T24, geçtiğimiz hafta iyi bir gazetecilik örneği sergiledi. Ankara Bürosu ve İstanbul Yazıişleri’nin ortak çalışmasıyla, son haftaların güncel konusu Akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi süreci, “eldeki veriler” ışığında tüm yönleriyle dizi halinde yayımlandı.
Cinayet sonrasında başlatılan soruşturmanın aradan 20 yıl sonra ve zaman aşımına az kala ulaştığı noktada; Hablemitoğlu’nun, Gülen cemaatinin “farklı kanalları” vasıtasıyla yönlendirmesi sonucu bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu asker tarafından öldürüldüğü iddiası var.
Savcılığın söz konusu iddiasını destekleyen önemli verilerden birisi, bir dönem Emniyet İstihbarat Başkanlığı bünyesinde görev yapan ve FETÖ’yle bağlantılı oldukları gerekçesiyle 15 Temmuz’dan sonra adli yargılamaya konu olan “sivil kökenli mühendisler”den elde edilen bir bilgi.
***
Buraya ekleme yapayım; Emniyet Genel Müdürlüğü bilişim sistemleri üzerinde suçla mücadele eden bazı birimlerinde bilgisayar mühendislerini çalıştırıyor bir süredir.
Bu birimlerden en önemlisi Emniyet İstihbarat Dairesi ya da yeni ismiyle İstihbarat Başkanlığı. İstihbarat Başkanlığı, ihtiyaç görülen yazılımların üretilmesi, bilişim sistemlerinin çalıştırılması, ülke genelinde bilişim sistemleri üzerinden suç ve suçlularla mücadele etmeyi sağlayacak ekipmanın kurulması gibi konularda emniyet teşkilatı dışından sivil insan kaynağı kullanıyor.
Uzunca süredir çalıştırılıyor sivil personel. Ve söz konusu personelin neredeyse tamamı bilgisayar mühendisi doğal olarak. Şimdilerde yapay zekanın bilişimde fazlaca önem kazanmasıyla beraber daha etkin biçimde görev yapıyorlar.
Haklarında yapılan güvenlik soruşturmaları sonrasında Emniyet İstihbaratı’nda polislerle birlikte çalışıyorlar.
Sivil mühendislerin Emniyet İstihbaratı’nda görev yapmaları, teknik konulara büyük önem veren Gülen cemaatinin polis teşkilatı içinde güçlendiği dönemde yoğunlaştı.
2010 ve 2011 yıllarında Emniyet İstihbaratı’nda görev yapan sivil mühendisler, 15 Temmuz sürecinde silahlı terör örgütü olarak tanımlanan FETÖ’yle bağlantıları sebebiyle adli soruşturma geçirdiler. Tutuklananlar oldu. Hatta mühendislerden Burak Açıkalın, tutuklu bulunduğu Kırıkkale Cezaevi’nde yaşamına son verdi.
Devam ediyorum; 15 Temmuz gecesi sivil mühendislerden ikisi sabaha karşı Emniyet İstihbarat Başkanlığı’nın Yıldızevler’deki yerleşkesinin yakınında yakalandı.
Henüz darbenin başarısız olduğunun anlaşıldığı saat 03.00 sıralarında mühendislerden Haşim Türker, durumundan kuşkulanan polisler tarafından yakalanıp gözaltına alındı.
***
Türker, araç içinde İstihbarat Dairesi çevresinde dolaşırken polis tarafından çevrildi.
Panik haliyle sorulan sorulara yanıt veremeyince Türker, Emniyet İstihbaratı’nın bitişiğindeki Polis Merkezi’ne götürüldü. Buradaki ön incelemede polisler, Türker’in “Emniyet İstihbaratı’nda görevli sivil mühendis” olduğunu tespit etti.
Bilgisayar mühendisi Türker, yakalandıktan sonra kendisi ile görüşen polislere adeta kendisini ihbar etti.
Türker, görüşmede, askeri darbe girişiminden haberdar olarak kendisine verilen görevi gerçekleştirmek için İstihbarat Daire Başkanlığı’na geldiğini anlattı.
FETÖ içinde görüştüğü kişilerin, kendisine İstihbarat Daire Başkanlığı sistemlerini ele geçirip ve yönetmek görevi verdiğini ifade eden Türker, kendisi gibi İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görevli olan FETÖ’cü mühendis ve polislerle cep telefonu üzerinden kullandıkları bir programla haberleştiklerini söyledi.
Bu program üzerinden kendisine verilen talimat üzerine, İstihbarat Daire Başkanlığı’na geldiklerini anlatan Türker, haberleşmede kullandıkları bu programın görünüşte Tango diye bilinen programa benzediğini esasında şifreli Eagle program olduğunu bu programın belirli bir süre sonra otomatik olarak gönderilen mesajları sildiğini bildirdi.
