12 Mayıs 2023

Emniyet'te bitmeyen skandallar: Süresi bitmeyen kurstan mezun olan amirler ve açık kodlu yazılımla kullanılan suçla mücadele programı...

PAEM'de 7. dönem eğitim gören öğrenciler yasal olan 11 aylık eğitim süresini tamamlamak yerine yasa dışı biçimde 6 aylık eğitimi tamamladıktan sonra diplomaya hak kazandılar!

Emniyet teşkilatında skandallar yaşanmaya devam ediyor. Gün geçmiyor ki; skandal yaşanmasın.

Kamuoyuna henüz yansımayan son skandalın merkez üssü Polis Akademisi.

Baş aktörler ise, her zaman olduğu gibi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ile Polis Akademisi Başkanı Yılmaz Çolak ve yönetimi.

Skandal olarak tanımlanacak son olayın tarihi ise, 1 Mayıs günü.

Polis Akademisi'nin memur ve amir düzeyinde teşkilata insan kaynağı sağlamak amacıyla gerçekleştirdiği sınavlarda yaşanan "mülakat" usulsüzlüklerini geçtiğimiz günlerde Büyüteç'te gündeme getirmiştim.

Şimdi benzer bir olayı daha ortaya çıkarıyorum.

Tam iki hafta önce, Polis Akademisi'nin Gölbaşı Yerleşkesi'nde mezuniyet töreni vardı. Polis Akademisi bünyesinde amir yetiştirmek amacıyla eğitim veren Polis Amirleri Eğitim Merkezi'nin (PAEM) son dönemdeki öğrencileri önceki cuma günü mezun edildiler.

Teşkilat içinde görevli polis memurları arasından sınavla alınan 1009 amir adayının mezun olduğu törene öğrenci polislerin aileleri de katıldı.

Ancak eğitim ve mezuniyet sürecinde yaşananlar, skandalın habercisiydi.

Aslında bakarsanız daha önceki polislik sınavlarında yaşanan torpil ve kayırmacılık uygulamaları, PAEM'e alınan 7. Dönem Komiser Yardımcısı adaylarının seçilmesinde de vardı yine.

Ama skandalın konusu öğrencilerin eğitim süreci. Yaşananları aktarmadan önce konu hakkında ön bilgi vermek gerekiyor.

Şöyle ki, PAEM'e seçilen öğrenciler, PAEM'i bünyesinde barındıran Polis Akademisi'nin bağlı olduğu YÖK'ün belirlediği eğitim sürecinden geçiyor.

PAEM'in bitiren öğrenciler aynı zamanda "tezsiz yüksek lisans" sahibi olarak akademik derece elde ediyor.

Bu çerçevede PAEM öğrencileri, YÖK'ün belirlediği biçimde dörder aylık iki ayrı örgün eğitimi tamamlamalarının ardından üç aylık yaz kampı eğitimine alınıyor. Böylece toplam 11 aylık eğitim sonunda tezsiz yüksek lisans derecesiyle kursu bitirip emniyet teşkilatında komiser yardımcısı rütbesiyle görev alıyorlar.

Sıra skandalı aktarmaya geldi.

PAEM'de 7. dönem eğitim gören öğrenciler yasal olan 11 aylık eğitim süresini tamamlamak yerine yasa dışı biçimde 6 aylık eğitimi tamamladıktan sonra diplomaya hak kazandılar!

Sürecin ilginç perde arkası da var elbette.

Eğitimin devam ettiği süreçte, yaklaşık bir ay önce İçişleri Bakanı Soylu İstanbul'da seçim çalışmalarını yürütürken, Polis Akademisi Başkanı Yılmaz Çolak'ı arayarak PAEM'deki öğrencilerin mezun edilmesi talimatını verdi.

Çolak, mevcut eğitim takvimi nedeniyle söz konusu talimatın olamayacağını Soylu'ya aktardı. Ancak, "mezun edin" talimatını yineledi Soylu.

Bunun üzerine Çolak, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş'ın yanında soluğu aldı. Durumu anlattı. Sıkıntının çözülmesini sağlamak amacıyla Aktaş, İstanbul'a gitti ve Bakan Soylu ile bir araya geldi.

