23 Ağustos 2024

Diyarbakır - Mersin hattında skunk operasyonundan yansıyanlar ve yeni Emniyet Genel Müdürü’nü bekleyen tablo

Teşkilat çok karışık. Tam bir ekipler, daha doğrusu cemaatler savaşı yaşanıyor. Üstelik savaşın şiddeti de çok yüksek. Demirtaş, bu ortamda hem teşkilatı yönetmek hem de kamu güvenliğinin sağlanmasında etkin politikalar ve uygulamaları hayata geçirmek zorunda

Skunk (Fotoğraf: Anadolu Ajansı)

Birbiri ardında ilginç olaylar yaşanmaya devam ediliyor, ülkede.

Büyüteç’te bugün, şüphelileri nedeniyle kamuoyuna açıklanmayan ve gizli tutulan bir uyuşturucu operasyonunu aktaracağım.

Yaşananlar henüz çok yeni. Olayların başlangıç noktası Diyarbakır. Son adresi ise, Mersin.

Geçen hafta sonu Gaziantep’te bir araçta arama yapan Gaziantep Emniyeti’ne bağlı narkotik polisleri, yaptıkları aramada bagajda 5 kilogramlık skunk adı verilen uyuşturucuyu buldu.

Aracı kullanan şüphelinin kimliğine bakan polisler, dikkat çekici bir durumla karşılaştılar.

Şüpheli S.N. adlı bir polis memuruydu! Mersin Emniyeti’nde görev yaptığı tespit edildi. Uyuşturucuya el konuldu. Ayrıca üst araması sırasında da 20 gram skunk bulundu. Şüpheli polis memuru, sorguya alındı.

Yeri gelişken, skunk hakkında kısa bilgi vermek uygun olacak.

Esrarın hammaddesi Hint kenevirinin laboratuvar ortamında diğer uyuşturucu maddelerle hibritleştirilerek elde edilen skunk, esrardan 20 kat daha fazla bağımlılık yapıcı özelliği olan bir uyuşturucu türü. Son yıllarda gerek fiyatının diğer uyuşturuculara göre ucuz olması, gerekse kolay bulunabilen ve etkili uyuşturucu olması, tercih edilmesinin ana sebebi.

Beyin üzerinde çok şiddetli etkilere sahip olduğu bilinen skunk, birçok hastalığa yol açmasının yanında ölüme de neden olabiliyor.

Son dönemde yurt içindeki en önemli üretim merkezi Diyarbakır kırsalı. Kentin Kocaköy, Lice ve Hazro ilçelerinde Hint kenevirinden yani esrardan üretiliyor ve normalin üçte bir fiyatına satılıyor.

Devam edeyim; polis memuru S.N., sorguda uyuşturucuyu Diyarbakır’dan alıp Mersin’e götürdüğünü, uyuşturucunun kendisine ait olmadığını, kendisi gibi Mersin Emniyeti’nde görev yapan bir meslektaşına ait olduğunu anlattı.

Sorgudan alınan bilgiler sonrasında Mersin Emniyeti’nde görev yapan polis memuru U.A., Mersin’de hakkındaki iddia nedeniyle gözaltına alındı. Evinde yapılan aramada 20 grama yakın skunk bulundu.

Asıl sorun sicillerde!

Buraya kadar olayın operasyon boyutunu aktardım. Şimdi daha ilginç bir bilgi vereyim.

Kurye olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan polis memuru S.N.’nin yakın zamana kadar Mersin Emniyeti Asayiş Şubesi’nde görev yaptığı ve geçen nisanda Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne (KOM) tayin edildiği ve Organize Suçlarla Mücadele Bürosu’nda görevlendirildiği anlaşıldı.

Uyuşturucunun sahibi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan polis memuru U.E. ise, Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevliyken tıpkı S.N. gibi geçen nisanda KOM Şubesi’ne atandı.

Üstelik Narkotik Suçlarla Mücadele Bürosu’nda göreve başladı!

Sonuç olarak, uyuşturucuyla mücadelede görev alan polis memuru, uyuşturucu ticareti iddiasıyla yakalandı.

Haklarında yapılan adli işlem sonrasında iki polis memuru tutuklandı.

Uyuşturucunun piyasa değerine gelince; Mersin Emniyeti, Mayıs 2022’de yürüttüğü uyuşturucu operasyonunda ele geçirilen 5.8 kilogram skunk’un piyasa değerini 750 bin lira olarak kamuoyuna duyurdu.

Güncel durumu, bu tespitten çok farklı değildir sanırım.

Bu olayın adli soruşturması kadar, idari süreci de çok önemli. Bildiğim kadarıyla her iki polis memuru da orta kıdemde yani en az 10 yıllık polis. Ayrıca her ikisinin üzerinde ve evindeki aramalarda 20 gram skunk bulunması da dikkat çekici.

Eser miktardaki uyuşturucuyu neden üzerinde ve evlerinde bulundurdukları yönünde henüz kesin bilgi olmamakla birlikte, bireysel kullanım olasılığı da var doğal olarak.

