşturmasında da gözaltına alındı Otyakmaz. Dosyanın kritik ismiydi.

İddia edildiği üzere şike soruşturması FETÖ kumpasıydı. Ancak Kelebek operasyonu dosyasını yürüten ünlü polis müdürü Hanefi Avcı halen yaşıyor. Kumpas da değildi. Merak ederse Peker'le bağlantısını sorması, Avcı'dan dinlemesi mümkün.

Bu arada TFF'nin kurullarının yenilenmesi sırasında ilginç bir detay ortaya çıktı. TFF'nin Temsilciler Kurulu Başkanı olarak göreve gelen Şerafettin Bural, emekli polis müdürü.

Bural, kariyerinde dikkat çekici görevlerdeydi. Şöyle özetleyim; Bural, Sadettin Tantan'ın İçişleri Bakanı olduğu sırada İzmir'de "Balina" adı verilen hayali ihracat operasyonuna imza attı. Ardından Ankara'ya atanan Bural, 2000'de "Örümcek ağı" adlı hayali ihracat operasyonunu yürüttü. Bu operasyonun bir ayağı İstanbul'da dönemin ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın kardeşi Turgut Yılmaz'a kadar uzandı.

Peşinden KOM Daire Başkanlığı'nda Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nü yürüttü.

Kısacası finansal ve organize suçlarla mücadelede tecrübeli bir polis müdürüydü Bural.

Bural'ın TFF çatısı altında görev alması tesadüf mü bilemedim doğrusu.

Diğer ilginçlik ise Otyakmaz'ın Temsilciler Kurulu'nun geçen pazar günkü toplantısında Bural'la aynı fotoğrafta yer almasıydı!

Şerafettin Bural, İbrahim Hacıosmanoğlu, Mecnur Otyakmaz

Bu arada TFF'de görev alan Yargıtay üyelerinin görevden ayrılmaları ayrıca dikkat edilmesi gereken bir tablo. Söz konusu yargı mensuplarının, TFF'deki oluşumlardan rahatsızlık duyan Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez başta üst yönetimin tavsiyesiyle görev bıraktıkları başkent kulislerinde konuşuluyor.

Demek ki ortaya çıkan TFF tablosundan Yargıtay yönetiminin bir rahatsızlığı söz konusu.

Bir önceki başkanının -kendi iddiasına göre özel kaleminin kullandığı- cep telefonunda Bylock uygulaması yüklü olduğu ortaya çıkan TFF yönetiminin, şimdi de "mafya ile iltisakı" gölgesinde kalarak "topal ördek" konumuna düşmesi, camia açısından istenmeyen bir sürecin başlaması anlamına gelir.

İBB'nin Aksaray'daki garaj yıkımının perde arkası

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB), Aksaray'da yıllardır faaliyet gösteren Emniyet Otogarı'nın yıkması, gündemin arka planında kalan başlıklardandı.

Yıkımın ardından kamuoyuna yansıyan haberlerde garajın sahibi ve işleticisiyle ilgili bilgiler yer almadı.

Onu da tamamlamak gerekir.

Türkiye'nin, özellikle Balkanlar ve Doğu Avrupa ülkelerine "bavul ticareti" hattındaki ana merkez otogarın sahibi AKP'li siyasetçi Selami Uzun olarak biliniyor İstanbul'da.

Her ne kadar Uzun resmiyette görülmese de, otogarın işleticisi Selçuk Yayıncılık adlı firma. Firmanın en büyük hissedarı Yusuf Enes Uzun.

Otogarın idari yargıya yansıyan dosyasını takip eden avukat ise Güvenç Mehmet Uzun.

Yani Uzun ailesinden her iki isim.

Bu arada Selami Uzun'un, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Zabıta Dairesi Başkanı olduğunu hatırlatayım.

Dolayısıyla İBB'nin icraatının "sıradan bir yıkım" olduğunu söylemek eksik kalır.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"