Soylu, talimatında diretti. Aktaş'ın eli boş biçimde Ankara'ya dönmesiyle beraber mezuniyet töreni hazırlıkları başlatıldı. Hatta bu süreçte bazı akademi yöneticileri, il dışı görevle Ankara'dan ayrılmayı tercih etti. Zira yapılan işlemlerde yasadışılık vardı!

İddiaya göre, Soylu'nun "zorla mezuniyet" talimatının arkasında öğrencilerin kayıtlı adreslerine giderek iktidar lehine oy kullanmalarını sağlamaktı. Bir oyun bile öneminin olduğu seçimde Soylu elindeki kozlardan birisini daha sahaya sürdü böylece.

Yeri gelmişken bir bilgi daha aktarayım. 15 Temmuz sürecinden sonra yürürlüğe giren KHK hükümlerine göre, PAEM'de eğitim 5 dönem üzerinden gerçekleştirilecekti. Ancak, Polis Akademisi Başkanlığı, dolayısıyla Emniyet Genel Müdürlüğü, dolayısıyla İçişleri Bakanlığı, OHAL döneminde yürürlüğe giren KHK hükmüne aykırı biçimde 7 dönem olarak PAEM'de eğitim gerçekleştirdi.

PAEM'de 6. ve 7. dönemdeki eğitimlere alınan öğrenciler, meslek içinden seçildi.

OHAL dönemi KHK'sına aykırı biçimde düzenlenen son iki eğitim döneminin ne kadar yasal olduğu da ayrıca tartışılmaya değer.

Soylu'nun cep telefonundaki program

İçişleri Bakanı Soylu'nun, Emniyet teşkilatı personelince kullanılması gereken özel yazılımı kendisine ait cep telefonuyla tanıttığı video kaydı, eleştirilerin hedefi oldu doğal olarak.

Ama, yine ön bilgilendirme yapayım.

Programın adı, Yıldız. Adının esin kaynağı, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı'nın yerleşkesinin bulunduğu Ankara'nın Yıldızevler semtinden alıyor. Zaten, İstihbarat Başkanlığı'nın Emniyet içindeki ismi de "Yıldız"

Programın yazılımın gerçekleştiği yer de İstihbarat Başkanlığı. 2018'de ortaya çıkarılan yazılım, zaman içinde geliştirildi. 

Yıldız programı henüz tüm teşkilatın kullanımına açılmadı. Terörle Mücadele, KOM, İstihbarat, Asayiş, Güvenlik ve Narkotik gibi operasyonel birimlerdeki polislerce kullanılıyor.

Programı, yüz tanıma sistemini kullanan Facebook'un altlığı gibi düşünmek mümkün. Detaylı bir veri tabanı üzerinden çalışıyor. Kişinin sosyal medya hesapları, devlette bulunan ehliyet, okul, her türlü kimlik kartındaki fotoğrafları ve bilgilerinin yer aldığı veri tabanı üzerinden çalışıyor.

Şimdi gelelim programın İçişleri Bakanı Soylu tarafından kullanılmasındaki sakıncalara.

Öncelikle, mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde sadece kolluk kuvvetlerinin kullanımına açık olan programın, her ne kadar kolluk kuvvetlerinin başı olsa da İçişleri Bakanı tarafından işletilmesi yani cep telefonuna yüklenerek çalıştırılması suç.

Sistemin kullanılmasını sağlamak amacıyla Soylu'ya yetki verilip verilmediği muamma. Operasyon yetkisi mi var? Yoksa istihbarat yetkisi mi? Yetkinin verilmesi yine suç.

Örneğin GBT sorgu sisteminde yapılan her işlemin log kayıtları düşer. Hangi polisin; kim için, ne zaman, ne tür işlem yaptığının kaydı sistemde gözükür. Telefon dinleme kayıtlarında da böyledir. Eğer personelin söz konusu işlemleri görev tanımı dışında yaptığının tespit edilmesi halinde adli ve idari yargılama süreci başlatılır.

Hâl böyleyken, Soylu'nun log kayıtları sisteme düşüyor mu? İçişleri Bakanı, uygulamayı keyfe keder mi kullanıyor?