Tablo böyleyken, her iki polisin geçmişe dönük sicilleri önemli. Kim/kimlerin referansıyla polis oldukları, mesleğe girişteki sağlık raporları, sonrasındaki mesleki yaklaşımları, kişisel bağlantıları, Mersin Emniyeti’nde kim/kimlerin talebi ya da talimatıyla KOM Şubesi’ne geçiş yaptıkları sorularının yanıtları önemli elbette.

Bir ekleme daha yapayım; Diyarbakır’dan çıkan ve ülkeye yayılan skunk pazarı çerçevesinde son iki ayda bir bekçi, bir astsubay ve iki polis daha Gaziantep’te yakalanarak gözaltına alındı.

Bekçinin Kilis’e, astsubayın yabancı uyruklu öğrencilerin yoğun yaşadığı Karabük’e ve iki polisin de İstanbul’a götürmek amacıyla Diyarbakır’dan skunk aldıkları anlaşıldı.

Kamu güvenliği dip yaptı

Olanları okudukça “Memlekette tuz bile koktu?” dediğinizi duyar gibiyim.

Fakat memlekette tuz kokalı çok oldu maalesef.

Kurumların, kamu görevlilerinin, siyasetçilerin, yurttaşın, kısacası hemen herkesin ayarı iyiden iyiye bozulmuş durumda.

Gazetelerin “üçüncü sayfa haberi” olarak tanımladığı, memlekette günlük asayişi ve kamu güvenliğini bozan, “basit olaylar” şeklinde değerlendirilen vakalar, her geçen gün boyut değiştirerek ve hızla artarak toplumu fazlasıyla tehdit eder duruma geldi.

Toplum çıldırmış durumda adeta. Akıllara gelmeyecek, “Bu kadarı da yaşanmaz” denilen olaylar yaşanıyor, suçlar işleniyor. Hem de ülkenin dört bir yanında, her an karşımıza çıkarak.

İktidar, Gezi süreci benzeri olaylar zincirinin tekrar etmesinden fazlasıyla endişe duyuyor. Bu endişeyi iktidarın hemen her adımında görmek, hissetmek, anlamak mümkün.

Buna karşın, sokak olayları almış başını gidiyor. Üzerine bir de sokak suçlarıyla mücadele etmesi beklenen kolluk birimlerinde yaşananlar, gelecek için pek ümit vaat etmiyor, ne yazık ki.

Yeni Genel Müdür’ü bekleyen tablo

Yeni Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş, pazartesi itibarıyla görevine başladı. Demirtaş, tecrübeli bir mülki idare amiri ve vali. Mardin, Adana, Adıyaman ve Bursa gibi kritik kentlerde valilik yaptı.

Mülkiye Başmüfettişi kökenli olması ve dört kentte valilik yapması sayesinde Emniyet Teşkilatı’nı yakından tanıyan bir genel müdür.

Ancak yeni görevinde işi hiç kolay değil, fazlasıyla zor. Teşkilat çok karışık. Tam bir ekipler, daha doğrusu cemaatler savaşı yaşanıyor. Üstelik savaşın şiddeti de çok yüksek.

Demirtaş, bu ortamda hem teşkilatı yönetmek hem de kamu güvenliğinin sağlanmasında etkin politikalar ve uygulamaları hayata geçirmek zorunda.

Kendisinden beklenti büyük. Öncelikle teşkilat içinde tasfiye edilen Atatürkçü, liyakatli ve kıdemli amir ve müdürlerin yeniden sisteme kazandırılması meselesini çözmesi, aynı zamanda adeta Teksas’a dönen İstanbul’da neşter vurması gerekecek.

Belirtmek gerekir ki; kendisinden önce aynı koltukta oturan şimdinin İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Aktaş, “düşük profilli genel müdür”, makamını devraldığı Erol Ayyıldız ise, “etkisiz eleman genel müdür” olarak anılıyor teşkilatta.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Narin'in amcasının aracında ağabeyi Enes de var mıydı, diğer iki genç nerede?

İddiaya göre, Narin yaşadığı anı, o sırada köyde olmayan babasına aktaracağını ifade edince sonun başlangıcı için aile içinde düğmeye basıldı... Ağabeyi yanında iki arkadaşı olduğu halde Narin'i boğarak öldürdü. Amca Güran; ahıra geldi, üç genç ve Narin'in cesedi ile aracına binerek köyden ayrıldı...

Mafya liderine tahsis edilen "çakarlı" vekil aracı ve Harp Okulu'ndaki yemin krizinde ikinci perde

Aracın, Giresun Milletvekili Ertuğrul Gazi Konal adına ruhsat kaydının bulunduğu anlaşıldı

Narin, aile içinde olmaması gereken 'uygunsuz' bir sürece mi tanıklık etti; teğmenlerin yemin krizinin arkasında neler konuşuluyor?

Okula gitmesi gerekirken, mezara konulan Narincik'in aile içinde olmaması gereken "uygunsuz" bir sürece tanıklık ettiği, kanaat önderinden edindiğim bilgilerden. Bu bilgiyi, bu satırların yazarı olarak bir hafta kadar önce öğrendiysem, bunu savcılık ve kamu görevlilerinin bilmemesi mümkün değil

"
"