Türker’in verdiği bilgi üzerine polisler, savcılıkla bağlantıya geçti. Savcılıkça verilen talimat sonrasında polis, Türker’in yardımıyla kendisine ait cep telefonundaki verileri kaybolmadan kurtarmayı başardı.
* * *
Şimdi geliyoruz, işin ilginç boyutuna.
Türker’in kullandığı cep telefonundaki yazışmalarda, dairede görevli sivil mühendislerin kendi aralarındaki sohbetler bulundu.
Yazışmalarda “Hami” olarak yer alan mühendisin Hablemitoğlu soruşturmasıyla ilgili bazı bilgileri paylaştığı görüldü.
Hami adlı kullanıcının sohbet odasına gönderdiği mesajlarda “Necip Hablemitoğlu cinayeti ile alakalı 18.12.2002 öncesi ve sonrası altı aylık CDR verişlerini şirketlerden istemişler. Onlar da ne var ne yok vermiş ilgili tarihlerle alakalı” ve “Bir disk ile geldi. İçinde Ankara CBS isimli dizin var. Burada 3 GSM operatörüne ait operatorismi_200206_200306 dosyalar var” bilgisini verdi.
Tamamen tesadüfi biçimde ulaşılan bu mesaj görüntüleri, aradan zaman geçtikten sonra Hablemitoğlu cinayetinin delilleri arasına girdi.
Yazışmalardan anlaşıldığı üzere, FETÖ’nün etkin olduğu dönemde Emniyet İstihbaratı’na alınan ve FETÖ’yle bağı olduğu anlaşılan mühendislerin, Hablemitoğlu dosyasına girecek verilerden haberdar oldukları görülüyor.
Bu aşamada, “17 – 25 Aralık sürecinin üzerinden iki buçuk yıl geçmiş olmasına karşın FETÖ’yle bağı olan sivil mühendisler hangi gerekçe ve kimin talimatıyla göreve devam etti?”, “Bu mühendislerin sözleşmeleri neden iptal edilmedi?” ve “Bu mühendisler kimin korumasındaydı?” sorularının yanıtlarının verilmesi gerekiyor.
15 Temmuz olmasa demek ki; söz konusu mühendisler hiçbir şey olmamış gibi göreve devam edecekler ve devletin en mahrem bilgilerine sahip olacaklardı!
Devlet ve kamu güvenliği konusunda suç ve suçlularla mücadele eden İstihbarat Dairesi’ni yönetenlerin, kendi içlerindeki FETÖ’cülerden haberdar olmaması garip değil mi? Eğer haberdarlarsa hangi gerekçe ile FETÖ bağlantılı faaliyetlere izin verdiler?
* * *
Bu olaylar zinciri üzerinde yapılması gereken tartışma, geçen hafta Emniyet Genel Müdürlüğü’nde gerçekleşen bir görev değişimiyle bir kez daha gündeme geldi.
Şöyle ki; bu mühendislerin 15 Temmuz’a kadar görev yaptığı Emniyet İstihbarat Başkanlığı bünyesindeki Bilgi İşlem Şubesi Müdürü Faruk Aydın, zaman içinde terfi üzerine terfi aldı. Aydın, 2015’ten itibaren söz konusu mühendislerden birinci derecede sorumlu polis müdürüydü.
Aynı şubenin kendisinden önceki şube müdürü Mustafa Turgut, önce gözaltına alındı. Sonrasında tutuklandı ve yargılama sonucunda hapis cezası aldı.
Terfilerini alan Aydın, en son Emniyet İstihbarat Başkanı Sabit Akın Zaimoğlu’nun yardımcısıydı.
Ve bu isim, Siber Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanı Erdal Çetinkaya’nın istifası sonrasında geçen hafta itibarıyla bu göreve getirildi!
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun imzalarının bulunduğu atama kararnamesiyle.
Siber Suçlarla Mücadele Dairesi, deyim yerindeyse Bakan Soylu’nun Emniyet Teşkilatı’ndaki göz bebeği olan birimlerden.
Soylu’nun bir eli hep bu birimin üzerinde. Dolayısıyla buraya yaptığı atamayı iyi değerlendirmiştir.
Sonuca bakıldığında; devlet içinde bakan imzasıyla yapılan sıradan bir atama gibi gözükse de geçmişle birlikte değerlendirildiğinde hiç de basit anlamı olmayan bir görevlendirme.
Göreve atayanlara da, göreve atananlara da hayırlı olsun...
Söz konusu atamanın devlete nasıl bir katkı sağlayacağını ise, zaman gösterecek.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988’de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi’nde mesleğe başladı. 1989’dan 2018’e kadar Milliyet Gazetesi’nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992’den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi’nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün sahibi oldu.
Şardan, 2019’da Doğan Kitap’tan yayımlanan “Komonist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019’dan bu yana T24’te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|