Ayrıca, dünyada açık kodlu yazılım sadece iki firma üzerinden hazırlanıyor. Birisi ABD, diğeri Çinli. Yıldız programı da açık kod kullanılarak hazırlanan özel bir yazılım. Bu haliyle dışarıdan müdahale açık durumu var. Mevcut durumuyla Soylu'nun dediği bir pek de milli ve yerli bir yazılım değil. Ülkenin en önemli verilerinin kullanıldığı yazılımın açık kodlu olarak hazırlanmasının da işte böyle sakıncası var elbette.

İşin bir diğer boyutu ise suçla mücadele. Dünya üzerinde suç ve suçluyla mücadelede en önemli kuramlardan birisi; devletin, suçlulardan en az bir adım ileride olmasıdır. Aksi takdirde suç ve suçluyla mücadelede başarılı olunamaz.

Yıldız programının, suç ve suçlularla mücadele görevi olan İçişleri Bakanı tarafından "siyasi rant" elde etmek amacıyla bizzat deşifre edilmesini kabullenmek hayli zor. Sonrasında suçluların ya da suç örgütlerinin söz konusu yazılıma karşı geliştirebileceği önlemlerin neler olacağını ve faturasının da ne şekilde ödeneceğini önümüzdeki dönemde ülkece göreceğiz.

Göreve gelmeden önce güvenlik konusunda hiç bir makale okumadığını itiraf eden Soylu'dan zaten böylesi bir hassasiyet beklemenin de anlamı yok sanırım.

İnce'nin var olduğu öne sürülen görüntüsü

Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, hakkında ortaya atılan "kaset" iddiası sonrasında dün adaylıktan çekildi. İnce, sevilir ya da sevilmez; desteklenir veya desteklenmez ayrı konu.

Kaldı ki, İnce'nin kararının seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağı bir kenara, asıl böylesi iddiaların halen güncelliğini koruması ve kişilerin bu ve benzeri yöntemlerle hedef almasının tartışılması gerek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'daki seçim turundaki açıklamasında yaşananları "eski FETÖ taktiği" olarak niteledi.

Doğru, FETÖ'nün en güçlü olduğu dönemde pek çok kişi benzeri sürecin kurbanı oldu. Adliye ve polisin çabaları sonucunda geçmişte yaşananların failleri bulundu. Siyasetin nasıl şekillendirildiği ortaya çıkarıldı.

İnce'nin yaşadığı sürecin faili ya da failleri de gelecek dönemde ortaya çıkarılacak kuşkusuz. İşte o zaman hep birlikte nelerin yaşandığına tanık olacağız.

Aslolan, 2023'e gelindiğinde ülkenin artık böylesi olaylardan kurtulmasıdır.

 

 

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Emniyet’te gizli tanık skandalında yeni gelişmeler: Darbe girişimi emniyette biliniyor muydu, Garson listesine karşı MİT’e operasyon mu var?

Eğer emniyet içinde darbe girişimde bulunan bir ekip varsa MİT’in ulusal güvenlik çerçevesinde bilgilendirilmesi ve müdahale etmesinin sağlanması gerekirdi. İşte bu ortamda, MİT’in yeni verilerinden rahatsız olan bir kısım polis yöneticisinin “aradan bu işin çıkarılması” sağlamak amacıyla MİT’e dolaylı operasyon yapılmasının önünü açtığı iddiası mevcut. Bu isimler arasında önemli birimlerde görev yapan üst yöneticiler var

Ankara Emniyeti'ndeki "gizli tanık skandalı"nda son gelişmeler: Doktor raporundaki şüphe ve kamerasız odada olanlar

Eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar, yaşananlarla ilgili MİT Başkanlığı'nın devreye girdiğini duyurdu kişisel sosyal medya hesabından. İşin içine MİT'in girmesi demek, yaşananların basit bir gelişme olmadığını, ulusal güvenlik merkezinde değerlendirildiğinin işareti aynı zamanda

Emniyet’te kaset savaşlarının arkasında neler var?

İçişleri Bakanlığı müfettişleri Ankara Emniyeti’ndeki çalışmaları sırasında iddiaları araştırırken, dosyaya bakan polislerin odalarından çıkmalarını yasakladı. Müfettişler, başta Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik olmak üzere ilgili personelin ifadelerini alırken odalarından çıkmalarına izin verdi. Açığa alınan üç polis müdürünün kimliklerine ve silahlarına el konuldu