“Hocaefendi” yazımız müthiş bir yorum patlaması yaptı. En son 77 yorum vardı. İki sayfalık yazıya onlarca sayfa katkıda bulundu okurlar. Aralarında beni cehaletle suçlayıp yerin dibine batıranlar da vardı cesaretle savunup parlatanlar da…
Bunların hepsine teşekkür ediyorum. Ben ne İslâm âlimiyim ne de tasavvuf mütehassısı… Ama dinin hayattan çıktığını ön-kabul alan bir insanbilimci (antropolog) olarak az da emek vermedim; epey yazıp-çizdim. Beni bu konuda tek bir satır bile yazmadan ahkâm kesmekle suçlayanların gazabından yazdıklarıma sığınırım!
Meseleyi uzatmak niyetinde değilim. Nihayet haftada bir yazıyorum T24’te. Her hafta din üzerine yazmak da istemiyorum; hayatın nice boyutu var. Ancak “yüksek ilgi”ye kayıtsız kalmak da nezaketsizlik olacak. Yuhalarla alkışların hakkını vermek gerekiyor.
Çok şükür hafta içi bir okur mektubu imdada yetişti ve bana bir taşla iki kuş vurma, geçen haftaya da atıfla yeni bir yazı kaleme alma imkânı verdi. Akademik çalışmalarımı da takip eden okurum, Nakşibendîliğin yaşayan en popüler figürü olan Şeyh Nazım Kıbrısî’nin yeni bir uygulama başlattığını bildiriyor. Ben, 1990’ların başında Kıbrısî’nin Atlantik’ten Pasifik’e kadar yaygın etkinlik ağının merkezi olan İngiltere’deki faaliyetleri üzerine doktora çalışması yaptım. Kitap olarak da basıldı o çalışma (“Batı’da Bir Nakşî Cemaati-Şeyh Nazım Kıbrısî Örneği”, İletişim Y., 1996). Fakat ilerleyen yıllarda başka alanlara yoğunlaşan ilgim bu topluluk ve onun lideriyle irtibatımı azalttı.
Okurumun ulaştırdığı bilgi heyecan verici, ama beklenmedik değil. “On-line Biat” uygulaması başlatmış Şeyh Nazım! Yani şeyhle yüz yüze gelip, kanlı-canlı bir tören olmadan, internet üzerinden “on-line” mürit olunabiliyor artık!
İslâmî “modalite”si sözlü kültüre, yüz yüze iletişime ve “Şer’i-kitabî” olmaktan çok “Bâtıni-kalbî” bilgiye dayanan tarikatlar, günümüzde var olma yolunda çaba sergilerken gelenekleri az ya da çok değişti. Şeyh Nazım’ın Nakşibendî ekolü, bu bakımdan başı çekenlerden biridir. O, tarikatın geleneğine ters pek çok “modern” pratiği geçer-akçe kıldığı gerekçesiyle diğer Nakşî çevrelerce “bidat” (dine aykırı uydurma yenilik) ile iştigal etmekle suçlanmıştır. Kadınların elini öpmesine (bunu özendirmese de) karşı çıkmaz mesela… Şimdi de İslâm tarikatlarının gelenek söz konusu olduğunda en katı, disiplinli ve kuralcısı olan Nakşîlik bünyesinde, kimilerine göre, “on-line biat”la “bidat”larına devam ediyor!..
Ona bağlı web-sitelerinde belirtildiğine göre, Şeyh Nazım, 2008’den itibaren, kendisini ziyaret imkânı bulamayan dünyanın her yerindeki tasavvuf talipleri için (2006’da kısmen uygulanmaya başlanan) internet yoluyla “on-line biat” iznini kesinleştirmiş. Bir web-sitesi bunun tasavvufi irşat (yol gösterme, rehberlik) usulünde yepyeni ve devasa bir çığır açmasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Ama tabii bu “on-line biat”ın Şeyh Nazım’la fiziki olarak ilk fırsatta yapılacak görüşmede “fiili biat” ile yenilenmesi gerektiği de not ediliyor (
www.tasavvuf.info/biat_online.htm). Yani gelenekten tamamen vazgeçilmeden, onun günümüz dünyasında kısıtlayıcı etkisine karşı bir yeni düzenleme getirilmiş oluyor.
