22 Kasım 2018

“Mühendis olmuş, matematik bilmiyor hocam!”

Üniversiteler ticarethanedir ve amaç mühendis yetiştirmek değil, para kazanmaktır

Türkiye’nin önde gelen sanayicilerinden biri yana yakına anlatıyor; tekstil makineleri üretip dünyanın en büyük markalarına satış yapan şirketinin Ar-Ge’sinde çalışmak için açılan sınava giren, mühendislik eğitimi görmüş adaylara binaen:

“550 kişi başvurdu, aralarından Ar-Ge’de çalıştıracak hiçbir uygun aday bulamadık Hocam! Temel fizik, temel matematik kurallarını bilen bir tek kişi bile çıkmadı Hocam! İntegral, türev almayı geçtim, 2.-3. dereceden integral nedir, türev nedir, bilen yok Hocam!..”

Sonra da soruyor tabii bana, “Bu nasıl iş Hocam” diye…

Mensubiyetimiz, aidiyetimiz hâlâ “Üniversite” olduğu için…

Elbette cevaben “bir söyleyip 1000 işitmiş” oluyor benden ama sözün özü, dediğim şu:

“Çünkü üniversiteler ticarethanedir ve amaç mühendis yetiştirmek değil, para kazanmaktır.”

***

Evet, amaç mühendis, doktor, mimar, diş hekimi, ekonomist, eğitimci, sosyolog falan yetiştirmek değil, para kazanmaktır!..

Ortada öğrenci yok, “müşteri” vardır.

Ve elbette, “müşteri velinimetimizdir!”

Müşteri memnuniyeti esastır!..

O yüzden bir disiplin soruşturması sonrası okuldan uzaklaştırma cezası alan öğrenci “Yukarı”dan talimatlarla affedilecektir.

O yüzden sınavdan düşük not alan öğrencinin kâğıdını tekrar gözden geçirmesi yolunda hocasına “Ricacı” olunacaktır.

O yüzden bir türlü mezun olamayan öğrencinin velisi soluğu bu “ticari müessese”nin en üst yetkili mercilerinin yanında alacaktır.

Çünkü dedik ya, müşteri memnuniyeti esastır.

Öğrenci müşteri ise üniversitede mühendise yer yoktur.

Ama elbette bol bol "mühendislik diploması" vardır!..

Üniversitelerimiz birer diploma fabrikasıdır.

***

O yüzden ODTÜ Makine Mühendisliği çıkışlı sanayici dostum şaşkın; “temel matematik bilgisi dahi yok” diyor.

Bense hiç şaşkın değilim. Ne bu serzeniş karşısında, ne de Times Higher Education (THE) endeksinde dünyanın en iyi üniversiteleri arasında ilk 500’e zar zor 4 Türkiye üniversitesinin girmiş olması karşısında…

Ne ilk 50’de, ne 100’de, ne 200’de, ne de 300’de bir üniversitemiz var.

“En iyi derece”yi yapan Sabancı Üniversitesi 350-400 bandında listede.

Geçmişte bu tür listelerde yukarılarda göze çarpan ODTÜ kayıp. Çünkü “siyaseten” canına okudular, çanına ot tıkadılar, adeta kan kusturdular.

Boğaziçi, yine iyi, 508’inci sırada listeye girmiş! En son, dünyaca ünlü matematikçi, Avrupa Matematik Derneği yürütme kurulu üyesi ve aynı zamanda başkan yardımcısı olan Prof. Betül Tanbay’a olduğu gibi, nice hocası kürsülerinden alınıp kodese tıkılmaya çalışılırken kan ter içinde hâlâ ilk 500’e oynuyor, buna dua edelim!..

Ve sanayicimiz yakınıyor: “Mühendis olmuş, temel matematik bilgisi yok Hocam!..”

***

Hâlbuki “gerçek üniversite” ortamında, ikliminde, kültüründe öğrencinin değil, hocaların memnuniyeti esastır.

Gel gelelim Türkiye’de bugün üniversite “ekonomi-politiği”nde hocalar, zurnanın son deliği bile olmaktan çıkmıştır.

Devlette de, vakıf üniversitelerinde de çalışanların bir kısmı derdest edilip gözaltılara, tutuklamalara, mahpusluklara uğratılmaktalar.

“Vakıf” üniversitelerinde ayrıca iğdiş edilip “sözde” öğrencinin huyuna-suyuna gitmeye de mecbur bırakılmaktalar.

Ne bilişsel ne de ruhsal sistemleri adım attıkları bölümlerde öğrenim görmeye uygun olmayan, ama kesesi uygun olduğu için karşınızda olan; bilgiye, düşünceye, soru sormaya, tartışmaya talip olmayıp sadece diplomaya talip “talebe”lerle uğraşmaya mahkûm kılınmaktalar.

***

Üniversitelerimizde hocaların memnuniyeti ne kelime, devletin ve sermayenin hocalardan memnuniyeti esas!..

Zaten o yüzden, "Bize üniversite okumamış, cahil lâzım” diyen rektör yardımcınız mı var, ne mutlu size!..

Kadın adaya oy vermeyeceğini âlâyıvala ile duyuran dekanınız mı var, memnuniyet tavan!..

Türkiye’nin çok değerli insanbilimcisi, sevgili hocam Prof. Bozkurt Güvenç’in başına geldiği üzere,“Aman Hocam, öğrenci velinimetimiz; sizin maaşınızı da onların sayesinde ödüyoruz” diyen enstitü müdürünüz mü var, size karada ölüm yok!..

Tutuklanıp hapsedilenlerin, işten atılanların yerini bu “güzide akademisyenler”le doldurup geri kalanlara da bu ibretlik tabloyu takdim ederek hepsini hizaya çektikten sonra…

Tamamdır size üniversite!..

***

Aynı sanayicilerimiz samimiyetle yakına dursunlar, “Kendimizi kandırıyoruz” diye…

Zaten dünya topyekûn bir kendini-kandırma çağında…

“Aydınlanma”nın yerinde artık bu var: “Kendini-kandırma Çağı”…

Ve adını ister gerçeğin yerini “mış-gibi yapma”nın aldığı “Simülasyon” diye koyun, isterse yılın kelimesi seçilmiş “Hakikat-sonrasılık” (post-truth) diye; Türkiye işte böyle bir ligde başa güreşiyor!..

THE dünya üniversite sıralamasında diplerde miyiz, geçin bunu!..

Demirtaş için AİHM’ne ne dendiyse, aynısı THE için de geçerlidir:

“Bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz.” 

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil

"
"