20 Kasım 2011

Behzat'ın dili nasıl çözülmeli?

Kapitalizmin kültür endüstrisinde ayakta kalmak kolay değil. Ama 'Behzat Ç.'nin yine de statükoya 'Ne ayaksın la sen!' diyerek bildiği yoldan gitmesi lazım.

Kapitalizmin kültür endüstrisinde ayakta kalmak kolay değil. Ama 'Behzat Ç.'nin yine de statükoya 'Ne ayaksın la sen!' diyerek bildiği yoldan gitmesi lazım.


‘Behzat Ç.’nin sezon açılış reytingi beklendiği gibi olmadı ve bu bayağı dillere dolandı. Köşemizin değer ölçütünün reyting olmadığı malûm. Bizi programların izlenme oranından ziyade ‘insanlık oranı’ ilgilendirmekte. Bu bakımdan geçen sezon notu yüksek olan bu dizinin hâlihazırdaki durumuna bakmak lâzım, ama onun için de vakit henüz erken...



Aslında ‘Behzat Ç.’nin (izlenme oranı geçen sezon sonuna doğru ‘pik’ yaptıysa da) reyting avcısı olmaya çok müsait bir yapısı da yok. ‘Medya-İstanbul’un yoğun Ankara nefreti, ta en baştan izlerkitle üzerinde negatif güdümleyici etmen bir kere… Ama daha önemlisi bu, ‘aykırı’ bir polisiye… O, ne ‘Arka Sokaklar’ ne de ‘Kurtlar Vadisi’… ‘Behzat Ç.’ ile aynı ‘janr’da olan bu iki diziden birincisi doğrudan kurulu düzen fetişizmi yaparken ikincisi bunu daha dolaylı ve tabii oldukça ‘hardcore’ bir üslûpla yapmakta. ‘Behzat Ç.’ onlarla aynı dili konuşmakla, daha doğrusu aynı ‘gramer’e sahip olmakla birlikte, düzene de devlete de polise de eleştirel, hatta protest yaklaşıyor.


Senarist Emrah Serbes ürkütücü bir yaratıcılığa sahip (geçen sezon finali, şahidimiz) ve hayata ‘sol’dan bakmakta. Bu, onun ‘vicdanlı’ olduğuna da delâlet eder. Ama işte rasyonel (dolayısıyla da ‘vicdansız’) kapitalizmin kültür endüstrisi içinde ayakta kalmak kolay değil. Bilmiyorum bundan mıdır, bir ‘telaş’ hali sezdim ben hâlihazırda gösterimdeki sinema filminde de ekranda yeni sezonu açan dizide de… Telaş, deformasyona kapı aralıyor, orijinal noktalar çok kanırtılıp göze sokulmaya başlanıyor. ‘Ankara ağzı’nın giderek abartıldığını düşünüyorum mesela… Keza, Behzat’ın (Erdal Beşikçioğlu) abisi Şevket’in de (Ege Aydan) fazla ‘karikatürize’ edilmeye çalışıldığı kanaatindeyim ki olmuyor. Bir de tabii her bölüm ‘vakai adîye’ den bir polisiye macera üzerinden mi yoksa ‘Ercüment Şerefsizi’ne (Nejat İşler) endeksli derin devlet makarasına sararak mı yahut bu ikisini kıvamında bir terkibe kavuşturarak mı tasarlanacak, artık netleştirmek lâzım!


Bunlarla birlikte, yeni sezon açılışında Behzat’ı önceki sezon finalinde öğrendiği dehşetli gerçek (“Kızımın katili Kızım!”) üzerinden travmatik mahiyette dilsizleştirmenin yerinde olduğunu not etmeden geçmek haksızlık olur.


Bitirelim: ‘Behzat Ç.’ erkekliğin gramerini kullanarak erkek iktidarına, devletin/bürokrasinin gramerini kullanarak onun yüceltilmesine ve polisliğin gramerine nüfuz ederek onun idealizasyonuna ‘devrimci’ müdahalede bulunma imkânına sahip bir dizi… Dili, onun kitlelerle kültürel bağını, ‘ruhu’ da daha iyi insanlık özlemiyle ideolojik bağını kuruyor. Statükoya “Ne ayaksın la sen!” demeye devam ederek bildiği yolda şaşmadan yürümesi lâzım. İzlenme oranları akmasa da damlar ama esas reyting tarihe tanıklık etme yolunda patlar.


(Radikal - Hayat)

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil

"
"