On-line biat için kişinin şunları yapması isteniyor: “Bu resme [yazımızın anons kutusundaki resim] bakın ve sağ elinizi kaldırıp “Esselamü Aleyküm Ya Sultan-ül Evliya Mevlâna Şeyh Nazım El Hakkani! Elimi senin eline koyuyorum ve müridin olup Tarikat-ı Nakşibendiye-i Aliyye’ye katılmak için senden biat istiyorum” deyin. Sonra üç kez “Allah Hû, Allah Hû, Allah Hû, Hakk” deyin ve son olarak da Hazreti Muhammed, Bahaeddin Nakşibend (Nakşibendî yolunun isim babası), Büyükşeyh Dağıstani (Şeyh Nazım’ın mürşidi) ve Mevlâna Şeyh Nazım El Hakkani için Fatiha okuyun” (sheiknazim2.com.Bayyath.html).
Tarikatını 1970’lerden itibaren Batı Avrupa’ya, o da yetmedi Amerika’dan Endonezya’ya kadar dünyanın her yerine taşıyan Şeyh Nazım, o tarikatı şimdi de “siber uzay”a böyle taşıyor. Tekke, “internet”te varlık buluyor böylece. Geleneğin modernleşmesi, daha doğrusu “postmodernleşmesi” de denilebilir buna.
Bu arada bilmiyorum “on-line biat” prosedüründe dikkatinizi çekti mi, Şeyh Nazım da onu izleyenler tarafından “Mevlâna” diye nitelendiriliyor. Neye gönderme yaptığımı anladınız: Ekrem Dumanlı’nın “Asrın Mevlâna’sı” yalnız değil! Şeyh Nazım hayli güçlü bir rakip bu bakımdan… Bir web-sitesinde “Evliyalar Sultanı Mevlâna Şeyh Nazım” başlığı altında aktarılan bilgilerde bu tabir, Şeyh Nazım’a atfen sıklıkla kullanılmakta. Örnek: “Mevlâna Şeyh Nazım, kelimenin tam anlamıyla mükemmel bir Üstat ve Mürşit’tir günümüz dünyasında ve İnsanlığın İlahi Hakikat’in varlığına vasıl olmasına rehberlik etmek için elinden gelenin en iyisini yapmaktadır” (
www.sheikhnazim2.com).
Demek ki neymiş, herkesin kendi Mevlâna’sı varmış veya herkesin Mevlâna’sı kendineymiş!..
Tabii şimdi Fethullah Hoca karşısında Şeyh Nazım’ı öne çıkardığım, hatta övdüğüm sonucuna varanlar çıkacaktır. Bir ara benim Şeyh Nazım’a mürit olduğum teranesini ortaya atan “aklıevvel”ler de çıkmıştı; bilmiyorum belki hâlâ vardır. Onlar saçmalamaya devam etsinler, ama biz işin “sosyolojik” dengesini kurarak bitirelim.
Şeyh Nazım Nakşîliği de bir küresel güçtür. Bugün artık 90’ına yaklaşmış ve memleketi Kıbrıs’ta düşük yoğunluklu faaliyet gösteren bu “Mevlâna”nın da dünyanın her tarafında halifeleri, hatta bunlar arasında şeyh pozisyonu almış olanlar var. Kendisi (O’na da Allah geçinden versin!) “mevta” olduktan sonra yerine geçme ihtimali en kuvvetli (ama rakipsiz olmayan) aday, aynı zamanda damadı, Lübnanlı Şeyh Hişam Kabbani de Fethullah Gülen gibi Amerika’da yaşıyor ve resmî çevrelerde muteber bir Sufi. 2004 yılında Başbakan Erdoğan ABD’ye gittiğinde Başkan Bush’un yanı sıra Kabbani’yle de buluşmuş, bu buluşma basında da yankı bulmuştu.
Dolayısıyla, evet, bu çevre de Gülen Hareketi gibi küresel kapitalizmle uyarlı bir mahiyete sahip. Tabii aynı minval üzre İslâmî ve sufi oluşumların daha niceleri var. Olsun da! Sorun, bu çokluk ve çeşitliliğin yok edilmeye, bir “tekel”in ortaya çıkarılmaya çalışılmasında. Mevlânalığı tekelleştirmekte yani… Biz de buna itiraz ediyoruz canım! Çünkü, unutulmasın, kapitalizm için rekabet hayattır.
Gördünüz mü meğerse ben Nakşîlik takiyyesi yapan bir kapitalistmişim de haberiniz yokmuş!..